1 Aralık 2010 Çarşamba

BilimSelim - Aşırı Özgüven

Özgüvene Giriş'te bir sakınca yok ancak özgüvenin aşırılığı, azlığı gibi ziyan edebilir kişiyi maazallah. Selim yetişkinlerle çok rahat diyaloğa giriyor, benim aksine havadan sudan konuşmayı pek bir biliyor, sessizlik oldu mu yetişkinler gibi konu açmaya uğraşıyor vs. İlk bakışta iyi bir davranış biçimi olarak görülen bu girgin hareketler, ne yazık ki bu zamanda  her zaman faydalı olmayabiliyor. Nitekim ve maalesef devran eski devran değil. Hele ki İstanbul gibi kirletilmiş bir şehirde bu hal insanı korkutuyor. Bazen onunla konuşmaya çabalayan birine -annem yabancılarla konuşma- dediğini işitiyorum ve ah, tamam bu kez oldu,  derken daha, bir bakıyorum ki Selim bu cümleyi devasa bir konuşmanın giriş cümlesi olarak kullanmış sadece.


Selim hareket bakımından atılgan bir çocuk değildir. Parkta, bahçede körü körüne atlamaz, zıplamaz, tırmanmaz. Hep tedbirlidir. Ama iş dışarda dolaşırken el tutmaya, anne babayı beklemeye, kaptırıp gitmemeye vesaireye gelince tüm korkaklığı kaybolup gidiyor. Kaldırımda bir anda elimi bırakır, elimde poşetler olur vs. koşturamam -ki hamileliğimde az çektirmedi bana bu yüzden- seslenirim, bağırırım artık çaresizlikten, yanıma gelir gayet sakin -Bana bir şey olmaz anne, endişelenme!" diyerek öyle yayvan ve rahat konuşur ki, hem kızarım, hem korkarım bu aşırı özgüvenden.

Geçenlerde giyim mağazalarının birindeydik. Her zamanki gibi giysilerin arkasına -saklanma, uzaklaşma, kaybolma- ona göre oyun, bana göre eziyet içindeydik. Ne dersem diyeyim aldırmıyor, çok kızsam ya da tehdit etsem belki biraz duruluyordu ama gene illa ki kayboluyordu. Bir ara benden uzaklaşıp serbest dolaşıma geçti. Ben de bir gözle giysi bakıyorum, bir gözle onu takip ediyorum. Beri yandan İlter bebek pusetiyle ayrılıp bir köşeye oturmuş, oflayıp puflamakta. Selim bana kalmış yani. İyice uzaklaşıp ara sıra yanıma uğrayan Selim:

-Anne bak, böyle tek başıma geziyorum ya, şimdi görenler beni büyük bir çocuk zannediyorlardır. dedi. Saftiriğim benim, kimbilir ne hayallerle mağazada gezmekteydi. Ben de bu günün ve beni dinlemediği onca günün acısıyla, olayı fırsat bilerek, o tatlı hayallere çomağı soktum;

-Bence büyük bir çocuk değil ama kaçırılmaya müsait bir çocuk zaannediyorlardır, dedim. İrkildi, gözlerini gözlerime dikti. Hiç acımadan devam ettim, nitekim yumuşak anlatımlar, korkutmadan yapılan yaklaşımlar belli ki fayda vermemişti, çare korkuya tam gaz yüklenmekteydi belki.

-Şimdi çocuk hırsızları uzaktan bakıyorlardır, hangi çocuk annesinden ne kadar uzaklaşıyor, nereye saklanıyor, annesi sesini duyuyor mu, geri dönüyor mu, yabancılarla konuşuyor mu, diye. Böyle bir çocuk bulduklarında ona yaklaşıp kaçırmak üzere hazırlanıyorlardır.

Evet, acımasızca idi, biliyorum. Çocuğu paranoyak edebilirdi bu üslup, ancak Selim'de bugüne kadar başvurduğumuz modern yaklaşımlar, dozunda konuşmalar ve basit korkutmalar maalesef  iş görmemişti. Hem maazallah kaçırılsa daha mı iyiydi? İşte aşırı özgüven böyleyken tehlikeli idi vesselam. Bu konuşmanın üzerine ilk defa Selim yanımdam uzaklaşmaya çekindi. İki adım atınca büyük hareketlerle ve seslice el sallıyor -Anne, ben burdayım, çok yakınında- deyip yerini belli ediyor, kısa bir süre sonra da geri dönüyordu. Her yer değişiminde tekrarladı bu sahneyi. 

Bir kaç gün önce de bir yazımda ucundan anlattığım gibi, otelde asansöre binmek üzereyken atıldı hemen ve çokbilmişiliğin ve özgüvenin etkisiyle 6.kata,  yetmezmiş gibi kapıları kapatan butonu da bastı ve ne ben ne de pusetle gelen İlter yetişemedik. Selim gitti, giderek azalan sesi kaldı yadigar. Ben panikledim ama İlter soğukkanlılığını korudu Allah'tan. Yukarı çıktım 2.bir asansörle, İlter de aşağıda bekledi. İyi ki beni dinleyip yukarıya çıkmamış o da. Nitekim Selim aşağı inmiş o çıkıştan sonra. Bana geldiğinde, kolay kolay ağlamayan, ağlasa da bunu insanlar içinde asla yapmayan çocuk salya sümük  ağlıyordu, perperişan. Ertesi gün asansöre bindiğimizde ise bizim gelip gelmediğimizi kontrol etmeden asansöre binmedi ve her defasında düğmeye basmaktan kaçındı. Sonra da dedi ki "Bak dersimi almışım gördün mü anne, artık düğmelere basmıyorum siz gelmeden!" Velhasıl-ı kelam; Bir musibet bin nasihata bedeldi!

32 yorum:

oytunla hayat dedi ki...

ah deli annecin ahhhh!!!!!
aynı sorun bizdede var maalesef. Bizdede çingeneler yetişiyor imdadımıza ama her seferinde tekrarlamak gerekiyor ne yazıkki :)
Nerde yaşıyorsun sen çingenelerle çocukmu ıslah edilir deselerde ufak ikazlar yeterli gelmiyor işte...
Bu özgüvenlerinin sonucunu ileriki yaşlarda merak etmiyorda değilim hani ;)

anne kaleminden dedi ki...

bazen ben de o konuda aynı şekilde korkutuyorum elif i... ne kadar yanlış olsa da çaresiz kalınca insan, çocuğunun selameti için her yolu mübah görüyor... şu asansör deneyimi de kalıcı olur umarım ama nasıl korkup paniklediğinizi tahmin edebiliyorum. 10 sn gözden kaçırmak bile insanı ne hale getiriyor :(((

Nil dedi ki...

Korkutmak ne kadar doğru ne kadar değil sanırım çoğu anne biliyor. Ama başka taktik de sökmüyor ki bu çocuklara:( Benim kızım da vurulduğu iğneler yüzünden çok ağlıyordu. Ben de ona içmediğin şuruplar yüzünden iğne vurulmak zorunda kaldığını anlatınca , şuruplarını yalayıp yutmaya başladı. Gerçekten bir musibet bin nasihat olayı . Ama iğne ile arada korkutmuyor değilim ( yere basma, ceketini giymeme gibi durumlarda)

Deli Anne dedi ki...

Oytunla hayat: çok güldüm ben ama.. o nerden de aklına geldi:) eskiden öcü geliyor derlerdi diye çemkiren tüm bilmişlerin akıbeti bizim gibi oluyor sanırım..

Nihan'ım: kalıcı gibi görünüyor şimdilik asansör vakası.. üstelik elime iyi bir koz geçmiş oldu.. artık bana brşey olmaz diyemeden -illa yaşamak gerekmiyor asansör gibi, bazen dinlemeli-dediğimde ikna edebiliyorum.. şimdilik elbette.

Küçük mucizem: yani bazen öyle oluyor ki insan sahiden de acilen çözüm bulmak zorunda kalıyor, o zamanda korkutmak yardıma koşuyor..

Ayla dedi ki...

Ah bu çocuklar insana yapmak istemediği şeyleri, sözlemek istemediği sözleri söyletmek zorunda kalıyor malesef.Bizim ki henüz hırsızdan, çingeneden korkudan(karanlık,gökgürültüsü vs hariç tabii)anlamadığı için bize neler çektiriyor. 2 gun önce evimize ilk defa gelen ve ilk defa gördüğü kadın hadi bize gidelim dedi öylesine(eminim gelmeyeceğine çok emindi)bizimki yapıştı kadının kucağına banada öpücük verdi, el sallayıp aggaaa dedi:)Güldüğüme bakmayın bu konudan çok dertliyiz çok

Deli Anne dedi ki...

Amanın, her gel diyene atlayarak gidiyor ha.. Atta derdine değil mi? Çok meraklılar dışarı çıkmaya.. neyse ki öyle çok ayrık, bağımsız olamayacak kadar küçük daha.. kolaylıkalr size, bize, cümlemize.. Allah hepsini korusun

fatoş dedi ki...

hiiii, bu asansör olayı benim çok kez aklıma gelmiş, allah'tan başıma gelmemiş birşeydir. geçmişler olsun deli anne

defne naz dedi ki...

Bende korkutmayı doğru bulmuyorum ama başka yolda bilmiyorum.Özellikle istanbul da ortamın ne kadar kötü olduğunu düşünürsek bende olsam aynısını yapardım herhalde.

Selen dedi ki...

Biz de bundan çok dertliydik ama baktık konuşmak fayda etmiyor, her ikisine de birer defa ortadan kaybolmuş numarası yaptık. Bakıyorsun yine dinlemeyip senden uzaklaşmış, çaktırmadan peşine düşüp seni göremeyeceği bir yere geçiyor ve çocuğu gözlemeye başlıyorsun. Çocuk geri gelip seni bıraktığı yerde bulamayıp panik içinde aramaya başladığında yüzüne dikkatle bakıyorsun, neler olabileceğini anladığını yüzünden okuyabiliyorsun zaten. Dersini aldığını görünce de saklandığın yerden çıkıp yanına giderek sakinleştiriyorsun ve bir dahaki sefere bu kadar şanslı olamayabileceğinizi anlatıyorsun. İnan bana 1 defa yetiyor başkaca birşey söylemeye de gerek kalmıyor.

Deli Anne dedi ki...

şeker lupinin şeker annesi.. dilerim başına hiç gelmez.. ama biz dua ediyoruz ki öyle avm gibi biryerde olmadı.. kapı bir açılıyor bir ton kalabalık.. maazallah.. düşünces bile tam karabasanlık...

Defne naz: sözümona ben de korkutma taraftarı değilim ama misal moskova'dayız, Selim 2 yaşında, elinizi tutmayacağım diye kıyameti koparıyor yolda, kaldırımda koşturuyor, kendi başına... napcaz şimdi.. anlatsan anlamıyor doğru dürüst.. başka şeylerle korkuttum o sıralar valla ne yalan söyliim.. kısa yol belki ama uzun yolu da bulamadım zaten

Adsız dedi ki...

çok güzel bir yazı anne olmak ne zor..blogunun sıkı takipçisiyim bende bloguma beklerim sevgiler!

Deli Anne dedi ki...

Selen: aynı taktiği eşim de uygulayalım diyor, ben her seferinde kıyamıyorum.. çocuk travma geçirmesin diyorum bir de utanmadan.. sanki böyle paranoyaklığa alıştırınca sorun yok da:)

our twins of N.Y./SEYHAN dedi ki...

Ahh deli annecim biliyorsun basima gelenleri...( O gunden beri veletlerle alisverise gidemez oldum! Korkumdan tabii. Ya yine 3-5 dk. kaybolurlarsa diye. Ama korkunun ecele faydasi yok. Velhasil bende bu olaydan sonra zencilerle korkutmayi denedim:) Ama olmadi! Dun arabaya binerken kapinin onunden gecen zenciye kizim "hay, hav-ar-yu" dedi. Hemde tum sirineligi ile... Cocuk hirsizligini anlayabilmeleri icin daha cok erken zaten.

Sanem dedi ki...

Aslında hem cesaretliler hem de korkuyorlar bir yandan. Bizimkisi de televizyonda ağlayan bir çocuğa rastladığında "ne olmuş anne. Annesini mi kaybetmiş?" diyor. Evet, sözünü dinlememiş annesinin elini bırakmış, kaybolmuş diyorum. Çok dikkat ediyor yolda yanımdan yürümeye. Ağlayan bir kadın görünce de sorduğu soruyu tersine çevirip "ne olmuş anne, o kadın çocuğunun mu kaybetmiş, ondan mı ağlıyor?" diye soruyor. Korkutmak zorundayız vesselam aşırıya kaçmadan. Zaman kötü zaman. Sevgiyle kal...

resimli günlük dedi ki...

Ah canım benim ya...Ne yazık ki bazen ben de böyle psikologların falan asla tasvip etmeyeceği şeyler yapıyorum.Vicdan azabı çekiyorum ardından,ama ne yapayım o da doğrulukla söylediğimi anlasaydı o zaman,diyorum kendi kendime.Sonra da amaaan boşver bundan önceki nesiller hep bilimsel tavsiyelerle mi büyüdü ne eksikleri var şimdi diye kendimi avutuyorum.Bayağı da haklı gibi hissediyorum kendimi,sence?
özlem

annesiningülü dedi ki...

canım çaldım fikrini :)
Yağmur'da bize aynını yapıyor bir dahakinde bende onun gözünü korkutucam :( üzgünüm kızım :(

cem dedi ki...

anne babanın gözünde evlatlar hep çok büyüktür, çok akıllı çok bilmişlerdir. yazılanlar o duyguyla değil de direkt yazıldıysa ''maşallah'' demek gerek. hoş her halükarda ''maşallah'' demek lazım hatta diyeyim; maşallah...

ayrıca şu söylem genel anlamda adil değil bence; Selim'de bugüne kadar başvurduğumuz modern yaklaşımlar, dozunda konuşmalar ve basit korkutmalar maalesef iş görmemişti.'' bu tarz okuduğum kadarıyla gayet başarılı olmuş.

Unknown dedi ki...

Deli annecim, Oncelikle Selim'in ozguveni olmasi guzel bir olay. Cocuklarin alis veris yerlerinde saklanmasi olagan bir durum. Daha gecen gun arkadasin basina geldi. Magazayi ayaga kaldirdi, guvenlige kadar gitti. Sonra kizi buldular. Ama kucuk olayi yalana vurdu ben kayboldum dedi, aslinda kiyafetlerin arasinda bulmuslar. Daha 3,bucuk yasinda ama cok yalan soyluyor. Neyse, demek istedigim Selim, durust bir cocuk, yalan soylememesinin en buyuk sebebi ise senin ona verdigin guven duygusu.
Eklemek istiyorum, ben ve ikiz kiz kardeslerim cok pisirik buyuduk. Cok cekingeniz, hic bir dialoga giremezdik, evden cikmazdik, utangaclik diz boyu kardeslerim 17 yasindalar ve hala ayni devam, simdi psikologa gidiyorlar bu yonden dolayi ve biliyor musunuz nedeni neymis? Annemin kendine duydugu ozguvensizlik bize oyle bir yansitilmiski, bizde oyle bir ozguvensizlikle buyumusuz. Kardeslerim harika resim cizerler, edebiyatlari cok iyi, her dalda muhtesemler ama onlara sorsaniz cok kotuler. Hep baskalari. Cok uzun oldu kusura bakma :) Asiri ozguven sorun degil bana kalirsa, Selim yasitlarinin ustu bir cocuk anladigim kadariyla, bence onu bir pedagog'a zeka testine gotur. Goreceksin yasinin ustu bir kapasiteye sahip. Kendini buyuklerle es deger gorme istegide bundan ibaret.

Kiraz Çekirdeği dedi ki...

Ah Deli annecim yaşar gibi oldum sen anlatırken... Asansör anı kötü olmuş, ben çocuktan daha çok korkardım itiraf edeyim..Bu yüzden kalabalık içinde sıkı sıkı tutardım elini, şimdi büyüdü biraz içim rahat... Ama küçükken aklımı yiyordum bu yüzden, her an gözümün önünde olsun istiyordum...

Nihal M. dedi ki...

Urası kalabalık olmayan park vs kolay gözlemlediğimiz yerlerde boş bırakıyoruz. kendine bir güvenlik çemberi çiziyor farkında olmadan uzaklaşsada eşim asla yerimden kalkmama izin vermiyor...Yanından geçenler ona sataşırsa cevap veriyor ama durupta onunla ilgilenmeye başlarlarsa biraz ilgileniyor ama bu durum uzarsa biraz tırsıp bize yöneliyor...Alışveriş merkezlerinde bu durum olanaksız mutlaka ikimizden birinin yanında...Paronoyaklığımı yansıtmadan durumu kotarmaya çabalıyorum bende...
Bir adım önde yürümesine izin verdiğimiz 4 yaş yeğenimi bir anda bir kadının gel seni annene götüreyim diye elinden tutmuşluğu gördüğümüz andaki olayımızı hatırlayınca bundan sonrası dahada çok çaba gerektiriyor...
zor konu bu azizim...:(((

Deli Anne dedi ki...

