10 Ocak 2012 Salı

Dikkat Salgın Var 2


Yazmanın en büyük kerametlerinden biri; kayda geçirmek ya olan biteni, bu akşam yakinen yaşadım bu tecrübeyi. Ben tarihleri asla ve kat’a akılda tutamam, matematikçiyim, sözümona sayıları da severim ama nedense tarih sözkonusu olduğunda görünen en ebleh insan oluveririm. Lisede kopya çektiğim yegane dersti Tarih mesela. Öyle bilimsel tarih değil üstelik sözkonusu olan, kendi çocuklarımın doğum tarihlerini bile çok düşünerek ancak söyleyebilirim.
Şimdi bunu niye anlattım? Hissediyordum: geçen sene bu zamanlardı ama tam tarihten mümkün değil emin olamıyordum. Sonra blogda bir arama yaptım ve Bingo! Gene bu ayda, uğramadık hane bırakmayan, özellikle çocukları kırıp geçiren ciddi bir salgın yaşadık. Ve şimdi, yani 2012′de gene benzer bir salgınla karşı karşıyayız. Bir önceki sene şişirilen Domuz Gribi vakaları, 2011′deki Bronşiolit vs. salgının  yanında devede kulak kalmışken, sanırım bu sene de 2011′deki salgın devede kulak kaldı. Zira bir de Zatürre vakaları çoğaldı. Dikkat edin ne yana dönseniz, iflahı kesilmiş analar, babalar ve çocuklarla karşılaşıyorsunuz. Çocuklar kadar derbeder olmuş ve neye uğradığını şaşırmış erişkinleri duyuyorsunuz. Herkeste sabit mevzu hastalıklar. Ortada grip sanılan ve tam ciddiye alınmayan vakalar kısa sürede Bronşit’e, oradan da farkına varılmadan, hızla Zatürre’ye çeviriyor. Üstelik bu 2.salgın vakası. Zira bizde bir ay önce biten ve tamı tamına 3 ay boyunca, kesik kesik de olsa çocukları devamlı taciz eden tuhaf bir hastalığı da anca atlamıştık. Bilmiyorum belki de birbirine bağlandı birinin sonu ile diğerinin başlangıcının olduğu ucu. Ayırd edilmesi zor bir konu oldu bu. Hasılı devri daim yapan hastalıklardan sonra şimdi evde net bir vaka: Bronşit!
Bronşit Salgını
Evet, yılbaşını yanarak geçiren ve iyileştiğini sandığımız çocuk, bu hafta sonu ayyuka çıkan iştahsızlık ve halsizlik ile bize ilk alametleri verdi, lakin gene de iyimserdik, ne de olsa ilaçlar, nebüller, antibiyotikler tam gaz devam ediyordu, ancak beklenen oldu. Bugün yeniden hafif ateşle kıvranınca ve öksürüğü hiç bilmediğim yüksek, devasa ve yer inleten tonlara çıkınca işin içinde başka iş olduğunu hissederek doktoru aradım. Normalde mecbur kalmadıkça -gel- demeyen ve mümkün olduğunca telefonda bilgi veren ve de hep sakinlik salık veren doktorumuz ilk emareleri anlattığımda -eyvah- dedi ki dizlerimin bağı çözüldü. Ortalıkta Bronşit, Zatürre salgını var, getir Selim’i göreyim, dedi.
Cengaver baba geldi, kaptı götürdü Selim’i. Yanlarında gidemedim, zira henüz hastalık geçmemiş küçük çocuğu o salgın yerine sokmak istemedim. Çünkü hasta bir çocuktan daha beteri, ikinci hasta bir çocuktur yakinen bilirim. Daha da beteri annenin de hastalanmasıdır ama gene de üçünü de toplasanız bir babanın hastalığı yanında hafif kalır durumunuz. Neyse mevzu bu değil.
Selim Bronşit’e yakalanmış ve doktorumuz ciddi bakım gerektiğini söylemiş, öyle ki Zatürre’ye çevirmesin. Eski ilaçlara yenileri eklendi, 1 hafta okula gitmesin dendi. Bir de oracıkta iğnesini yemişti ki, pek içerledim. Canı kıymetlidir çünkü bilirim. Ama anlatmıştır doktor ve anlamıştır o da, ödü kopsa da olması gerektiğini bildiğinden kuzu kuzu yaptırmıştır tahminim, içim elvermediğinden konuyu deşmedim. Geldiğinde iğnenin etkisiyle daha iyiydi.
Bir de içerliyorum ki, hasta oğlum, daha çok ilgi bekliyor, beni yanında istiyor ama Kerim bana göz açtırmıyor. Hele geceleri. Selim’in bağırışlarını, ahlarını vahlarını duyuyorum ama Kerim’in yanından kalksam evde kızılca kıyamet kopacağını bildiğimden öylece içim yanarak dinliyorum. Ki bu sabah dayanamadım 5′te kalktım, haliyle cümbür cemaat ayaklandık. Öğlen uyuttum Kerim’i, yattm Selim’in yanına, uykum yok, uyuyamam diyen çocuk, bir kolumu kendine doladı, diğer elimi de avuçları içine alır almaz saniyesinde uykuya daldı. Mutlu mutlu, sıcak sıcak uyuduk!
Bir de öğleden sonra baktım; ayağıyla yastığına vuruyor dalgınlıkla ve yavaşça… Gözleri de sabitlenmiş. Normalde durmadığı için habire azarı işiten çocuğu, bu kez dalgın ve durgun görünce içerledim ve bir ses vermek istedim. Selim, neye dalmışsın öyle yavrum, dedim. Düşünüyordum anne, Can’ın doğumgününe gidemeyeceğim, dedi. Bu hafta, kankam dediği Can’ın doğum günü vardı okulda ve çok heyecanlıydı. Dur bakalım, belki de iyileşir de gidersin dedim ama bu dediğim doktordan önceydi. Gidemeyecek ne yazık ki!
Dua edin e mi? Dua edelim. Hastalanmasın çocuklar ve ne ki bizler de hastalanmayalım. Hastalananlar da tez zamanda şifa bulsun! Bir de bir an önce kar yağsın ve temizlensin bu kirli hava, mikroplar ortada fink atmasın!
—————————————————————————————————————————————————————————-
*Bu yazıyı yazdığım dün gece Kerim gayet iyiydi. Hiçbir hastalık emaresi göstermemişti. Ancak sabaha dek uyumadı ve ateşler içinde yandı. Ve böğür böğür öksürmeye başladı. Anlaşılan o da hastalığı kaptı. Diyeceğim o ki; çok sinsi ve hızlı ilerliyor hastalık. Burnu bile akmayan, şen şakrak çocuk muhtemeldir ki; Bronşit oldu. Birazdan doktora gidip öğreneceğiz.
**Normalde hastalık vs. çok mevzu bahis etmekten yana değilim ancak bunu bilerek yazdım. İnşallah olmaz ama olur da başına gelen olursa grip sanıp da hafife almasın diye.

Hiç yorum yok: