Gittim*... Sıradan bir mahallede, sıradan insanlar içinde... Bakmazsanız özellikle -burası nedir diye- farkedilmeyecek kadar saklı. Kendi gibi tıpkı. Şen şakrak kuş cıvıltılarının eşlik ettiği, yorgun düşenlerin bahçesinde mola verdiği, daha çok ezan vaktini bekleyen yaşlıların vakit geçirdiği, bir küçük satıcının hatıra eşyaları dizdiği, minik arabası gibi sade, yalın, sakin ve alabildiğine derin türbesi... Küçük bir camiinin içinde, sanki gizlenmek istermiş gibi ve dahi sanki özel değilmiş gibi, köşesine çekilmiş öylece yatıyor... Oysa burada yatan sıradan biri değil asla ve kat'a; sıradan taş görünümlü bir cevher, elmastır hatta; Şems! Şems yatıyor burada!
Çağırdı beni yanına, gittim! O ne huşu idi Ya Rab! İliklerime kadar hissettim. Dünya bir anda silikleşti; İlter, Selim, Kerim ve dahi ben de silindim. Bir tek ince biz sızı gibi akan gözyaşlarım diriydi, dindiremediğim, doğrusu dindirmeyi de istemediğim... Nedendi, niyeydi bu ağlayışım hiç bilemedim. Sevinç, hüzün, keder, vuslat, acı, sevgi, aşk, geç kalmışlık sebep neydi? Sanki yıllardır içimde biriktirdiğim acı, sızı, sıkıntı, keder, öfke, öfkenin kirliliği ne varsa topyekün dışarı çıkmak için bugünü beklemişti. Sanki bana da hocalık etmek istemişti, sanki ehlileştirmek ister gibiydi yabanlığımı ve yavanlığımı. Sanki tüm acı birikimlere topluca ağlamakla geçecekti derdim. Sanki savunmasız her canlıya yapılan zulmün, sanki kaçırılan her bir çocuğun, sanki şehit düşen gencecik bir fidanın, sanki haksızlığa uğramış her insanın içimde biriken derin acısı bu vesileyle içimden dökülmekteydi. Önce nahif bir dere, sonra azgın bir çağlayan gibi...
Selim'in yanıma gelip, gözümün ta içine bakmasıyla dünya netleşti. Gelmeden de anlatmıştım ona, kimlere gideceğimizi. Bak, dedim. Hani birbirini çok seven iki arkadaş vardı ya, işte burda yatan onlardan biri; Şems Hazretleri. Peki niye ağlıyorsun, der gibi bakışlarına cevaben bir şeyler söylemek istedim, beceremedim. Ne olduğunu ben de bilmiyordum ki. Gene de bir şeyler geveledim; "Yanına geldiğim için çok sevinçliyim ama bir yandan da kederliyim. O iki arkadaş birbirini çok severmiş ya hani, onları çok kıskananlar olmuş, demişler -Mevlana bizimle ilgilenmiyor, hep onunla, bizi gözü görmüyor- kıskançlıktan gözleri dönmüş ve bu kötü duyguya yenilip, bir gece Şems'i öldürmüşler." Haksızlık karşısında çılgına dönen, Selim gene yumruklarını sıkıp, titremeye başladı, gözler yarı aralık, kaşlar çatık "Çok kızıyorum o insanlara, hepsine gününü göstereceğim beeeeen!!!"... Sarıldım ona, Şems'in şu anda can dostu Mevlana ile cennetin en güzel yerinde ve beraber olduklarını, aşığı oldukları Allah'a kavuştuklarını, aslında üzülmenin yanlış olduğunu ama gene de hüzünlendiğimi söyledim. Bir nebze rahatladı ve camiinin içinde Triceratops (3 boynuzlu dinozor) olmaya devam etti. Bir an ne saçmalıyor bu çocuk derken, Şems'in de onu gördüğünü ve sevgiyle gülümsediğini hissettim. Ve kendi hoşgörüsüzlüğümden iğrendim. Bu vesileyle dua etmek aklıma geldi. "Bizlere de onların ilminden ver, Ya Rab! dedim. İlminden, hoşgörüsünden, sevgisinden ve önyargısız müşfikliğinden.."
Kerim pusetinde, sessizlik içinde idi, normaldeki çığırtkanlığının aksine. Aldım onu ve Şems'in karşısına getirdim. Bu da benim oğlum, Kerim, dedim. Bildim ki Kerim'i de, Selim'i de pek sevdi. Uzunca bir hasbihalden sonra vedalaştık. Uğurladı bizi. Bildim, bizi sevdi. Tüm sevimsizliğime rağmen. Zaten o değil midir ki, Şems'i Şemseddin yapan.
Gittim.. Can dostundan az ötede, bir anda bıçakla kesilmiş gibi, kaybolan sıradanlık, varolan şaşaa içinde. Konya'nın en özel yerinde, "Gel, ne olursan ol yine gel!" sözünü tesciller nitelikte; dünyanın her yanından akın eden insanlar eşliğinde, heybetli alabildiğine. Her ne kadar "Gökkubbeden ala kubbe mi var?" dese de yaşamı gibi özel ve nadide kubbesi de. Girdim Gül Bahçesi'ne, ardından Huzur-u Pir'e. Kalabalık alabildiğine. İyi de ben bu kalabalık içinde nasıl konuşacağım kendisiyle? Oysa zar zor atabiliyorum kendimi yakınına? Bir yandan da kaybetmeme telaşındayım İlter'i ve taşkın Selim'i. Oysa düşündüğüm bu değildi, varacaktım yanına, "Geldim ya Hazret!" diyecektim, "Demiştin ya hani, -Ümitsizlik dergahı değil bizim dergahımız, biz geleni terketmeyiz- işte geldim, ümidimle, lütfen beni terketmeyiniz!" Diyemedim... Bilirim, aldın selamımı, sen de selamladın herbirimizi. Ama gönül başka türlüsünü dilerdi. Ben kalabalıklarda sağsalim düşünmeyi bilmem ki. Çok zorladım kendimi, huşuya, duaya ama sanki zorakiydi hepsi. Üstelik kalabalıkta yer işgal etmekten çekinip uzun uzun hasbihal de edemedim. Şehre ilk girdiğimde, kalbim küt küt atarken heyecanla, uzaktan selamlarken seni, -gel!-dedin ya hani, gidişimde oldu gelişim gibi. Ancak dışardan el sallarken, selam yollarken sana derin bir şeyler hissedebildim, yakınındaymış gibi.
Mevlana ve Şems. Tıpkı yaşamlarındaki gibi dünyadaki izdüşümleri. Şems; sıradan, halktan, gösterişsiz, dikkat kesilip bakılmadıkça zor farkedilen, bir farkedildi mi de bir daha vazgeçilmeyen, cevheri gizli, tıpkı türbesi gibi. Mevlana; bilindiğinden beri kalabalıklar içinde, el üstünde tutulan, cevheri aşikar, kıymetli ve değerli, tıpkı türbesi gibi. Mevlana ve Şems; bilirim yok birinin birine üstünlüğü. Bilirim, biri aynada diğerinin aksi. Mevlana; bilirim çok değerli. Ama ben her zamanki gibi, köşede kalanı daha çok sevdim, daha yakın hissettim. Teşbih olmasın ama Dostoyevski'yi daha yakın hissetmem gibi.**
Hz. Mevlana çok büyük bir insandır, şeksiz şüphesiz. Ancak Mevlana hamken, yanmasına vesile olan ve pişmesi uğruna başını vereceğini bilerek aradan çekilen, gene de kendini göstermeyen Şems, her haliyle kalbimde derin bir iz bıraktı. Ve kalbim Şems'de kaldı.
*Bab-ı Esrar: Dinlemeyi tavsiye ederim.
**Turgenyev ve Dostoyevski aynı dönemin yazarlarından. Turgenyev zengin bir ailenin oğlu, her daim varlık içinde ve keyfince yazıyor. Dostoyevski ise tam aksine, para kazanmak için yazmak da yazmak zorunda. Hatta şöyle demiş bir keresinde "Hayatımda bir kere olsun, para derdi olmadan yazmak isterdim." Kitaplarını bir kez dahi okumadan basıma göndermek zorundaymış çoğunlukla para kazanmak için. Bunu duyunca hepten tutulmuştum Dostoyevki'ye.
**Turgenyev ve Dostoyevski aynı dönemin yazarlarından. Turgenyev zengin bir ailenin oğlu, her daim varlık içinde ve keyfince yazıyor. Dostoyevski ise tam aksine, para kazanmak için yazmak da yazmak zorunda. Hatta şöyle demiş bir keresinde "Hayatımda bir kere olsun, para derdi olmadan yazmak isterdim." Kitaplarını bir kez dahi okumadan basıma göndermek zorundaymış çoğunlukla para kazanmak için. Bunu duyunca hepten tutulmuştum Dostoyevki'ye.
Şems-i Tebrizi Camii ve Türbesi |
Mevlana Müzesi ve Türbesi |
Huzur-u Pir (Mevlana Hz. 'nin türbesinin ve Mevlevilik Tarikatı'nın kuruluşuna ait pek çok şeyin bulunduğu yer) |
49 yorum:
deli anne ne kadar güzel olmuş bu yazı... ben de çok severim mevlana ve şemsi.. oralara gidip böyle güzel şeyler hissetmen, onları kalbinde hissetmen, binaların ve orada yatanların nefesini hissedebilmen de çok etkiledi beni... canımsın, ankaraya da gelsenize :))
Hem hoş, hem de coşup gelmişsin. Kıskandım seni:)
Bir Konya'li olarak ozendim simdi sana :)
Bu yazını okurken senin kadar heyecanlandığımı, garip bir hüznün içimi kapladığını söylemeliyim. Ben tekrar aynaya baktım, aynada gördüklerim bana iyi gelmedi, tekrar aynaya bakıncaya kadar susmaya ve dinlemeye karar verdim içimi. Umarım bir gün ben de ziyaret ederim Şemsi, Mevlanayı, o vakte kadar gönül gözümün açılması için, kalbimin üstündeki nefsin baskısını yok etmek için çalışacağım.Nefsimiz biz nereye gidersek bizimle, o benim düşmanım aynı zamanda dostum.
Derinlerde yaşayan insan...Elimi uzatsam çekermisin beni oralara. İçim titredi okurken.
sanirim bundan bes yil onceydi, daha pinar yoktu.. Antalyadaydik... Ali seni Konya'ya goturmek istiyorum dedi..Mevlanayi ziyaret edelim... sabah erkenden ciktik yola 4 saat surdu.. anadolu yollari nasil sakindi ... ovalar ne kadar alabildigine zengindi..Sehre girisimizden itibaren saskinligim yuzumden okunuyordu.. sasirmistim ve kendisi bunun farkindaydi ve gulumsuyordu.. bekledigimin aksine cok guzel bir sehirdi, yemyesildi.. tertemizzdi..sehrin gobegindeki o yesillik iyice acmisti agzimi.. Ali 25 sene once gelmisti buralara ama eliyle koydugu gibi buluyordu herseyi.. Ilk durak Mevlanaydi elbet..Kalabalikti..bizim gibi gormek isteyen, dua eden cok insan vardi..Cok duygulanmistim bende ...tarifi imkansiz bir mutluluk kaplamisti yuzumu.. binlerce tesekkur ettim aliye, goturmus oldugu icin oralara..meram baglari ayri bir guzellikteydi yine Konyaya dair..tek gunde olsa, 8 saatlik yolculuga degmisti :)
Simdi bir kere daha gormus oldum Mevlana'yi Konya'yi... birkez daha dua etme firsati buldum sizinle.. Sagolun, Allah razi olsun.
sanki oradaydım. bir hoşluk, bir huzur yayıldı sanki şu sevimsiz ofiste etrafıma.öyle güzel anlatmışsın ki deli anne, bravo doğrusu!
bende şemsin sessizlıgini,ve parkında dinlenmeyi cok severim.ama mevlanında haşmetindeki huzuru topluluklar icinde bile sessizligini huzurunda bulunmayı,ihtişamına bayılırım ilk evim şems parkına cok yakındı,hep gelir gecerken ugrardım.bak şimdi onları özledigim aklıma geldi,birde meramda ateşbaz hazretleri vardır,onunda kücücük mekanındaki huzura denk gelseydin keşke.konyamı bende cok özlüyorum,bir hocam vardı hep 3 k batmayacak,1kabe,küdüsdeki dur aklıma gelmedi,birde konya derdi.bende bir konyalı olarak sevgiler diyorum...
Seninle birmiş gibi hissettim yazını okuyunca, orada birlikte yanyana duruyormuş gibi...
Nihan'cım: Ankara'dan geçtik ama içine girmedik, bak sen:)
Sesiber: Darısı isteyenlerin başına:)
Şeyma'cım: güzel memleketmiş sizinki.. ferah, temiz, içaçıcı.. özlemişsindir değil mi şimdi?
Fadiş: Sen dileyince canı gönülden gidersin inan... Bakarsın bir gün ansızın sana da gel, der:)
Hayal arkadaşlarım: İnşallah dediğin gibi derinliklerine ineriz diyeyim.. ben çok uzaktayım çook
o zaman elif şafağın aşk romanını okumalısın.
Kitabı okurkende çok ağlamıştım senin yazını okurkende...
İçim tuhaf oluyor boğazım düğümleniyor böyle durumlarda.Ne hoş bir ziyaret olmuş,sizin adınıza sevindim.Umarım bende o fırsatı yakalayabilirim.
Her gönle bir şems lazım vesselam...
Sevgiler...
En son yazdığın oteldeki kaos ortamından sonra bu ne huzur,maşallah.Yazını çok severek okudum,bu kadar mutlu olduğun bir şey yaşadığın için senin adına da çok sevindim Deli Annecim :)
özlem
inşalah bana ve benim gitmek isteyenllere nasip olur.ben geç tanışmıştım mevlana ve şemsle ama daha da bilgilenmek istiyorum.bu durum bende öğrendikçe hafifliyeceğim hissiyatı yaratıyor nedeni anlayamadığım bu arda ben seni mimledim:)
eğer cevaplamak istersen
sevgiler
Elif Şafak'ın Aşk'ını okudun mu? Ben pek sevemedim gerçi ama senin seveceğinden şüphem yok şimdi. :) Sevgiler...
Oyle bir anlatmissinki, gidip goresem geldi :) Cok beyendim....
Özlem Annem: En güzel gitmeler apansız gitmelerdir değil mi? Beklenti, plan, günler süren hazırlık olmadığı için beklenti azdır, heyecan, coşku vardır değil mi? Hele ki böylesi ziyaretler..
Biz 2 veletle gittiğimiz için 2 yere uğrayabildik, hemen de geri döndük.. Meram, Alaattin tepesi vs. gidemedik hiç. Daha gideriz nasılsa dedik, bakalım.. keşke Şeb-i Arus'a kısmet olsaydı ama oteller dolmuş şimdiden. Bir de sana iyi şeyleri hatırlattıysa bu post, ne mutlu bana. Allah senden de razı olsun.
Lupi'nin güzel annesi: Mevlana'da huzur can buluyor değil mi? Ne mutlu.. adı bile aydınlatıyor içimizi...
Selinka'm: ne mutlu sana, ne mutlu! biz bu iki yer dışında hiçbir yere gidemedik malum çocuklarla.. ama inşaallah gideceğiz daha..
istanbul da da Allah dostu bir cok evliya turbesi var onlari her ziyaret ettigimde bende de ayni sey olurdu .. Ama ben utanirdim da onlara layik nesiller olamadigimiz icin bir yandan da uzulurdum onlarin zamanlarinda bulumadik diye sahabelere imrenirdim Allah Rasulunu bizzat gorebildiler diye..
siz umre ye gittiniz mi? Emin olun Allah Resulunun huzuruna cikinca bunlarin kat kat kat kat fazlasini hissediceksiniz ustune gul kokusunu alicaksiniz ..
bu arada bende gomlumde Sems'i daha farkli bi yere koyuyorum ve Dostoyevski de benim favori rus yazarimdir :)) Tolstoy unda musluman olarak oldugune dair hislerim var :))
cok abarttim galiba yorum isini :P
Ben de ''Aşk''ı okuduğumdad çok etkilenmiştimm..
Çok güzel bir ziyaret olmuş ve çok güzel dile getirmişsin..
ne mutlu sana turist gibi gezmemişsin yüreğinle varmışsın oralara
manevi detoks
Yazini okurken ,kendimi o kadar yaninda hissettim ki, eline ,gönlüne ,o akittigin gözyaslarina saglik delicim...Yorum yapan arkadaslardan biri yazmis
"Her gönüle bir Sems lazim.."
Ne dersin ?
Yazıyı okurken sag gözümden akan yasları durduramadim aktı gitti, ne güzel anlatmissin hislerini inşallah ben de gidebilirim oraya. Ben Ask romanı ile tanıdım Şems i, çok geç oldu, ama senin gibi yüreğim ayrı titredi onun için
kesinlikle katiliyorum, boyle birdendire gidilen heryer daha ttelassiz ve zevkli oluyor, bazen neden bu kadar kastigimizi anlamiyorum kendimizi ama simdi gidecek olsam 2 kere deil belki yana yakila 3-4 kere dusunurdum 2 cocukla, cunku evden cikmasi bile en erken 15 dakika aliyor :)
Annelilim: canım:)
Serpil: okumam mı Aşk'ı hiç:) Ahmet Ümit'ten Bab-ı Esrar var sırada.. onu gözden kaçırmışım:)
Yaruze'm, ne güzel bitirmişsin.. lazım ki ne lazım.. şu nefsi adam edebilmek için çok lazım hem de.. Dilerim sen de sana en uygun zamanda gidersin.
Özlem'im: Dipten yukarılara çıkmak gibi:) ama ne yazık ki benim çıktığım yerde kalamama sorunum var. boyuna yerlerde sürünüyorum.
Sezobigo: Biliyor musun, ben çok sevdiğim bir şeyle yani tanıştığım zaman, bir telaş alır beni. Nasıl yetişeceğim, hepsini nasıl okuyacağım, olmaz ama diyelim ki hepsini okudum, ben aklımda tumamam ki, tuttum diyelim en önemlisi içimde sindiremem ki, buhar olur gider diye korkarım, boğulurum telaştan ve endişeden. Oysa bilgi istenirse hani ilim istemek gibi, birden istemeden bana aktığını görürüm. Bir anda nereye baksam onu görürüm.. Aslında telaşa da, ah geç kalmışım demeye de gerek yoktur, zamanı gelince akmıştır bana meğerse.. biraz karışık ama inşaallah anlatabilmişimdir hissettiklerimi.
Sanem: Okudum, okumaz mıyım? Ben sevdim, hele ki bir çok insanı bu aşka çekmesi bakımından çok önemli bence..
Taze Anne: Gelince Türkiye'ye gidersiniz inşaallah. hem Cihan'a da iyi gelir:)
Fattosh: Yo, yo hiç abartmamışsın, sayfalarca yazsan gene okurdum, baksettiklerine baksana. Umre'ye gitmedim, ama buraya gittiğimde ben de eşime aynen söylediklerini söyledim, burda bu kadar hisleniyoruz, orda kimbilir nasıl hissederiz diye? İnşaallah ona da niyetliyim ama ansızın gidilmiyor ki oralara da..
Mlke-Btkn : Etkileyici idi benim için de Aşk:)
Neval'im, canım, hemen nerden de bildin a canım orada olduğumu.. Biz orda bir gece kaldık ve ertesi gün hemen döndük.. yorumlara bir şey diymedim vakit darllığından ama senin cevabın çok şaşırttı beni. Manevi detoks çok iyi ama ne yazık ki etkisi pek kısa sürüyor:(
Karmaşığım Sarmaşığım, elma yarım, bilge yarım, ben sana çoktaan Şems'im dedim:)
Ayda'nın annesi: Canım... Emin ol gidersin içinde canı gönülden böylesi istek varsa.. Geçse de vardır mutlaka bir sebebi, belki o vakittir Şems vakti..
Özlem Anne: 15 dakika bir şey değil hatta, bazen dışarı çıkmadan çöküyorum ben daha.. çanta hazırla,, bebeği hazırla, büyğü hazırla, kendind e ne bulursan giy sırtına.. kapıda ayakkabı teranesi ay yazarken bunaldım.. :)
sevgiler herkese
NAsıl güzel anlatmışsınız bende yazının içinde kaybolup gittim
Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalı, mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK’ın ise hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
Deli anne'cim; Çok etkilendim yazından... Biz de sırf onları görmek için geçen sene Konya'ya gittik, kızımıza gösterdik, çok çok etkilenmiştim, şimdi yine aldın götürdün bizi oralara... Allah senden razı olsun ne diyeyim...
Sevgiler,
Kiraz
Ne diycem, Konya rus dili mezunuyum biliyomusun:) 10 senedir gitmedim hic Konya'ya, fotograflari görünce, yazini okuyunca döndüm yine o günlere, Konya bence disaridan görünenin aksine acayip bir sehir degilmi. Ben hayatimin en güzel yillarini orada gecirdim ve Dostoyevski'yi rusca okuma sansina erdim:)) Cok güzel yazmissin yine... Mimini aldim, yazacagim en kisa zamanda vakitsizlik kötü birsey... Sevgiler
Bak yorumu gönderdim simdi aklima geldi birde oraya Mevlana senliklerinde gidinde nirvana ya ulasin derim yani:)
Kendimce :)
Kiraz'ım: Allah senden de razı olsun.. 40. kuralla finali ne iyi yapmışsın:)
Efsun: beni benden aldın bak şimdi. Zayıf noktalarıma değindi şimdi yazdıkların. Konya- rus dili.. Dostoyevski, kendi dili.. Ben de Rusya'ya yerleştiğimizde ne hayallerle gittim ama tam bir fiyasko oldu.. tek tük kelimelerle hayatımı idare ettirdim.. rezaletti:)
Mim: konusunu da dert etme Efsun'um.. olmazsa olmaz mı sanki.. çocuklu annelerden çok şey beklenmeyeceğini en iyi gene biz biliriz:)
Şeb-i Arus için sorduk yer yok be ya daha şimdiden, tüm oteller dolmuş.. dolmayanlar da en köhneleridir ki çoluk çocuk zor iş o işte.. Sahiden de ulviyette bir kademe atlatabilir mi o törenler.. Ben öyle sanıyorum ki ben hiçbir zaman içine giremem ne sufizmin ne başka bir şeyin.. çember demiş ya 40. kuralda Kiraz; hep dışında gezinirim. konuşurum, söylerim ama taa içime işlemez sanki.. bu törenler vesile olabilir mi, insanı kamil etmeye vesile olabilir mi? Öyleyse şayet, takarım çoluk çocuğu peşime giderim gayri:)
kaleminiz çok güzel başarılar dilerim..
http://www.nazmisteyze.com/
Merhaba blogunu sıkı takipçisiyim çok beğeniyorum yazıların :)
sende benim izleyicim olursan çok mutlu olurum sevgiler!
http://bilgeceler.blogspot.com/
severek okudum Deli anne
Ne yazik ki cok okuyamadim ben Mevlana'yi Sems'i. Sanirim biraz cekindim ve daha genis zamanlarda okumak istedim. Ama bu kadar guzel yazilip onume gelen herseyi hep bir cirpida okudum. Baska bir yazida okumustum; demis ki:
"Beden bakımından ondan ayrıyım ama, bedensiz ve cansız her ikimizde bir nuruz. Ey arayan kişi!İster onu gör, ister beni. O'yum O'da ben!"
O ilk ziyarette Selim ve Kerimí ikisine birden tanistirmis olamaz misin Deli Anne?
Eline saglik ve iyi gezmeler...
Ya deli hatun ne güzel anlatmışsın, beni de çok derinden etkiler Şems ve Mevlana. Ancak bu kadar güzel anlatılır bu kadar güzel yazılır, ne diyeyim gönlüne kalemine sağlık.
sen anlatırsında ben anlamzmıyım deli anne bu arada yorumlara baakıyorum da ayrı bir kayıt gibi, dertleşme, paylaşama sayfası gibi olmuş tek tek her yorumu okudum
ne güzel senin adına sevindim yazdıkların evet uzun evet herkesin ilgisini çekmeyebilir (di) ama öyle anlatmışsın öyle güzel aktarmışsın ki geri dönüşümleri böyle bir sürü yorum olur ve sende eminim yorumlara cevap yazmak için epey zaman harçamışsındır (tamam son yorumdu bu cok uzun yazdım kabul ediyorum)
Bir Annenin Paylaşımları, Nazmiş, Bilgece.. teşekkürler.
Gülçin'im: ben de halihazırda önüme konunca çok seviyorum, kısa yoldan.. Mesnevi'yi de bir açıyorum bir sayfa ooo.. şimdi kendimi veremiyorum diyorum.. ama kısa yoldan anlatan kitapları bir çırpıda okuyuveriyorum.. yarım yamalak ve 2.ağızdan olması beni huzursuz ediyor.. Etmese keşke.. belki benim alacağım hepi topu budur..
Yazdığın cümleye de bayıldım. Ben Şems'e takılıyorum diye üzülüyorum bir yandan.. halbuki ikisi de aynı değil mi? işte diyorlar ya biri aynda diğernin aksi.
Gezme bitti bu arada.. evde iş güç içinde delirmedeyim:)
Bilge ve Annesi:) senin de eline sağlık yazmışsın bana
Sezobigo: ben de seviyorum böylesi yorumları.. laf olsun diye değil de içinden dileyenlerin ettiği yani.. eşim de yazılarım uzun diye okuyamıyormuş.. bir ara kompleks ettim kısaltmaya çalışıyorum boyuna cümleleri.. ama baktım çok zor oluyor.. koyverdim :)
sevgiler herkese
Evet bir de AŞK vardı di mi?Günlük hayatın onca ayrıntısı içinde kayboluveren bu güzel kelimeyi hatırlattın sağol.
Bu arada üçüncüyü düşünüyorsun ya delilik anlarında ŞEMS harika bir isim olur,aklında olsun:)
2.bebekte isim çok aradık, çook.. günlerce düşüdnük.. eşim Şems olsun dedi ben bir türlü kendime kabul ettiremedim.. hanş bangır bangır da olsun istemedim galiba ismin.. o sıra Mehmet Rumi olsun dedim, ilk söyleyişte herkes burun kıvırınca içime gömdüm ismi.. şimdi yeniden alevlendi o isim içimde..
Çok beğendim yazını, çok gerçek, çok naif.
Mehmet Rumi de harika. (Ben Rumi desene bile bayılırım.)
Çocuk oldu nerdeyse 8 aylık ben isim değiştirme derdine düştüm .. hayrolsun.. o kadar gözüm döndü anlayacağın:)
süper bir yazı tüylerim ürperdi..tam da içimdekini yazmışsın deli anne..Şemsin türbesini ben de çok severim, ağustos başı aynı turu biz de yaptık Mira'm ile..önce kalabalık Mevlana, sonra dingin Şems.. Mira'ya büyükbabasını anlattım o bahçede o ağaçların altında uzun uzun..beni memeleketime götürdün..sağol,
Memleketiniz çok güzel ve çok değerli sahiden de.. ne mutlu sizlere.. ve gene ne mutlu ki farkındasınız bu güzeliğin.. Sevgiler..
deliannecim cocuklar,calisma hayati,ev isleri gibi gunluk koşuşturmacadan fırsat bulupta yorum yazamıyorum istedigim gibi. ama her yazini merakla bekliyorum.yorum yapanlardan biri demistiki seni okumak kitap okumak gibi.kesinlikle haklı.her yazin cok guzel.hele bu yazı cok etkiledi beni.cok hislendim.konyaya en kisa zamanda gitmeliyiz dedim esime.yakinda kitabın cikarsa hic sasirmam.cok etkileyici yazdiklarin.selamlar
Defne: Anne olunca zaman bulmak zor sahiden de. Teşekkür ederim güzel szleriniz için. Dilerim siz de en sizin için en uygun zamanda gidersiniz. Mevlana ve Şems bir derya, keşke enginliklerine bulaşsak ucundan da olsa. Sevgiler.
Esselamu aleykum ve rahmetullah..
Merhabalar..
Yazdıklarınız öyle güzel ve doğru ki, çok etkilendim..
Rabbim onların ilim ve muhabbetlerinden bizlere de nasip etsin, onların sohbet meclislerinde de bulunmayı, layık değiliz belki ama hasbihal etmeyi, nasip etsin cennetinde inşâAllah...
Öyle güzeller ki, doyulmaz onlara/aşklarına..
Muhabbetle/Aşkla..
Merhabalar size de hoşgeldiniz.. kocaman bür AMİN! diyorum güzel sözlerinize.. sevgiyle
Yorum Gönder