Bilgece: geçtim gittim blogundan:)

Our Twins of NY: ay bilmem mi arkadalım.. kabusum oldu o hikaye benim.. hepten gözünü korkutma nedenim belkid e odur.. ahaha sen korkuttuğunu san daha.. ela çoktan diyalogu kurmuş bile ırk ayrımına girmeden:)

Sanem:ah canım onun da bakış açısı hep kaybetme üzerine.. insan duyunca da böyle üzülüyor değil mi?

Özlem'im: Ben de önceki nesilleri sokuyorum sıkıştığımda.. ben tastamam anormal olmadıysam -ki annem bizi hiç korkutmadı aslında- bzimkilere de bişeycik olmaz diyorum aman ne biliyim ya.. dert sahibi olduk düşüne düşüne maazallah..

Deli Anne dedi ki...

Bahar'ım aman diim bu delinin aklına uymasaydın gene de:)

Gereksiz adam: çok dolambaçlı yolara girmişsin maşallah demek için:) yorulmasaydın keşke eheh.. eyvallah diyeyim ikinci kısım için de.. dilerim öyle olur.

Taze Annecim: Ben okumaktan sıkılmıyorum, uzun oldu diye endişelenme hiç.. sen samimiyetinden çoğaltıyorsun yazdıklarını ki bu da pek hoş geliyor bana. can kulağıyla dinlyorum seni hem.. Aşırı özgüven işte çocuklukta bu tip sorunlara neden olabiliyor.. yoksa çekinmemesinden bende çok memnunum.. nitekim ben de küçüken çok çekingendim, ondan belki de Selim'e pür dikkat kesildim.
Selim için çok şey söyleyenler var, ama ben konduramıyorum, belki anne gözüyle abartıyorum diyorum.. bir yandan da ya varsa ya ben dongol gibi harcıyorsam çocuğı diye de içim içimi yiyor.. bir delinin elinde harcanıyor olabilir çocuk yani.. ne yazık ki:(

Deli Anne dedi ki...

Kiraz Çekirdeği: Çocuklar korkmuyorlar zaten, korkan biziz hep.. onlar yaşarken diil kayboldukları an korkuyu yaşıyorlar ancak.. Biz de ortadan kaybolduğumuzda bakıyorum Selim'in bakışları değişmiş, yüzü beyazlamış sesleniyor -anne-diye.. Allah korusun hepsini..

Nihal: bak sen yeğenini alatırken aklıma geldi.. küçükken ben de kaybolmuştum.. ipsiz sapsız bir yerde hem de.. annemi yanımda sanıp laylay yürürken bir de baktım ki yanımdaki annem değil.. bir de mezarlıktan dönüyoruz.. gittiğimiz yerler abuk sabuk.. öyle olduğunun da bilincindeyim ve ağlamıyorum da kimse kaybolduğumu anlamasın diye.. o sırada biri elimden çekti -sen kayboldun heralde, gel seni annene götüreyim-dedi, ben hayır, annem işte şu öndeki deyip kaçıp gittim ve her nasılsa dayımların evini buldum, yakındı oralara.. amanınnn unutmuşum bak.. bilinçaltımdan çıkardım şimdi senin için:)

karmaşıksarmaşık dedi ki...

Delicim ,bence de Selim`i birgün bir alisveris merkezinde ,kontrollü bir sekilde,yalanciktan kaybetmelisin...biz yaptik bir defa, cok ise yariyor...tabii uzaktan seyrediyoruz...bizim ki önce bakindi etrafina sapsal sapsal ,sonra bakislar korkmaya basladi , ben ana yürecigimle ,firladim yettim saklandigimiz yerden...esime kalsa aglayana kadar bekleseymisiz ,cok daha etkili olacakmismis..Allahim bize de su erkeklerin tas kalbinden biraz ver...

Deli Anne dedi ki...

ah karmaşığım İlter pek hevesli bu yolla terbiye etmeye ama, ben o korkan gözleri ve ne yapacağını bilmez halleri görünce fırlıyorum yerimden hatat düşünürken biel pıt pıt pıt artıyor yüreciğimin atışları sen gib:) Evet elma yarım, bilge yanım gene taşı gediğine koymuşsun: bence de şu taş kaplten bize de laazım.. içim ezildi benim yahu.. dellenip, dellenip sonra kıvranmaktan, ilgisiz kaldı diye berbat hissetmekten vs. uzatmayacağım. öperim datlum, kıymetlum

OZLEM ANNE dedi ki...

bu konu gercekten yurek daraltiyor...
gecen ramazan bayraminda cikti tv'de bir ailenin 2 cocugu kacirilmis bayram gunu..bir kac yil once, hala bulunamamis.. aile perisan..
bizim buralarda, bir ara onune gelen organ mafyasi cocuk kacirimi ve katliamlarinimi anlatiyordu... tuyler urpertici.. dinlemesi bile zor geliyordu bana ..
bi gun cocuk parkindayiz, tesadufen kadin turk, cocugunu ariyor yana yakila.. hali perisan ..gitti oglum , kandirdilar daha 2,5 yasinda ... nasil bir o yana bir buyana kosuyor, allahim daraldim orda...neyseki 15 dakika sonra bulunuyor ama butun park ayaga kalkiyor..
O yuzden her ne kadar Pinar kendi basina gitmeyen bir cocuk olsada ..cocuk kaciricilarindan tutunda, saklanma isine kadar hepsini yaptik :) tabii ozellikle ali yapti, bizimki paranoyak oldu tabiii , baba baba diye aglamaya basladi , bu isi erkekler cok iyi beceriyor, sen yapamazsan canim, birak bir gun ciktiklarinda babasi yapsin :)zira allah korusun, bunun dusupte ogrenilecek tarafi yok.

Sanem dedi ki...

Evet. Yolda yürürken beni kaybedecek olmaktan korkuyor. Gözümün önünden istemeden ayrılıp kaybolmaktan korkuyor. Korksun da. Temkinli olsun.

Deli Anne dedi ki...

Ayh hakikaten yüreğim daraldı.. o kayıp çocuklar, kendileri ve anneleri... susmaktan başka bir şey yapamıyorum.. kalbim durdu duracak gibi oluyor.. konuşmaya, yazmaya mecalim kalmıyor.. çok doğru demişsin Özlem Annem: bunun düşüp de öğrenilecek tarafı yok..

Baba konusunda verdiğin fikri de çok tuttum.. hem güzel, hem fikri mühim, hem tatlısınız da efenim, maşallah:)

sevgili günlük dedi ki...

günümüz çocuklarının bu aşırı özgüveni düşündürücü gerçekten de.Artık annelerin aşırı ilgisi mi eskiden ''çocuktur bişey anlamaz'' denirken günümüzde ''herşey çocuklar için'' denmesi mi yoksa tv-bilgisayar ikilisi ile erkenden aşırı uyarılan zihinler mi neden bilmiyorum.Bu iyi birşey mi kötü birşey mi onu da bilmiyorum.
Annelik zor zanaat.Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık..

Deli Anne dedi ki...

Sanem: tamam acınası bir durum böyle ürkek olmaları ama güvenlik için iyi bir şey bu zamanda..

Elif: vlla öyle güzel tarif etmişsiniz ki diyecek söz bırakmamışsınız.

neselihaller dedi ki...

Merhaba Deli Anne

Ben neselihaller.blogspot.com'dan Gülçin.
Blogunu yeni keşfettim ve çok beğendim.
Çocukların özgüvenli yetişmeleri çok önemli ama onlar küçük, kontrolü sağlamaları çok zor. Bu durumda anne-baba olarak duruma müdahale etmemeiz gerekiyor.

Bize de çocukken dilencilerin kaçırıp sakatladığı çocuklardan, çingelenelerin eline düşenlerden filan bahsederlerdi ki benim ailem de son derece eğitimli ve bilinçli insanlardı. Kardeşim de ben de özgüvensiz, pısırık insanlar olmadık çok şükür. O yüzden azıcık korkutmaktan zarar gelmez bana göre.

Sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Gülçin hoşgeldin o halde ve ne iyi ettin de geldin. Yüreklendirici sözlerin ferahlık verdi içime bir nebze.. sevgiler.