15 Temmuz 2011 Cuma

Yalnız ve Güzel Kentim


Yalnız ve Güzel Kentim

by Deli Anne on 15/07/2011
Kirletildin ey kentim! Adına kavga, kan, öfke, kin bulaştı. Adına sevgisizlik bulaştı. Adına insafsızlık, adına insansızlık bulaştı. Adın uzaklarda lanetle anılır oldu.  Adında acı var, adın da keskin bir ölüm kokusu. Her acılı haberde yüreğimde yanan bir korun tutuşturduğu sızı var benim içimde de.
Oysa ne güzel ve ne özel şehirdin Diyarbakır! Oysa ne ulu, ne kadim şehirdin Diyarbakır!
Oysa ne kutlu şehirdin sen! Sahabe Şehriydin hem. Medine’den sonra dünyada en çok sahabe bulunduran şehirdin. Halid Bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman’ın yattığı nurlu şehirdin.  5. Harem-i Şerif: Ulu Cami’yi barındıran şehirdin sen!
Oysa edebiyat şehriydin sen! Cahit Sıtkı Tarancı’nın şehriydin. Ahmet Arif’in, Ziya Gökalp’in, Ali Emiri’nin, Süleyman Nazif’in. Oysa türkülerin içli sesi Celal Güzelses’in şehriydin.
Oysa kardeşlik şehriydin sen! Tarih öncesinden beri var oldun, türlü medeniyetlere toprak oldun sen.  Süryanisi, Ermenisi, Sünnisi, Alevisi, Kürdü, Türkü, Zazası memnun mesut yaşayan şehirdin. Kimsenin yoktu ötekine üstünlüğü, ne ki böyle bir düşüncesi birinin. Herkesin birbirini eş ve dost gördüğü mutlu bir şehirdin sen!
Oysa bereket şehriydin sen! İçinden geçen Dicle nehri, nehrin üstünde tarihi On gözlü Köprü ve etrafında yemyeşil, alabildiğine uzanan Efsel Bahçeleri ile çok güzeldin sen!
Oysa medeniyet şehriydin sen! Şehri çepeçevre kuşatan surların, incelikli taş evlerin, arnavut kaldırımlı sokakların, şarkıların, türkülerin, türlü türlü efsanelerin, kendine özgü mimarin ile çok özeldin sen!
Şimdilerde içinde çoğalanlardan birileri, gözleri öfkeden alevler saçarak ve ağızlarından fışkırttıkları beyaz köpüklerle -bu şehir benimdir!- diyor. Şimdilerde bir kez gelip de sana dokunmayan, yanına dahi uğramayan uzaktan birileri -o şehri verin!- diyor. Bunlar beni çok acıtıyor. Biliyorum bunlar seni çok acıtıyor.
Şimdilerde birileri senin ruhuna, kalbine, dokuna, duyguna aksi şekilde kirli oyunlar sergiliyor senin üzerinde. Birileri öğrencileri yakıyor. Birileri sana emanet edilen garip gençleri, üstelik kandil öncesinde katlediyor. Ve kimbilir bu gencecik fidanları hangi pis emele peşkeş çekiyor. Ve kimbilir hangi pis emel uğruna anaların, eşlerin, kardeşlerin yüreğine kor saplıyor.
Biliyorum bugüne dek, sana edilen zulme büyüklük gösterip sessiz kaldın. Biliyorum aslının bozulmasına bile karşı çıkmadın. Lakin biliyorum ki can damarına dokunmalarına sessiz kalmayacaksın. Biliyorum içinde tuttuğun sahabe ruhunun yüzü suyu hürmetine Rahman’a haykıracaksın. Ve karşılığını alacaksın. İlla ki alacaksın! Hem de yakında! Hiçbir zulüm sonsuza dek sürmez ya a canım! Ümitvarım… Güneşli, aydınlık güzel günler göreceğiz Diyarbakır’ım.
Sana yamanmış, bin kez dar gelen, küçülmüş, kirli, çamurlu giysileri yırtıp atacaksın üzerinden ve ışıl ışıl parlayacaksın! Barış kol gezecek dağlarında, yollarında, en ücra kasabalarında. Ve çığ olup komşularını da katacaksın bu harmana.
Eskisi gibi güvenli olacak sokakların. Gençlerin atıp asık yüzü maskelerini, neşeli olacaklar gene eskisi gibi. Türküler söylenecek bahçelerinde, küçelerinde* ve dağlarında gene. Seni -Dağlarına bahar gelmiş memleketimin- diyen Ahmet Arif’in dizesiyle anacağız öyle ki. Çocukların ellerindeki taşları bir bir alacak, yerine misler gibi öpücükler konduracaksın. Ve bir de kalem tutturup -Haydi gidin okula- diyeceksin şefkatle. Anne yüreğine dokunacak halin, sözlerin, başkalaştıracaksın! Kimbilir öfkeden kıpkırmızı kesilmiş yüzleri bile yumuşatacaksın. Kimbilir sımsıkı kapanmış yumrukları açacaksın. Ve elele tutuşturup herkesi eski günlerdeki gibi halaya duracaksın. Yürekler yumuşayacak, ayrılık zırvaları kül olup uçacak kimbilir!
Ümitvarım… Güneşli, aydınlık güzel günler göreceğiz Diyarbakır’ım.
—————————————————————————————————————————————————————————————-
Uyandığımdan beri ruhum buruk, ruhum bumburuşuk! Bugün Twitter’da dolanan şu cümle “Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir” durumu anlatmaya yetiyor. Acının ağırlığı, masumların katli (:’() konuşmaya mecal bırakmıyor sahiden de. Ve dilime pelesenk olmuş şu şarkı  ne ilginçtir ki Diyarbakır’lı Ahmet Kaya’dan. “Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle. Gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle!”
*Küçe: Diyarbakır’ın dar sokakları.

Hiç yorum yok: