Diyetisyenle ilk tanışmamız Saçmalardan Seçmeler‘de
bahsettiğim gibi isim, yaş zırvasıyla adeta 1-0 yenik başladı. Hele ki
günlük beslenme şeklimi sorduğunda o zırva zirve yaptı. Hangi öğünümü
sorsa, ezilip büzülüyor, hatta günün sonuna doğru uzayan sorularda
giderek küçülüyorum. Zira elle tutulur birşey yemediğimi farkediyor ve
cevap vermekte zorlanıyordum. Nitekim gün boyu acıkmamışsam mutfağa dahi
uğramıyor, acıktığımda ise önüme ne çıksa, doyasıya yiyordum. Bu bir
gofret de olabilirdi, çikolatalı bir pasta da, gevrek de, bir paket
leblebi de. Bu sıraladıklarım o sırada neyse ki aklıma gelmedi. Zira
gelmiş olsaydı dahi, durumumun rezaletinin, hayatımın keşmekeşliğinin ve
çilekeşliğinin verdiği mahçubiyetten hatırladıklarımı pekala kendime
saklayabilirdim. Pişirmekle uğraşmıyor, ne bulursam yiyorum, demiştim
sadece. -E, peki çocuklara da mı yemek yapmıyorsunuz?- dedi. Hiç
beklemediğim yerden gelen bu soruyla sarsıldım epey ve başımı önüme
eğerek: ‘Yapıyorum ama, onlara yaptıklarımı ben yemiyorum’ dedim. Burada
anneliğimin çirkef yanının da ortaya çıkmasıyla epey utanç hissettim.
Anladığım
kadarıyla epeyce düzensiz bir hayatınız var, eşiniz de evden uzakta
olunca hepten kendinizi bırakmışsınız. Çocukların ihtiyaçlarını
giderebiliyorsunuz ancak!- dedi diyetisyen ve sersefil hayatıma denk
düşen bir liste verdi. İçinde neredeyse pişme, pişirme, ayıklama, dertop etme nevinden hiçbir eylem barındırmayan basit bir liste*. Şöyle ki;
Saat 8: söğüş doğranmış domates, salatalık, beyaz peynir, 2 dilim tam tahıllı ekmek, şekersiz çay.
Saat 11: 12 adet kiraz.
Saat 13: 2 çay bardağı gevrek (Nesfit yahut Kellog’s türü) ve 1 çay bardağı süt.
Saat 15: 1 dilim kavun veya üçgen bir dilim karpuz.
Saat 17: 2-3 adet kepekli grissini ve bir bardak ayran.
Saat 19: 3 yumurta büyüklüğünde kırmızı, beyaz et, yahut peynir, salata, 2 dilim ekmek, 1 bardak ayran.
Saat 21: 3 kayısı veya 1 incir.
Ve günde 2,5-3 L su, 3-4 bardak yeşil çay.
Anladığım
kadarıyla diyetisyen genç yaşına rağmen epeyce tecrübe kazanmıştı zira
hiçbir ölçüde açık kapı bırakmıyordu. Misalen ekmek, peynir kavun,
karpuz miktarı net olarak belirlenmişti. Örnekleri gözüme gözüme tuttu
defalarca. Ölçülerden önce listeyi realiteye uyar mı uymaz mı düşünmeden
gayet makul karşılayan, mağrur bir biçimde kafa sallayan ben,
ölçülerdeki keskinlikten, şaşmazlıktan rahatsızlandım ve isyana
başladım. Ne de olsa anarşist ruhluydum. Birden tüm mağrurluğumu
kaybettim ve mızıkçı çocuklar gibi listeye bahaneler arar oldum; ‘Karpuz
yemem yazmayın, zira ben karpuz dilimleme özürlüyümdür. Hem de pek
sevmem.’, ‘Kuru inciri listeye hiç koymayın.’, ‘Kahveyi günde bir kaç
tane içerim, yoksa uyur gezer olurum.’ Ve spor! Asıl bu mevzuda şanlı
bir direniş gösterdim, şöyle ki;
-Bebek arabasıyla yürüyüş?
-I, ıh! Tempolu!
-Bisiklet?
-Yürümek yahut koşmak gerek!
-Bisiklet?
-Aerobik cdsi eşliğinde spor!!
-Bisiklet?
-Hırr! Dans?!!!
-hebele hubele gak guk!
Besbelli
kafamın dikine gidecektim. O yüzden konuyu kısa kestim. Zira benim
cüssemde birinin, üstelik bir apartman dairesinde, 45 dakika, güldür
güldür dans etmesi kabul edilebilir şey değildi. Hem şu katana yaşımda
durduk yerde dans etmek olacak şey miydi, üstelik ne oturaklı (!)
kadınım ben ki!
Odadan
çıktığımda biraz bozulmuştum. Başlamaya hem heves ediyor, hem de türlü
dünya lezzetlerinden mahrum kalacak olmaktan ötürü üzüntü duyuyordum.
Üstelik kendime 1 sene gibi uzun bir zaman tanımıştım zira Selim’den
önce son kilom olan 54′e varmak için dile kolay 25 kilo kadar vermek
zorundaydım. Tiroid vs. tahlilleri için aç gezmek gerektiğini bahane
ederek diyete 2 gün sonra başlayacaktım ki bence diyetisyen burayı
atlamıştı. Burası benim için lezzet dünyasına ardına kadar açık bir
kapı, geniş bir zaman demekti. Ben de bu boşluğu hiç atlamadım ve soluğu
bir efsane olan -Ceviz Ağacı-nda
aldım. İçinde her türlü baştan çıkarıcıyı barındıran ve bence diyette
olan her aklı başında insanın kesinlikle yanından bile geçmesi uygun
olmayan bu yerde, mestane bir avarelikle dolaşırken bir görevlinin elime
tutuşturduğu suflemsi minik keklerden bir koca paket alıp eve
yollandım. Durdurulamaz biçimde lezzetli şeyler yemek istiyordum. Zira
köprüden önce son çıkış gibiydi bu iki gün benim için. Sanırım o iki
gün 1-2 kilo daha aldım.
Böylece pek ciddi ve çok bilmiş diyetisyenimle, 1-0 yenik başladığım maçı galibiyetle sonuçlandırdım. Şimdilik!
————————————————————————————————————————————————————————————-
*Listeyi daha sonra türlü konulara malzeme olacağını tahmin ettiğimden veriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder