31 Ocak 2011 Pazartesi

Hür Kadın!

Kayıp Balık Nemo'da bir sahne vardı. Dory ile Marlin, denizin en dip ve zifiri karanlık bölgesinde Fener Balığı ile karşılaşırlar. Korkunç ve oldukça vahşi olan bu balığa yem olmamak, devasa dişlerinden kaçabilmek adına uzunca bir mücadeleye girişirler. Ve nihayetinde Marlin'in son hamlesiyle Fener Balığını etkisiz hale getirmeyi başarırlar. Ardından, o pür ciddiyet baba balık birden cıvıtır ve şu şarkıyı söyler: 'I did it! I did it! Oh yeah yeah yeah!'* Dün dilime dolanan şarkı tam da buydu işte.  Gene iş başındaydı Şarkılar & Duygular tezim vesselam. 

Yaptım! Kısmen de olsa başardım. Tez canlılığım olmasa tümden muvaffak da olabilirdim ama olsun bin şükür! Sabahın ilk saatleriydi. Bir tek Kerim uyanıktı. Kahvaltısını yaptırdım ve İlter'in yanına bıraktım. Yüzümü derinlemesine yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Uykusuzluğun ve bakımsızlığın getirdiği daimi solgunluğuma ve geçmeyen lekelerime bir nebze iyi gelsin diye hafif makyaj yaptım. Bir fondöten, bir allık  esasında. Aylardan beri ilk kez hatta. Bu halle zombi olmaktan çıkamadım ama gene de ilk halimden daha iyi olma ihtimaline kapıldım. İçi nerdeyse tamemen boş  ve bu haliyle çok hoş hissettiğim çantama bir kitap attım. Moskova'dan aldığım soğuk geçirmeyen paltomu  giydim. Ve çantamı çapraz asıp, yoğun uykusuzluğuma, halsizliğime, yorgunluğuma rağmen evin karmaşasına dahil olmadan kendimi dışarıya attım. Çocukları Yaradan'a ve babalarına emanet ederek. Kalınca cüssemin izin verdiği ölçüde, kuşlar gibi sekerek.  Deniz kokusuyla çifte kavrulmuş taze sabah havasını içime çekerek, kokunun geri getirdiği yıllar öncesine gidip gidip gelerek.

Dolmuşa bindim. Telaşsız. Öne oturdum. Bir ara emniyet kemerini takmaya davrandım, sonra toparlandım. Mutluydum. İçimde ehi-ehi diyen sesler dansediyordu. Dolmuştan indim, son durağı değişmiş bulunca panikleyip ters yöne gittiysem de karşımda Eminönü İskelesi'ni buldum ve vapura doğru uçtum adeta. Ayak altına oturma mecburiyetim olmadığından, alabildiğine hür olduğumdan üst kata çıktım, hem de dışarıya oturdum. O güne dek hiç yapmadığım bir şey yaptım ve bir de çay aldım. Hava soğuktu, bazen yağmur çiseliyordu ancak şükürler olsun ki paltomdan içeri soğuk sızmıyordu. Deniz petrol yeşili idi yer yer dalgaların beyazı ile kesilmiş halde. Hava tertemizdi. Martılar beklemede idi belki bir simidi, nitekim bekleyenleri de geldi. Bir bayan iki simidini elleriyle yedirdi. Ve İstanbul şahane idi. Hem duru, hem girift güzelliği  ile  sermişti önüme kendini. Öyle ki içimden bir kaç mısra akıttım, yanıma kalem almadığıma kahrederek, sözleri beynime kazımaya çalışarak. Lakin bir kısmını unuttum. Sanırım şöyleydi;

Ey Şehr-i İstanbul!
Yok bir eşin, ne de benzerin.
Alem-i cihana sığmaz güzelliğin.
Ey Şehr-i İstanbul!
Nereye gitsem peşimi bırakmaz düşlerin.
Bir yanım hep sana dönük, özlemini çekerim.
Ey Şehr-i İstanbul! Ne güzelsin!

Eminönü'ne geldim. Biraz yalpalayarak, ismine tezat hiç de kendimden emin olmayarak. Değil mi ki, bir keçe sevdası uğruna düştüm yollara, o halde varmalı sonuca deyip Filiz'in tarifine uydum ve  Kuru Kahveci Mehmet Efendi'den yukarıya çıktım. Lakin dediği hanın ismini unuttum. Döndüm, döndüm, döndüm. Biliyordum, keçe bahane idi, aslolan hür olmaktı lakin amaçsız bir leyla gibi dolanmak da bana göre değildi. Bir sokaktan iki kere geçince üçüncüye çekinirim ben. Perişanlığımla dikkat çekmeyi sevmem hem. Derken kendimi rahat bıraktım, önce çıtır bir simit aldım elime ve keyifle birer parça atarak ağza seyre koyuldum.  Takılara daldım derken, küpeler, yüzükler  aldım.  Hem de pek ucuza, şaşırdım. Biraz daha seyre daldım, arada keçe bulur muyum diye bakındım. Derken battaniye gördüm ve abartıp üçer tane aldım ve o noktada gezimi sonlandırdım şuursuzca. Sözümona daha Beyoğlu'na çıkacaktım, Pera'da Çarlık Rusyası'ndan Sahneler Sergisi'ne bakacaktım. İstiklal'le hasbihal edecektim, hal hatır soracaktım. Lakin istemeye istemeye geri dönmek gerekti. Kapalıçarşı'da da bir kaç tur attım. Elimdeki ağırlığa bir kaç kilo daha kattım. Ve çaresizce vapura yollandım. 

Gene üst kata çıktım. Dışarıya. Bu kez soğudum. Ve bir baş dönmesi, göz kararması ile koltuğa zor oturdum. Sonra dedim kendi kendime -Burda bayılıp gitsen, haberi olmaz kimsenin, nitekim olacağım diye hür kadın, niyazi olmayasın!- gene de pes etmedim. Ufak bir titremeyle oturmaya devam ettim. Sessizdi İstanbul. Derken telefonum çaldı, sessizlik ve büyü bozuldu. Hür kadın sıyırıp  atıp bir kenara hür kanatlarını geçirdi üzerine telaşlı anneliğin paçavra kılığını. Telefona nerdeyse bakmadan açtım, kesin İlter'dir ve çocuklarla ilgili bir şey diyecektir, diyerek. Titreyerek -alo, dedim;

-Mümine? Karşımdaki ses bir bayan sesiydi, bana yabancıydı, bocalamıştım. Son derece kaba bir sesle, yaban öküzü böğürmesiyle cevap verdim:
-Evet? 
-Mümine, ben Sibel. Kimdi Sibel, neciydi, niye beni aramıştı, bu ses kimdi, İlter nerdeydi, Selim, Kerim niceydi diye iyice karıştım.
-Hangi Sibel?
-Sibel, Tibet'in Annesi
-Hö! Sibeeeeeeel! Evet, nihayet anlamıştım kim olduğunu. Arayan Tibet'imin Sibel'iydi lakin benim yaban öküzlüğünden geçişim kolay olmamıştı. Bu sırada Sibel'in sesi gidip gelince inince aramak üzere telefonu kapadım. Aslında Turkcell imdada yetişmişti nitekim bu ara bana iyi geldi. Yaban öküzlüğünden insanlığa geçişimi sağlamak için ince bir ayar niteliğindeydi. Bu ana kadar bitmesini istemediğim vapur sefasının bir an önce bitmesini ve karaya ayak basar basmaz telefonu elime alıp durumu açıklamayı arzulamıştım. Heyecanlıydım. Çünkü Blogcu arkadaşlarıımdan biriyle ilk defa yazının dışına çıkan bir temas yaşamıştım. 

Vapurdan indim. Sibel'imi derhal aradım. Bilmiyorum durumu kurtarabildim mi ama, en azından daha insancıldım.

Eve geldim. Elim kolum dolu, bir de ahaliye simit ve pasta aldım. Çocuklar beni görünce solgun yüzleri gül gibi açtı. Hele ki hediyelerini verince Selim defalarca boynuma sarıldı, teşekkürler etti.  Çocukların yemeklerini hazırlama telaşına girdim. Ve nihayet bu sıkıcı fasıldan kurtuldum. Lakin daha fazla ayakta duracak takatim kalmadı, 3 saatlik uykuyla günü kotaramayacağımı fakedince kendimi uykuya bıraktım. İlter Kerim'i uyuttu. Selim'e de sinema filmi açtı. Ve ben gönül rahatlıyla uyudum. İlter'e gelince kendini hemen dışarıya hatta Eminönü'ne attı. Nitekim onun en sevdiği mekanlardan biridir Eminönü ve benim gitmem onun içini geçirmiştir bilirim. Gitmese hasta olabilirdi. Daha kötüsü bizi hasta edebilirdi.

Uykunun derinliklerinde iken devamlı çalan bir telefon vardı, rüya sandığım. Uyku ile uyanıklık arasında uzunca süre duyduğum. Selim'in -anneeee telefooon!- sesiyle uyandım. Ancak hala olayın şuurunda değildim ve gene yaban öküzü gibi açtım. 

-Ben B.nin babasıyım. Kargonuzu göndermek istiyorum ama adres yetersiz diyorlar, diyen bir erkek sesiyle karşılaştım. Hem telefonu çok geç açmıştım, hem de kesinlikle bahsi geçen konu neydi anlamamıştım. Gece 3 saatlik kesik uykunun ardından yığıldığım bu uykudan besbelli çıkamamıştım. Toparlanmaya uğraştım. Adresi tekrarladım, bir iki tarif ekledim. Ve telefonu kapattık. Anladım ki: Pratik Anne'mden satın aldığım DVD'ler için aranmıştım. Hem de babası tarafından. Mahçup olmuştum.

Hür Kadın, kendine gelemedi o günün akşamına kadar velhasıl. Bu kadar özgürlük açık hava sersemletmişti açıkcası. Ve bu durumdan çıkmanın yolu rutine dönmekten geçiyordu, aldı eline süpürgeyi paspası. Ne zamanki işe koyuldu gerçeğe döndü ve Deli Ana oldu.

Gecesinde İlter'in ifadesiyle farkına vardım ki açılmışım, suskunluğum geçmiş, devamlı konuşmuşum. Eskisi gibi. Hatta biraz şımarmışım. Yüzümdeki soğuğun oluşturduğu yanık izleriyle bile mutluymuşum. Nerdeyse fotokopiyle ile çoğaltılmış izlenimi veren günlerin ardından, olağanüstü bir gün yaşamışım.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Bu filmin dvd-sini Rusya'dan almıştım, dolayısıyla ingilizcesine aşinayım. Şarkı ordan kalma.

63 yorum:

Sibelbek dedi ki...

Canım yahu! anlattığın gibi bir kabalık yoktu bir kere sesinde, haklı olarak şaşırdın tabi ki :) benim önce kendimi "Tibet'in annesi" diye tanıtmam gerekirdi zaten, düşünemedim :D

Deli Anne dedi ki...

:) aşkolsun canım ne demek.

Adsız dedi ki...

Boyle sahane bir gun gecirmek icin benim biraz daha beklemem gerekiyor :( ama umutluyummmm :)

Tuğra'nın Annesi Emine dedi ki...

Ne güzel anlatmaşsın Mümine'm. Bir an senin yerinde olmayı ne çok istedim :)

HATiŞiN HOBiLERi dedi ki...

canım, negüzel yapmışsın.sana iyi geldiği besbelli.her kadın veya anne bunu yapmalı o an gönlü ne isterse anneliğin sonu yok ............ sevgiler

Nil dedi ki...

Deli anne bilmiyorum neden ama bu hafta sonu aklımda hep sen vardın. Sen vaupurun ikince katında içine çekerken havayı ben burda çektim okurken. arada yap böyle çılgınlar e mi? durmak yok. Sevgiyle kal

birdy dedi ki...

ohh miss gibi deniz havası çektim içime, biraz hür olmak çarpsa da seni bence çok iyi gelmiş.. you did itt you did it:))

Sevim Çifcibaşı dedi ki...

müminecim ne kadar güzel anlatmışsın o an yerinde olmayı çok isterdim:)şu aralar benimde böyle bir mola vermeye ihtiyacım var.sevgilerimle(ayrıca selim ve kericimi benim yerime kokla.)

oytunla hayat dedi ki...

en süperinden bir özgürlük olmuş deli annem :) bu kaçamakları daha sık yapmalısın.... seninle birlikte bende kaçamak yapmış gibi oldum çünkü :)))
öpüldün güzelim...

pinar dedi ki...

Ah cancazim nasilda iyi geldi:) okurken bende sanki o vapurdaydim:)yap boyle guzellikler kendine simart biraz kendini:)sevgiler.

anne kaleminden dedi ki...

bol atraksiyonlu bir film izlemekten çok daha heyecanla okudum yazdıklarını :))) bana harika geldi ve dedim keşke battaniyeleri hemen almasaydı da daha çok gezebilseydi :)))) sevgiler...

ulay dedi ki...

dory idolüm :)) ohh ne iyi etmişsin, feci doping oluyo insana di mi :)

Sitare dedi ki...

senin adına çok çok ama çoookk sevindim inan ki.ne iyi gelmiştir.bir yerlerde bıraktığın kendine az da olsa bir geri dönülş olmuş.süper olmuş.en yakın zamanda yine yeniden tekrarlaman dileğiyle.ahh istanbuluma da benden selam söyle şekerim zira burnumda tütüyor eminönündeki balık-ekmek kokuları:(

Minişin annesi dedi ki...

Ne güzel anlatmışsın canım bir an kendimi hikayenin kahramanı gibi hissettim ve bir rahatlık çöktü sanki :) dönüp dolaşıp yine kürkçü dükkanına dönmek de olsa sonu o kısa sürede gönlünden geçenlerin bir çoğunu yapabilmene sevindim.
Sevgiler.

gülgün dedi ki...

sevindim, yani Eminönü gezine, yani hür kadınlığına, uykuna...

sevgimle

Unknown dedi ki...

ama öncew ben gidecektim:)
neyse senin adına sevindim kısa ama öz olmuş anlaşılan.
öpüyorum arkadaşım

annesiningülü dedi ki...

ooohh eminönü'ne gitmiş kadar oldum sayende :) hele o vapur sefası çok iyi geldi, rüzgar suratıma vurdu sanki. Sonra Sibel'in telefonuyla ayıldım bende :) keşke bütün deli anneler buluşsak bir gün, ne güzel olur

KUZEY'S MOM dedi ki...

aayyy burnumda tüttü,

vapurun sesi, uçuşan martılar, mis kokulu bir simit ve sıcak bir çay ve istanbul,
,ne güzel yapmışsın, arada bir mutlaka yapmalısın, yapmalıyız

our twins of N.Y./SEYHAN dedi ki...

oyle guzel anlatmissin ki; sanki o gun yanindaymisim ve bende tum bunlari yasamisim gibi zevk aldim:)

Deli Anne dedi ki...

Deydam: senin de gelir o günlerin a canım.. hele bir bebek dünyaya gelsin sağ salim inşaallah.. bakarsın beraber gideriz:)

Emine'm: Sen de gitmişsin vakti zamanında, unutmadım :)

Hatiş: hoşgeldiniz. Ne güzel sizi burada görmek.. kızınızı çok severim zaten:) Emeğinize, becerinize de hayranım.. maşallah maharetiniz sizden sonra 2 nesle de geçmiş üstelik.. hürmetler.

Küçük Mucizem: Hissetmişsin demek ki ahvalimi:) en azından iki haftada bir yapmayı düşünüyorum.. zaten sabahtan öğlene kadar sürdü ya.. uzun da değil.. ulaşılmaz da.

zuzuların annesi dedi ki...

Nihayet canım çok sevindim!
Kır zincirlerini Proletarya!:)))
Canlanmış,renk gelmiş yanaklarından öperim:)

Deli Anne dedi ki...

Birdy:çarptı ki ne çarptı.. yüzümdeki kızarıklıklar hala geçmedi görsen:)

Annesinin kuzusu: İnşaallah az ama öz bir mola sana da uğrayıverir arkadaşım:) sevgiler bizden de :)

Oytunla hayat: yapacağım inşaallah arkadaşım.. Dedim İlter'e madem sabahtan öğlene kadar gidip gelebiliyorum, bundan sonra sık sık isterim. O da sen gideceğim dedin de ben gitme mi dedim ki dedi. .öperim ben de:)

Pınar'ım: Sevgiler canım benden de.. öperim:)

Nihan'ım: valla öyle canım arkadaşım, ama bilemedim koca poşet elimde patladı:)

Fragolam: hem ne doping, bak bugün daha iyi bir anneyim.. daha sakin daha ılıman:)

Gulcin dedi ki...

Cok sevindim! kendim gezmis kadar oldum Deli Anne sagolasin :)

. dedi ki...

Ne güzel anlatmışsın,güzelmiş hür kadın olmak:))

Deli Anne dedi ki...

Sitarem: Bir parça kavuştum kendime canım arkadaşım, oralarda salaklanırken buldum hem de ötekini:) Br dahakine selamını ileteyim. Zira hemen ehr hafta yapmak niyetindeyim ehu..

Minişin annesi: Ne mutlu eğer sen de hissetmişsen :) sevgiler benden de kocaman.

Gülgün: teşekkürler.. sevgiler benden de:)

Sezom: seninle de gideriz a canım:) öperim ben de..

Baharım: canım... ahaha Sibel seni de ayılttı ha. Toplaşıp bir gün gitsek ne iyi olur valla.. ordu gibi ahah..

Ayla dedi ki...

Senin yazılarını hep sona bırakıyorum ya öğlen yemeğine çıkarken ya da akşam çıkışta okuyorum rahatsız edilmek istemediğimden, yazılarının büyüsünü bozmamak için. Yine duygularını çok güzel ifade etmişsin, güzel bir gün geçirmiş olmandan dolayı gerçekten çok mutlu oldum, böyle güzel ve hür günlerin çoğalması dileğiyle.Çarlık Rusyasından Sahneler Sergisine bende gitmek istiyorum tamda bugün ondan bir sebepten bahsetmiştim:)

Deli Anne dedi ki...

Kuzey's mom: yapmalıyız sahiden de.. ben rutine bağlamaya karar verdim, şartlar izin verdiği ölçüde.. sevgiler.

Seyhan'ım: valla ne ala o zaman canım arkadaşım:) öperim

Banu'm: ahaha o yanakalr ki hala izleri ile duruyorlar.. ama al al değil yer yer :) öperim ben de çok çok.

Gülçinim: sen de sağol güzel arkadaşım :)

Ebruli Günce: güzel ki hem ne güzel, üstelik arkada güvende ise çocuklar..

Aylam: darısı hepimizin başına.. gidelim canım arkadaşım, ayarlayalım bir gün.. Ben Rus edebiyatı delisiyim zaten hele ki 19.yy tam da...

ÖZLEMCE dedi ki...

deliannem sen hürüm dedim ben senin adına çok mutlu oldum.arada bir yapmalısın.bak iklinde birşey olmadı:))

ahsen58 dedi ki...

oh oh bende olmak isterdim bu aralar benim de çok ihtiyacım var çok güzel bir gün geçirmişin canım

Kız Kardeş Derya dedi ki...

Oh ne güzel vapur,deniz havası İstanbul! Kuru Kahveci Mehmet Efendi'nin kokusu inan buraya Samsun'a kadar geldi :) Nice böyle güzel günlerin olsun inşallah! Sevgiler...

dilek dedi ki...

Niye bilmiyorum 3 yazının ikisinde kendimi okuyorum sanki:))))izinli olduğum gün hafta içi ise Kaan'ı kreşe Kocacıımıda işe gönderince yanlız olmanın verdiği delice dürtüyle kendimi sokağa atıyorum 1 en fazla 2 saat sonra Oktay'ı arayıp şurdayım, kötüyüm beni alırmısın diye SOS veriyorum:))) Adam artık arabayla dışarı çıkmama, yanımda bi arkadaşım olmadan dışarı çıkmama ise asla izin vermiyo.
Hayal ettiğin gibi gezemesende mutlu olmana sevindim. Sevgiler:)

Ozgeee dedi ki...

Az biraz ozgurluk bile eski Mumine'yi uyandirdi di mi? Eh bu da bize umut verir. Icimizdeki genc kiz orada, zamanini bekliyor. Cocuklar okula gidince demeden, kendini ertelemeden dinlemeli, simartmali insan kendini. Yasasin kadinini dusunup, ozgur birakan esler:)

annelili dedi ki...

Eminönüne gittiği için bütün blog alemini sevindiriğe boğan delim, ben de sevindirik oldum haberin olsun...

İkiz Annesi dedi ki...

Canım arkadaşım adına çok sevindim inan.Epeydir istiyordun gitmeyi iyi gelmiştir mutlaka.Sefan olsun arkadaşım en kısa zamanda tekrarlaman dileğiyle:)
Sevgiler..

çeşnici Handan dedi ki...

Ne iyi yapmışsın yaptıklarını okudukça inan içim açıldı senin yerine ferahladım. Bence bunu ara sıra tekrarla. Sevgiler.

resimli günlük dedi ki...

Ne güzel yazmışsın,seninle sevinerek,seninle nefes alarak,seninle özgürleşerek okudum sanki.Bir de annelili'nin yorumuna bayıldım,harika :)))
özlem

Deli Anne dedi ki...

Özlemcem: ilkinde bir şey olmadı çok şükür ve bana bu işi rutine bağlama fikri de vardı:)

Ahsen58: çok büyütmeyip gözde, koca varsa yakında, derhal görevi devretmeli.. ben hepi topu 2-3 saat gezdim yani..

Kızkardeş Derya: teşekkür ederim güzel dileklerin için.. Sevgiler Samsun'a:)

Dilek'cim: niye kötü oluyorsun canım anlamadım ben. fiziksel mi, ruhsal mı bilemedim.. inşallah sen de keyfince dolanırsın diyeyim.. sevgiler

dilek dedi ki...

Fiziksel olarak maalesef...Sağlıkla imtihandayım son zamanlarda:)Gönlümce gezememenin sebebi budur yani:))

Deli Anne dedi ki...

Özgem: hiç deme canım ya:) Yo, yo beklememeli, ertelememeli.. (kendime konuşuyorum en çok, unutmammak için) ertelediğim zaman farkediyorum ki, anı, zamanı, hayatı, çocuklarımın çocukluğunu, bebekliğini ve dahi kendimi kaçırıyorum, kendimden sıkılıyorum hatta. Ve evet yaşasın aman deyince yetişen kocalara!

Annelilim: ahahha sanırsın uzaya gittim :)

İkiz Annem: çok teşekkür ederim arkadaşım.. cümlemize Allah sağlıklı, keyifli ve huzurlu gezmeler nasip etsin:)

Handan: çok teşekkür ederim.. Çok iyi geldi bana da.. sevgiler:)


Özlemim: sen dağa çık, kara, rüzgara yakalan daha, bak ben bir Eminönü ile uçtum havalara:) öperim

Adsız dedi ki...

yürü be deli anne kim tutar seni.
aferin sana...

Unknown dedi ki...

Aklıma Martı Jonathan Livingston geldi, seni okurken.sanki onun gibi uzaklara uçuyormuşsun gibi , özgürcene...İçine sinmiştir inşallah...Çok sevindim ,kendin adına güzel şeyler yapmana ; iyi akşamlar arkadaşım :))

annekarinca dedi ki...

Böyle kaçamak günler hepimize lazım aslında. Eşsiz, çocuksuz bi başımıza.Çok iyi yapmışsın. Kendimize zaman ayırmamız lazım ama o zamanı ayırmamıza yardımcı olacak insanlar olmalı yanımızda. Sen şanslılardanmışsın. Hoş ben de şanslılardanım :)

Feride dedi ki...

süper bu yaa, sen de durup durup o kadar oksijeni birden bünyeye salarsan olacagı buydu:) tebrik ederim ve başarılarının devamını dilerim.. ya ben de sana bi vakit bulup yazamamıştım:)) ben de geçen hafta sana yazdıktan sadce birkaç gün sonra minibüse bindim, kulağımda müzikle; fakat uykuya dalamadan ve ineceğim durağın gelmesini heyecanla bekledim:) Ancak bi ara keşke minibüse binmek istiyorum yerine eminönüne gitmek istiyorum yazsaymışım diye hayıflandım:) dua kapısı açıkmış meger.. Ayrıca ne güzel yerdir Eminönü:) herkesin alacak birşeyleri illa ki vardır öyle değil mi?

New York'tan dedi ki...

Devami gelsin bu gezmelerin insallah :)

Pratik Anne dedi ki...

Ozgurluge ilk adim deli Anne'cim. Gerisi de gelir. Alisirsin.

Enerji toplamissindir simdi. Biraz carpmis gibi gelmis ama.

Bu arada babamin aramasinin tam uykunun arasina gelmesine uzuldum. Bayagi da derin tatli uykuymus anlasilan. Olmaz olmaz, adres eksik diyecekleri tutmus yani.

Neyse gule gule seyredin. Bol bol eglensin BilimSelim.

Unknown dedi ki...

Ne guzel anlatmissin. Sanki vapurda olan bendim. Vapurdaki caya ve tosta bayilirdim. Vapurlar devlet bunyesine girince, fiyatlarda dusmusdu babam ger istanbula geldigimizde bana tost alirdi ;) Simit deme fena oluyorum :(( Cookk ozledim cookk

fatoş dedi ki...

ya ne acayip oldum okurken bir bilsen...

Ebru dedi ki...

Desteğin için iyi dileklerin için teşekkür ederim:))

uğurlu gelecek dedi ki...

ohh ne güzel huzur bulmuşsun..keyifle bir gün geçirmişsin üstüne birde alışveriş sefan olsun..

OZLEM ANNE dedi ki...

su meshur dizilerdeki iki sevgiliye benzettim istanbul ve seni.. kac bolum gecti kimbilir, ha bulustu ha bulasacak dedigimiz .. sonunda hep beraber bir ohh cektik sanirim :)))

Deli Anne dedi ki...

Dilek'cim geçmiş olur inşaallah yakında rahatsızlığın canım:(

Deli Anne dedi ki...

İlknur: martı Jonathan ha:) o kendini aşıp çıktı yularılara da ben vasat bir eminönü gidip gelmesi yaptım aslında.. reelde yani.. oysa bendeki yansıması çok fazla oldu:)

Annekarinca: ne mutlu bize :)

Feridem: ohh yarasın arkadaşım.. ikimizde iyi hissetmişiz bu vesileyle aynı zamanalrda:)

ŞEyma'm: hayırlısı ile amin:) ve cümlemize..

Makeupbyfun dedi ki...

Ne süpriz bir gün bu kadarı bile biz annelere sıra dışı geliyor.Ne kadar çabuk mutlu oluyoruz :)

Deli Anne dedi ki...

Pratik Annem: ben babana karşı mahçup oldum canım ya, öyle uzuuun uzuuun çaldırmak zorunda kalmış diye.. aptallaşmıştım da toparlayana kadar telefon kapandı nerdeyse..

BilimSelim vakti zamanında kalitesiz de olsa izlemişti birçocğunu.. şimdiki hedefim Kerim:) ona izlettirmek için istedim en çok..

teşekkür ederim tekrar :)
sevgiler.

Lupinin annesi:)

Ebru'm: daha iyicesindir inşaallah..

Uğurlu gelecek: :)

Özlem Annem: gören, bilen, içine girenin mutlak sevgilisi hatta görmeyenin dahi.. değil mi:) öperim canım.

sevgiler herkese

Deli Anne dedi ki...

Füsun: hakkaten bazen anlatırken utanıyorumi hepi topu bu mudur yani diyorum, gittin geldin... ama gel gör k bizim durumumuzda bir olağanüstülük kazanıyor bu basit hal:)

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

paltonu gıyıdın, cocukları babaya emanet, dısarı cıkmadan ben bır turk kahvesı yapıp gelıyorum. cok heyecanlandım. bu benım ruyam cunku. sımdı gelıyorum

Zeynep Özmen Ünlü dedi ki...

deli anam, güzel anam. ne güzel yazmısın. oyle yuvadan ucup gıdıp, perperısan dönmüşün. ne güzeldir keyif yapmak, ne güzeldir öyle kimseyle konusmadan, sadece kendı ıcınde konusup durmak. kendimi kaybetmek istiyorum bende dolasırken, ve tabıı ertesı gune de ıhtıyacım var yatıp uyumak ıcın.

Deli Anne dedi ki...

Sen bugünü yazacağım daha bekle.. heveslenme hele :)

ilknur malcı dedi ki...

okuduydum lakin diğer yazıların hızına yetişmek için ertelediydim :)

keremin kahvaltısını bir çırpıda yaptırıp ilterin yanına bırakma olayına takıldım.işte burası seni hür yapan diyecektim dedim

Deli Anne dedi ki...

İlknur: 40 yılda bir bıraktım yanına, olsun o kadarcık da değil mi:)

neval dedi ki...

kendim özgür olmuşum gibi sevindim yahu .oysa özgürümki.tembelliğimden gezmiyorum.
kaçtım ,kötü bakıyorsun çünkü

didem dedi ki...

Ne guzel bir gun gecirmissin. Harika! Vapurda oturup cay simit kismina bayildim. Kupe kolye yuzuklerini gule gule kullan. Battaniyeleri de:) Eve elin kolun dolu mutlu bir sekilde donmussun. Iyi bir doping olmustur.

Deli Anne dedi ki...

Neval: hep özgür olsak kıymeti yok zaten ya:) Azcık kısıtlanma oldu mu deliriyoruz biz, bilhassa yay ucubeleri:) yoksa benim de evden çıkmadığım, miskin kedi gibi kalmışlığım çoktur:)

Didem: çok teşekkür ederim canım arkadaşım.. Ganimetler pahalıya patladı biraz ama.. Mükemmel bir gün de yazdığım gibi.. ama ruhen gayet iyi geldiğini söyleyebilirim:)

Sevgiler.