8 Ekim 2010 Cuma

Haydi Abbas, Vakit Tamam!

Çok sıkıştığımda kaçma huyum vardır benim. Ne zaman işler içinden çıkılmaz bir hal alsa, ne zaman canım sıkılsa olaylara ve insanlara, ne zaman birilerinin benden önce gitme ihtimali doğsa yahut ne zaman şahit olsam insanların riyakarlığına bırakıp gidesim gelir uzaklara! Hele ki gitme mevsimi de gelip dayanmışsa kapıma imkanı yok duramam oralarda.


Durağan bir yapım yoktur benim, sürekli değişkenlik ararım. Çabuk sıkılır, çabuk usanırım birilerinden ya da birşeylerden. Tekdüzeliğe bir yere kadar dayanırım, doyma noktam geldiğinde ise;  kapılarda, elimde valizimle karşılarım onu. O andan itibaren hiçbirşeyi görmez gözüm, ne varsa ardımda, bir kenara atarım. Gitmek gerekir!

Herşeyi yoğun yaşarım, belki ondandır çabuk sıkılmalarım. Üstelik sıkıldığıma dönme huyum da yoktur. Çabuk tüketirim ne varsa. Bir şarkıyı sevsem binlerce defa kusana dek dinler, sonra birden bir kenara atarım bir daha dinlenmemek üzere. Bir giysiyi sevsem her rengini alacak kadar kaybederim kendimi. Her gün o sevdiğimi giymek isterim. İsterim de etraftan utanırım. Birini sevsem bir dakika kalmak istemem onsuz. Ama gün gelir ondan kaçarım. Bazen kitap okuma hastalığına tutulurum, orda da aşırılıktır gene yaptığım. Onlarca kitabı doluştururum eve. Aylarca gece gündüz nerdeyse yemeden, içmeden okurum da okurum. Nefes nefese, bunca kitabı nasıl bitireceğim diye efkarlar basarak hem de. Uykularım kaçar. Ta ki gene doyma noktam gelir bulur beni de, çekip çıkarır bu haletten. 6 ay kitapsız yapamam, 6 ay da kitaplara dokunamam. Bir ara filmlere dadanırım. İzlenecekler listesi hazırlarım. Günde 3 film izleyecek kadar kontrolden çıkarım. Ne kimse bana gelsin isterim, ne de ben çıkayım dışarılara bu dönemde. Telefon dahi çalmasın isterim. Müziği bangır bangır dinlemekten hoşlanırım. Kısık sesle dinlemektense hiç dinlememeyi yeğlerim. Ya Hepçi, Ya Hiççiyimdir. Ortalarda sabitleyemem kendimi asla. Herkesin yaptığı tiksintiye sebep olur, hemen aksini yapma isteğini doğurur bende. Anarşiştlik de var biraz serde.

Çelişki yumağıyımdır. Bir yandan kalabalıklara karışmaya bayılırım, bir yandan devamlı yalnızlığımı kollarım. İnsancıl tarafım Sufizmi sever, Yabanıl tarafım Ezistansiyalizmi. Bir yanım hoşgörü, ümit, şefkat doludur, bir yanım tahammülsüz, karamsar ve olabildiğine hiddetli. Gittiğim yerde yerleşik hayatın düzenini özlerim,  kaldığım yerde ise gitmenin dağınıklılığını.
 
Serbestliği severim kendi hayatımda. O yüzde sinemaya yalnız gitmektir yaptığım. Ne kimseyi kendi istediğim filme götürür, sevdi mi sevmedi mi endişesine kapılırım, ne de biri beni kendi istediği filme götürdüğünde şikayetlenirim böylece. -Baskı- hiç hazzetmediğimdir, ne ki ben de başkasına yaparım. Evime gelen biri kalkmaya davrandığında kal, demem, diyemem. Bana da söylensin istemem. Bazen "Biraz daha otursaydınız." demek gerekir, zar zor çıkar kelimeler ağzımdan, o an daha  iğrenirim bu iğreti ve riyakar sözcüklerimden.  Laf olsun diye konuşmayı hiç sevmem zira. Hazır cevap değilimdir. Açıkça üstüme saldırılmadıkça saldırmayı bilmem. Ansızın biri tarafından iğnelenmişsem afallarım, burkulurum ama hemen harekete geçemem. Ah-u vah ederim belki sonrasında hepsi bu.

Meraklı değilimdir. Cevapları insan hallerinden çıkarmaya bakarım, soru sormayı hiç sevmem. Laf olsun diye soru soranları da önemsemem. Bazen 3 gün 3 gece konuşmak isterim, susmak nedir bilmem, bazen tam aksine 40 gün 40 gece susmak isterim, tek kelime etmek istemem. Başkalarına yük olmayı hiç sevmem, ne ki başkası da bana yük olsun istemem. Yardım istemeyi, aman demeyi hiç bilmem. Kadın-erkek işi ayırt etmeden sırtlanırım ne varsa. Gık! demem. Konforlu yaşamayı da bilmem nitekim. Hep iğreti, hep yarım yamalak, hep her an olduğum yeri terk edecekmişim edasıyla, yeterince yaşarım.

Şimdi anneyim. Hem de 2 çocuklu bir anne. Bütün bu anlattıklarımı bana bir kaç beden büyük gelen -Anne Kalıbı- içine sığdırmaya uğraşıyorum tüm gayretimle. Belki de bu yüzden tüm çelişkilerim, tüm gel-gitlerim,  tüm sabırsızlığım, kendimi kaybedişlerim. Üstelik mantığı kör, duygusu oldukça yüksek biriyim. Öngörülerim azdır olaylar hakkında. İşte burda Allah'ın sevgili kuluyum, ki İlter beni tamamlayan unsurdur. Ha, deyince ötesini berisini düşünmeden gitmeye davranan beni durduran, sakinleştiren, -Bir soluklan hele!- diyenimdir.

Şimdi gene gitmeye sevdalandım. Akraba diye bildiklerimizin saçmaları da üstüste binince gitmeye iyice odaklandım. Üstelik tam da insanlardan usandığım ana denk düştü bu saçmalar ve riyakarlıklar. Riyakarlık ki en çok soğuduğumdur.

Dilimde hep aynı mısra; "Haydi Abbas, vakit tamam, akşam diyordun, işte oldu akşam."

De 2 çocukla hemen nereye böyle Abbas Hanım?

( Yazarken dinlediğim, dinledikçe gaza geldiğim Buika- La Falsa Moneda )

13 yorum:

Aslısın dedi ki...

Sinema dışında yazdıklarında kendimi buldum. Acele karar vermek ile kaçmak arasında fark olduğunu sen zaten biliyorsundur. Bir şey demiyorum, ruhun rahatlar umarım kısa zamanda.

anne kaleminden dedi ki...

mümine ödüm koptu blog yazmayı bırakıyorum diyeceksin diye, sonuna kadar nefesimi tuttum resmen. ne kadar iyi tanıyorsun kendini ve ne güzel anlatmışsın. taşınmaya karar verdin sanırım... biraz soluklan ilter i dinle için soğusun. aklındakini yaparsın gene... kolaylıklar diliyorum sana...

Deli Anne dedi ki...

Aslı: ben kaçmayı da acele yapıyorum nasılsa farketmiyor:) Dilerim herkesin ruhu huzur bulur.

Sevgiler.

Deli Anne dedi ki...

Anne kaleminden: Beni şımartıyorsunuz efendim, çabuk da şımarırım bakın:)

Taşınmaya karar verdim de öyle şehir içinde, hatta ülke içinde bir adres değişikliği keser mi beni, şüpheli.

Sevgiler

NİLÜFERCE.... dedi ki...

şehir dışında bir kasaba,kasabanın girişinde ağaçlarla kaplanmış sessiz yollarda tek canlı kuştan başka, bir canlıya rastlayamaycağınız bir koloni burası.Dışarıda hafif bir yağmur çiseltisi ve gök gürültüsü, elimde kahve kupam bakıyorum ıslak penceremden ıssız yollara,tv deki şuh fransız kadının filmi bile açmıyor beni...yatıyorum,kalkıyorum,müzikti kitaptı derken yalnızlığımı dinlemekten bıkıyorum..içimdeki çatlak canavarı tutamıyorum,nete oturup o çatlağın sesini yazıyorum sağa sola sonra burda bu melodiyi dinliyorum canavarım da hüzüne boğulup uysallaşıyor bir anda:(elimdeki kahve kupasını bırakıp bir kadeh şarap içmek ve sonra o toprak kokan ıslak yollarda ,yanaklarımı da ıslatark yürümek istiyorum şimdi........

şarkıya bayıldım deli anne daha önce hiç dinlememiştim yazmadan önce bir kaç dinledim ve hala da dinliyorum ve de indiriyorum:))bizi tanıştırdığın için teşekkürler biraz uzun oldu yazım ama deli deliyi görünce sopasını saklarmış:)ben daha fazla saklaymayacağım galiba.. kaçmak istersen bu sessiz koloniye adres belli... buyur:)

NİLÜFERCE.... dedi ki...

ya hep ya hiç koyu bir akrep burcu özelliğidir:)bende malesef bütün özellikleini taşıyorum elimde olmadan...

Adsız dedi ki...

delirme deli anne 2 cocukla nerelere gidiyorsun.ben tek yer eşimin yanında rahat ediyorum.kavga dövüş diyormuşum.en azından yükümü hafifletiyor,bu kadar sinirli boguk,içi sıkışmış olmuyorum.birde etrafımdaki akrabalr hiç işime yaramazbeni sinir etmekten başka onlara ayak uydurumıyorum zaten 2 cocukla kimseciklere gidemem rahat edemem,eşin yanında cocuklar sosyal olsun diye sürekli bize misafir gelir.aman zor dostum zor blogunu cok seviyorum.sevgiyle mutlu kal,neyereye gideceksende bizi habersiz bırakma sevgilerle canım.

annelili dedi ki...

Bende bir dönemler hemen kaçardım. altı ayda bir iş değiştirdiğim uzun bir dönem oldu. Zaman insanı durağanlaştırıyor.
Ard arda üç film, saatlerce kitap okumak eğer iki çocukla bunları yapabiliyorsan vavvv...

Deli Anne dedi ki...

waterlily; çok sevindim böyle uzun uzun yazmanıza..bir an ben de oturdum sizinle kahve içmeye sanki:) deli deli görünce sopasını saklarmış, he? çok hoşuma gitti.

Sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Selinkam; Paylaşmak kolaylaştıyor biraz sanki taşıdığımız yükü. Doğru diyorsun ben de kimselere gitmek istemiyorum, çocukları zaptetmekten perişan oluyorum. Hele ortamda başka çocuklar da varsa kavga, gürültü, kudurmuşluk alıp başını gidiyor. Öpüyorum seni.

Deli Anne dedi ki...

Annelili; ehehe keşke yapabilseydim, o bir zamanlardı işte Şimdi yapmak istesem yapamam elbet, bunun hıncını da herkesten ve herşeyden çıkarırım. O yüzden girişmiyorum böyle ütopik hayallare.

Sevgiler.

karmaşıksarmaşık dedi ki...

Hey Cicek Abbas nereye bakiyim..
Sakin buralardan gideyim deme...BAk yavas yavas moralim düzeliyor ,tekrar yerlebir etme...
Bak eger ev degistireceksen , (bebek-cocuk uyumlu ev ara )mutlaka asansör , bebek arabasi icin düz giris ,yakinda bir yerlerde cocuk parki ,ve bi de ayni mahallede bir anaokulu olsun...Büyük okula ,kücük de her gün bir saat parkta hava alir, sen kitabini okurken bankta...Sizin memlekette günes bol nasil olsa...
Neyse bu aksamlik bu kadar nasihat yeter...
öperim...

Deli Anne dedi ki...

ahaha Çiçek abbas ha:) Düzelsin moralin düzelsin, ben hepimiz per perişan olduk yokluğunda.. Annelerin akıl sağlığını koruma vakfı kaldı başkansız, yazmansız ve bakımsız.Ben buralardayım , bir yere gittiğim yok. Evet arkadaşım evet, dediklerine uygun bir yer ve semt bulmam gerekiyor biliyorum. Bizim memlekette güneş bol amma güneşi görecek ortam az be karmaşığım. Sizin memleketn havası ımm enfestir şimdi. Mis gibi dağ havası. çocuklarda alerji felan da çıkmaz böylece.

öpööruum