Selim 2 yaş civarındaydı. Moskova’daydık. Devasa bir Early Learning Centre
mağazası vardı evin hemen yakınlarında, sık uğradığımız. Bende adeta
bağımlık yapan, Selim’den çok beni heyecanlandıran. Bu mağazaya
girdiğimizde benim istikametim; itiraf etmeliyim ki çoğu zaman beni
cezbeden, renkli, canlı, heyecanlı oyuncakların olduğu bölümler olurdu.
Selim de çoğunlukla arabasında bana eşlik ederdi. Ancak onu salıverdiğim
ilk günde daha, gidip, devasa, korkunç(!), şekilsiz dinozorların önünde
belirdi ve onları satın almamı istedi. Hiç yüzüne bakmadığım bu bölümde
duran bu oyuncaklar mı, içimden şöyle geçirdim; ölürüm de bunlara bunca
parayı vermezdim. Ancak annelik ne demekti; büyük konuştuğunu en kısa
sürede yapmak, amiyane tabirle tükürdüğünü yalamak demekti.
Zaman geçti, Selim isteklerini net,
kararlı bir biçimde dile getirdi. Ve benim için kaçınılmaz olan
gerçekleşti. İşin ilginç tarafı, bendeki değişimdi; ben de artık onun bu
yöndeki isteklerini yerine getirmeye meyilliydim. Zira farkediyordum
ki; dinozor sevgisi ilme götürüyor; ki bahsi geçen çocuk BilimSelim’di,
çocuk kavga-dövüş oyuncaklarından bu vesileyle uzaklaşıyor ve
araştırmaya, keşfe, öğrenmeye itekleniyordu böylece. Lakin bir sıkıntı
vardı; dinozorlarla ilgili internet dışında elle tutulur bir bilgi,
kitap, film, oyuncak, oyun kısaca hiçbir nesneye rastlamak mümkün
değildi. Tek materyalimiz; muhtemeldir ki Selim’de dinozor sevgisi
girizgahını yapan, Tübitak’ın Dinozor
kitabı idi. Selim açtı; dinozorlarla ilgili her türlü bilgi ve nesneye
açtı. Bir tek oyuncak bulduk sonra; Diyarbakır’da, ithal malların olduğu
Japon Pazarından alınmış bir Allosaurus. O sıralar başka da birşey
bulmak mümkün olmadı.
Bir dönem algılarım hep bu yönde
çalıştı; etrafa daima dinozor arar gözlerle baktım. İlter yurt dışına
gittiğinde getirmeye başladı. Ve giderek dinozor malzemelerimiz arttı.
Ama bunlar Selim’e yetmiyordu. Zira internetten gördüğü Dinozor
müzeleri, parkları, bahçeleri onu ziyadesiyle cezbediyor ve oralara
gitmek istiyordu. Bir gün çok içten bir biçimde dua etti; inşaallah
oralara gideriz dedi. Bunun kolay olmadığını söylediğimde pes etmedi;
önce bir köşeye çekildi, fısır fısır birşeyler söyledi ve yanıma gelip;
inşaallah bunlar buraya gelir diye dua ettim anne, dedi. Masumane çocuk
duası çok makbule geçti besbelli. Ki yürekten edilen, safiyane dua hiç
cevapsız kalır mıydı ki? Şükürler olsun, büyük küçük her ihtiyacında,
asıl ihtiyacı giderene yönlendirdiğim çocuğa karşı hiç mahçup etmedi
Rabbim beni.
O günden beri Dinozorlarla ilgili her
türlü oyuncak, film, belgesel ne varsa üzerimize adeta akın etti. Öyle
ki Selim’in basit duasından çok daha kapsamlı şeyler oluverdi. Selim
karşısına çıkan herşey için şükretti ve muhtemeldir ki, bu da
sunulanları tahmin ettiğimizden çok daha artırdı ve çeşitlendirdi.
Sadece müze, sergi isteyen çocuk dinozorlarla ilgili çok şeye gark oldu:
ELC mağazaları açıldı, haliyle dinozorlar geldi, başka oyuncakçılara da
önce tek tük, sonra daha çok dinozor oyuncakları geldi, doktorumuz bile
Selim’e elindeki oyuncaklardan hediye etti, durumu bilenler, nerde ne
var ne yok Selim’e getirdi, filmler çıktı, belgeseller arttı hasılı
herşey üzerimize rahmet gibi yağmaktaydı. Yetmedi, internette
bulduğumuz, Selim’in iç geçirdiği ve hatta daha sonra, Selim’in büyüyen
ve dillenen dinozor sevgisine binaen; Şeyma’mın da linklerini gönderdiği
Dinozor Treni çizgi filmi başladı TRT Çocuk kanalında. Ve en önemlisi; Şurda yazdığım gibi
Dinozorlara Yolculuk Sergisi ile başladı akınların en yoğunu. Bu
sergiden beni bir anne haberdar etmişti. Bir başka anne; Umur’um
Ankara’da açılan Tabiat Tarihi Müzesi’nden bahsetti. Çok sevindirdi bu
haber beni ve elbette çok heyecanlandırdı Selim’i. Derken bir kaç gün
önce bir başka anne; Zeliha’m, beni bir başka birimden haberdar etti.
Üstelik ilkinden çok daha gelişkin ve yerleşik bir birimden;
İstanbul’da, Forum’da, Jurassic Land
açılmıştı. Hatta burayı araştırırken Kanyon’da Dinozor Kazısı diye bir
başka etkinliği de öğrendik. Ne mutlu demek ki, ülkemizde, çocuklara
verilen değer artmakta ve güzel şeyler olmaya devam etmekteydi.
Jurassic Land;
İçinde müzesi, 6 boyutlu sineması, laboratuvarı, olmazsa olmaz oyuncak
alanı ve bahçesi ile bence pek güzeldi. Üstelik kurgusu vardı buranın.
Çocukları sanki dinozorlar halen yaşıyormuşcasına içine alan, 10.000
m2′ye kurulmuş bir ünite. Ve tiyatro öğrencilerinden oluşan, son derece
nazik görevlileri. Başta ne ilgisi var tiyatroyla diye düşünürken,
içindeki kurguya baktığımda anladığım ve başarılı bulduğum bir düzenekti
burası sanki. Önce müzeye giriş yapıyorsunuz, elbette küçük ama Selim
için iyiydi, onun için tek hayal kırıklığı dinozor kemiklerinin gerçek
olmaması idi. Müze içinde küçük bir de mağara vardı ve çocuklar için
ufak bir kazı alanı, küçük bir paleontoloji mekanı gibi. Ardından 6
boyutlu sinemaya alıyorlar; küçük bir film izliyorsunuz, biraz ürpertici
ve gerilimli. Küçük çocuklar bence buraya girmemeli. ki Selim bile ben
bir daha buraya girmem dedi. Sonra laboratuvara alıyorlar. Dinozor
yumurtalarına bakan doktorların olduğu, bazı yumurtaların kırılıp
içinden dinozor yavrusunun çıktığı ve bir deli doktorun tanıtımı
yaptığı, hikayeleştirilmiş bir bölüm hasılı. Hoş, Selim, ‘evet ama
bunlar gerçek değil dii mi?- diyerek bu hayali dünyayı boyuna bozuverdi,
sevimsiz muzır çocuklar gibi. Daha sonra Veteriner odasına giriş
yapıyorsunuz. Burada bir başka doktor yaralı dinozorların tedavi için
uğraş vermekteydi. Çocuklarla interaktif bir şekilde idi bu uğraş tabii
ki. Ardından önce otçul, dokunup sevebildiğiniz, sakin ve melul bakışlı
dinozorların olduğu bir bölüme geçiyorsunuz. Sonra da etçil, saldırgan
ve sanki elektrikli teller ile zor zaptedilmiş gibi duran dinozorların
olduğu bölüme geçiyorsunuz. Ki içlerinden biri zehirli sıvı bile
püskürtüyordu o teller arkasından. Tabi Selim burda da duruma müdahale
etti; o zehirli sıvı değil, sadece su değil mi?
Ardından oyuncak alanı ve Jurassic
Garden dedikleri bahçeye geçiyorsunuz. Oyuncak bölümü geniş; çoğu
Selim’de zaten var olan şeylerdi. Kitap reyonuna da iyi denebilirdi.
Bahçe’de ise devasa dinozorlar sergilenmekteydi. T-rex, Brachisaurus
gibi… Bir de fotoğraf çektirebiliyordunuz burada, zira içerde fotoğraf
çektirmek yasaktı. Biz memnun ayrıldık buradan hasıl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder