12 Eylül 2011 Pazartesi

Duanın Gücü & Dinozor Akını: Jurassic Land



Selim 2 yaş civarındaydı. Moskova’daydık. Devasa bir Early Learning Centre mağazası vardı evin hemen yakınlarında, sık uğradığımız. Bende adeta bağımlık yapan, Selim’den çok beni heyecanlandıran. Bu mağazaya girdiğimizde benim istikametim; itiraf etmeliyim ki çoğu zaman beni cezbeden, renkli, canlı, heyecanlı oyuncakların olduğu bölümler olurdu. Selim de çoğunlukla arabasında bana eşlik ederdi. Ancak onu salıverdiğim ilk günde daha, gidip, devasa, korkunç(!), şekilsiz dinozorların önünde belirdi ve onları satın almamı istedi. Hiç yüzüne bakmadığım bu bölümde duran bu oyuncaklar mı, içimden şöyle geçirdim; ölürüm de bunlara bunca parayı vermezdim. Ancak annelik ne demekti; büyük konuştuğunu en kısa sürede yapmak, amiyane tabirle tükürdüğünü yalamak demekti.
Zaman geçti, Selim isteklerini net, kararlı bir biçimde dile getirdi. Ve benim için kaçınılmaz olan gerçekleşti. İşin ilginç tarafı, bendeki değişimdi; ben de artık onun bu yöndeki isteklerini yerine getirmeye meyilliydim. Zira farkediyordum ki; dinozor sevgisi ilme götürüyor; ki bahsi geçen çocuk BilimSelim’di, çocuk kavga-dövüş oyuncaklarından bu vesileyle uzaklaşıyor ve araştırmaya, keşfe, öğrenmeye itekleniyordu böylece. Lakin bir sıkıntı vardı; dinozorlarla ilgili internet dışında elle tutulur bir bilgi, kitap, film, oyuncak, oyun kısaca hiçbir nesneye rastlamak mümkün değildi. Tek materyalimiz; muhtemeldir ki Selim’de dinozor sevgisi girizgahını yapan, Tübitak’ın Dinozor kitabı idi. Selim açtı; dinozorlarla ilgili her türlü bilgi ve nesneye açtı. Bir tek oyuncak bulduk sonra; Diyarbakır’da, ithal malların olduğu Japon Pazarından alınmış bir Allosaurus. O sıralar başka da birşey bulmak mümkün olmadı.
Bir dönem algılarım hep bu yönde çalıştı; etrafa daima dinozor arar gözlerle baktım. İlter yurt dışına gittiğinde getirmeye başladı. Ve giderek dinozor malzemelerimiz arttı. Ama bunlar Selim’e yetmiyordu. Zira internetten gördüğü Dinozor müzeleri, parkları, bahçeleri onu ziyadesiyle cezbediyor ve oralara gitmek istiyordu. Bir gün çok içten bir biçimde dua etti; inşaallah oralara gideriz dedi. Bunun kolay olmadığını söylediğimde pes etmedi; önce bir köşeye çekildi, fısır fısır birşeyler söyledi ve yanıma gelip;  inşaallah bunlar buraya gelir diye dua ettim anne, dedi. Masumane çocuk duası çok makbule geçti besbelli. Ki yürekten edilen, safiyane dua hiç cevapsız kalır mıydı ki? Şükürler olsun, büyük küçük her ihtiyacında, asıl ihtiyacı giderene yönlendirdiğim çocuğa karşı hiç mahçup etmedi Rabbim beni.
O günden beri Dinozorlarla ilgili her türlü oyuncak, film, belgesel ne varsa üzerimize adeta akın etti. Öyle ki Selim’in basit duasından çok daha kapsamlı şeyler oluverdi. Selim karşısına çıkan herşey için şükretti ve muhtemeldir ki, bu da sunulanları tahmin ettiğimizden çok daha artırdı ve çeşitlendirdi. Sadece müze, sergi isteyen çocuk dinozorlarla ilgili çok şeye gark oldu: ELC mağazaları açıldı, haliyle dinozorlar geldi, başka oyuncakçılara da önce tek tük, sonra daha çok dinozor oyuncakları geldi, doktorumuz bile Selim’e elindeki oyuncaklardan hediye etti, durumu bilenler, nerde ne var ne yok Selim’e getirdi, filmler çıktı, belgeseller arttı hasılı herşey üzerimize rahmet gibi yağmaktaydı. Yetmedi, internette bulduğumuz, Selim’in iç geçirdiği ve hatta daha sonra, Selim’in büyüyen ve dillenen dinozor sevgisine binaen; Şeyma’mın da linklerini gönderdiği Dinozor Treni çizgi filmi başladı TRT Çocuk kanalında. Ve en önemlisi; Şurda yazdığım gibi Dinozorlara Yolculuk Sergisi ile başladı akınların en yoğunu. Bu sergiden beni bir anne haberdar etmişti. Bir başka anne; Umur’um Ankara’da açılan Tabiat Tarihi Müzesi’nden bahsetti. Çok sevindirdi bu haber beni ve elbette çok heyecanlandırdı Selim’i. Derken bir kaç gün önce bir başka anne; Zeliha’m, beni bir başka birimden haberdar etti. Üstelik ilkinden çok daha gelişkin ve yerleşik bir birimden; İstanbul’da, Forum’da, Jurassic Land açılmıştı. Hatta burayı araştırırken Kanyon’da Dinozor Kazısı diye bir başka etkinliği de öğrendik. Ne mutlu demek ki, ülkemizde, çocuklara verilen değer artmakta ve güzel şeyler olmaya devam etmekteydi.
Jurassic Land; İçinde müzesi, 6 boyutlu sineması, laboratuvarı, olmazsa olmaz oyuncak alanı ve bahçesi ile bence pek güzeldi. Üstelik kurgusu vardı buranın. Çocukları sanki dinozorlar halen yaşıyormuşcasına içine alan, 10.000 m2′ye kurulmuş bir ünite. Ve tiyatro öğrencilerinden oluşan, son derece nazik görevlileri. Başta ne ilgisi var tiyatroyla diye düşünürken, içindeki kurguya baktığımda anladığım ve başarılı bulduğum bir düzenekti burası sanki. Önce müzeye giriş yapıyorsunuz, elbette küçük ama Selim için iyiydi, onun için tek hayal kırıklığı dinozor kemiklerinin gerçek olmaması idi. Müze içinde küçük bir de mağara vardı ve çocuklar için ufak bir kazı alanı, küçük bir paleontoloji mekanı gibi. Ardından 6 boyutlu sinemaya alıyorlar; küçük bir film izliyorsunuz, biraz ürpertici ve gerilimli. Küçük çocuklar bence buraya girmemeli. ki Selim bile ben bir daha buraya girmem dedi. Sonra laboratuvara alıyorlar. Dinozor yumurtalarına bakan doktorların olduğu, bazı yumurtaların kırılıp içinden dinozor yavrusunun çıktığı ve bir deli doktorun tanıtımı yaptığı, hikayeleştirilmiş bir bölüm hasılı. Hoş, Selim, ‘evet ama bunlar gerçek değil dii mi?- diyerek bu hayali dünyayı boyuna bozuverdi, sevimsiz muzır çocuklar gibi. Daha sonra Veteriner odasına giriş yapıyorsunuz. Burada bir başka doktor yaralı dinozorların tedavi için uğraş vermekteydi. Çocuklarla interaktif bir şekilde idi bu uğraş tabii ki. Ardından önce otçul, dokunup sevebildiğiniz, sakin ve melul bakışlı dinozorların olduğu bir bölüme geçiyorsunuz. Sonra da etçil, saldırgan ve sanki elektrikli teller ile zor zaptedilmiş gibi duran dinozorların olduğu bölüme geçiyorsunuz. Ki içlerinden biri zehirli sıvı bile püskürtüyordu o teller arkasından. Tabi Selim burda da duruma müdahale etti; o zehirli sıvı değil, sadece su değil mi?
Ardından oyuncak alanı ve Jurassic Garden dedikleri bahçeye geçiyorsunuz. Oyuncak bölümü geniş; çoğu Selim’de zaten var olan şeylerdi. Kitap reyonuna da iyi denebilirdi. Bahçe’de ise devasa dinozorlar sergilenmekteydi. T-rex, Brachisaurus gibi… Bir de fotoğraf çektirebiliyordunuz burada, zira içerde fotoğraf çektirmek yasaktı. Biz memnun ayrıldık buradan hasılı.

Hiç yorum yok: