18 Ekim 2010 Pazartesi

Evreka! Evreka!

Buldum! Buldum! Sonunda bağırıp çağırdıklarında ve çok öfkelendiklerinde, hatta kapıyı çekip gittiklerinde, annelerin de, çocukların da içini bir nebze olsun rahatlatacak ve "Bu herkesin başına gelen normal bir olaydır, sen hayatı Caillou'dan ibaret sanma, tüm anneleri de Caillou'nun annesi gibi her daim müşfik zannetme!" dedirtecek bir bilgiye ulaştım sonunda. Tübitak'ın Erkek Çocukluk Kitaplığı - Duyularımız serisinden çıkan -Korkmuyorum!- kitabını okudum bir süre önce.  İşte bu! dediğim bir bölüme rastladım ve şad oldum adeta.
Hani hep diyorum ya, çocuk ne yaparsa yapsın, evde ne fırtınalar koparsa kopsun, anne ne kadar berbat hissederse hissetsin, hatta isterse kıyamet kopsun, çocuğa hep aynı sükunetle, hep aynı titizlikle, hep aynı hoşgörü ile yaklaşmamızı salık verir ya; kitaplar, uzmanlar ve ben de son derece hayalperest, gerçekle asla örtüşmeyen, iddialı ve riyakar bulurum bu türden bilgileri, hatta deliye dönerim bundan. İşte bu noktaya temas eden, ebeveynlerin de yoldan çıkabileceklerini ve çocukların da bunu doğal karşılamaları ve  bundan korkmamaları gerektiğini anlatan, "Beni Bırakmayın!" adlı bu gerçekçi bölüm pek memnun etti beni.


Düşünsenize ölümüz olsa çocuğumuzun rutinini bozmayacak, kederimizi çocuğumuza ne pahasına olursa olsun yansıtmayacak kadar ileri gittiğimiz oluyor. Oysa ölüm hayatın en sert ve en büyük gerçeğidir. Ortada böyle bir şey varken çocuğu bundan bihaber, uzak tutmaya çalışmak, sözümona sağduyulu bir ebeveyn gibi davranmak saçmalık değil midir? Cem yılmaz'ın ünlü monoloğunda dediği gibi bir çırpıda deyivermeli "Ayşe, hepimiz ölcez!" 

Hem diyelim ki, her zaman aynı edayla, aynı sabırla,  aynı mükemmellikle davranan ebeveyne sahip bir çocuk var ortada. Bu çocuğun müstesna ebeveyni baki midir peki bu çocuğun hayatında? Ya da bu ebeveyn çocuğun düzenini korumakta ehil  midir daima? Değildir elbette. E, o halde? Biraz anormallik fena olmasa gerek, çocuğu hayata hazırlaması bakımından. Belki bir deli annenin, ansızın delirmesi çocuğu hayatın ani değişikliklerine hazırlıyordur. Belki delilik tümden faydasız değildir ve belki de kusursuzluk tümden faydalı değildir.

İddia ediyorum;  pek yakında modern anne, modern çocuk, en akıllı çocuk, en mutlu çocuk, her daim eğitim, çokçok eğitim gibi içi boş ama dışı pek parlak kaplı bu zırvalar çöpe gidecek. Daha realist, daha samimi, daha doğal yöntemlere (hatta yöntem kelimesi bile yanlış, o da bir kalıba sokuyor gene insanı) daha geniş bir sistemden konuşacağız. Hem de kişiye özel sistemlerden.  Bunun ilk işareti sadece bu kitap değil üstelik.

16 yorum:

Adsız dedi ki...

Heeey! Ne guzel bir yazi olmus, icim acildi okurken :) Bu tarz sahte iliskilerin dayatildigi kitaplar ve filmler beni de cok kasiyor.

Ve mujdelemek isterim ki son paragrafta kahinligini yaptiginiz sey oluyor :)
imza: baska bir kahin/deli anne :P

Saka bir yana, bu donem bir ders aliyorum ve gecen hafta bu konuda cesitli okumalar yaptik. Kisaca, 'geleneksel' sinifin artik tarihe karismasi gerektigini, arastirmalarin birlikte yapilmasi, ogrencilerin de surecin aktif parcasi olmalari, yaparak ogrenmeleri; ogreticilerin de kendi yaptiklari seyleri gosterirken (ogretirken degil cunku ogretme diye bir sey yok, ogrenme diye bir sey var) "reflektif" olmalari gerektigini konustuk.

Ayrica 'tacit knowledge' (anlatilmaz yasanir olan bilgi) sosyal pratiklerde gizli oldugu icin, sosyal etkilesimin de onemli oldugu ve daha bir suru tartisma...

Yukarida geleneksel kelimesini tirnak icinde kullanmistim ya, sebep aslinda bunun geleneksel olmadigi, sadece son 150-200 yildir ortaya cikan ve her seye zarar veren endustriyel sistemin bir parcasi oldugu icindi. Ancak her alanda oldugu gibi egitimde de sistemin cuvalladigini gorup, bunun yerine binlerce yildir varolagelmis geleneksel metotlar (master-apprentice/usta-cirak) tekrar gundeme getiriliyor. Hos, biraz iskillenmiyor degilim bu durumdan. Cunku iktidar/yonetici/ogretmen mekanizmalarinin islemedigini gorenler her yolu deniyorlar, workshop kavramini cikardilar, bir ise yaramadi, simdi yeni yollar yeni yontemler pesindeler, bakalim onlarin nasil icini bosaltacaklar. Ancak sizin dediginiz gibi yontem kelimesini kafadan atmadan, daha genis bir sistemi, daha genis alanlarda konusmaya baslamadan isleri zor...

nihalasli dedi ki...

himmm kitabi merak ettim.Mukemmel kusursuz ebeveyn iyi mi kotu mu inan bende dusunuyorum su siralar.yani yetistirilme tarzi farkli farkli cocuklarin buyumus hallerine bakiyorum sasirdigim cok nokta oluyor.
simdi yazsam 10 yorumluk yer kaplayabilirim:)
guzel bir yazi olmus.

resimli günlük dedi ki...

Bu kitabı biliyordum ama almak için acele etmiyordum.Demek ki etmeliymişim.
Ayrıca sana son derece katılıyorum.Her ahval ve şeraitte ilgi,şefkat,anlayış,sabır,sabır,sabır nereye kadar.Çok değil bir kaç yıl sonra zaten okulda kimsenin kendilerini öyle pamuklara sarmalamadığını görecekler.Şimdiden doğal yaşasınlar ki sonra şaşırıp kalmasınlar.
özlem

ONLARUYURKEN dedi ki...

hyırlı sabahlar ,okudum gdiyorum
sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Evren, sen de benim içimi açtın doğrusu.. Sabah erken saatte okudum içim ferahladı. Biz kahinlik yapmaya devam edelim, tutar bir yerde elbet:) uzun uzun yazmak istiyorum ben de sana ama çocukları doktora yetiştirmem lazım... sevgiler.

Nihalaslı;varsın 10 yorumluk yer kaplasın canım, seve seve okuruz:)

resimli günlük; Valla okula gittiklerinde eşekten düşmüşe dönebilirler dediğiniz gibi. Bir de öyle pamuklara sarıp sarmalamışsanız diğer çocukların da ilgisini çekiyor sanırım ve çocuk acımasızlığı ile ilk saldırıyı onlara yapıyorlar sanki :)

onlar uyurken; hayırlı sabahlar :)

Sevgiler herkese.

annelili dedi ki...

Tubitak yayınları çok güzel...
Ebebeynlerin her zaman aynı hoşgörü ile davranmaları gerekmediği hatta davranmamaları hususunda okuduğum en iyi kitap; Etkili Anne Baba Eğitimi

Deli Anne dedi ki...

annelilim; biz de ailecek takip ediyoruz tübitak yayınlarını ehe.

Erkİpek dedi ki...

tespitleriniz çok yerinde olmuş. ne biz robotuz ne de çocuklarımız. bu konularda söyleyecek ne çok şey var. pek derin mevzu :))))

Deli Anne dedi ki...

Çok derin mevzu hakikaten, ben de bıraksam kendimi sayfalar dolusu yazabilirdim.. Allah'tan gece yarısında, uykudan gözlerimi açamaz haldeyken yazdım da kısa kestim:)

sevgiler

New York'tan dedi ki...

Cok guzel bir tesbit harika bir yazi :)

Nihal M. dedi ki...

bende çok evveli bu kitabında olduğu 4 lü seriyi almıştım da çizimlerin kötü olmasından sanırım benip ufaklık sevmedi kaldırdım belkide erken göstermişim :))
eve gidince bende bakayım merak ettim şimdi...
şimdi dediklerine harfiyyen katılmakla beraber ben zaten öyle biliyordum demek istiyorum ama kaynak gösteremiyorum ama kesinlikle biryerlerden okuduğuma eminim
eve gidilce bakılacak oda...
Okumuştum ki evde bağırın kavga edin çocuk var diye başka odaya geçmeyin çocuk bu duruma alışsın bunun normal olduğuna insanın bünyesinde deliliğinde olduğuna...
şimdi sizin onca kaynak arasında acaba bunu benmi uydurdum diye düşünüyorum ???
gidip bakıp paylaşcam söz...

İlknur dedi ki...

Anneliği uçlarda yaşayan ben bu kitabı görünce almamıştım. Durduk yere birde korku falan icat etmesin diye. Korkularda hayatın bir parçası oysaki. Hemen edinmeli teşekkürler.

Deli Anne dedi ki...

New York'tan :)

Nihal : biraz uzun bu kitaplar, sıkılabiliyorlar.. Selim'de sıkılıyor çarçabuk, ben de uzatmadan ya da bölüp bölüp okuyorum.

kaynaklarını da bekliyorum :)

İlknur; Aslında dediğin doğru, bir kötü tarafı korku icat etmesi çocuk üzerinde. ben bunu Cailou'da yaşadım bu yüzden bu kitabı okurken bilmediği korkuların olduğu bölüümleri okumadım hiç. zamanı gelince okurum diye.

Sevgiler :)

Yazgüneşi dedi ki...

babam vefat ettiğinde kızım 2 yaşındaydı..
her şeyi yaşadı
üzülmeleri ağlamaları
dedenin yok oluşunu
saklamadık
deden çok uzaklaara gitti
ama dönüşü yok gittiği yerin
zamanı gelince hepimiz sırayla gideceğiz yanına
ama oraya giden geri dönemez dedik

tamam dedi
bizlerden daha kolay kabullendi
ve hiç söz etmeyi bırakmadık dedesinden
hep bahsettik
şimdi 5 yaşında bizim zilli
o uzaklara gitmek
deyiminin ölüm olduğunu
herkesin öleceğini biliyor adı gibi
bazen sevmiyorum ölümü diyor üzgün süzgün
ama çok da takılmıyor
dedesiyla paylaştığı ne var ise de
hala anımsıyor :)

Deli Anne dedi ki...

Ne güzel, ne iyi etmişsiniz. Yeri geldiğinde anlatmak çocuk için hep en doğru zaman galiba. O anı kaçırmamak gerek bana kalırsa. Bizim yandaki evin çatısında martılar yavrulamıştı, biri öldüğünde oğluma anlattım ölümü, cenneti ve o kuşun şimdi çok daha rahat bir yerde olduğunu vs. hem bazen ölmek istemiyorum, çünkü oyuncaklarımı bırakmak istemiyorum diyor, hem de ben ölmek, cennete gitmek ve orda her istediğimi almak istiyorum diyor. Zaten onlar bilgileri yükleyip yükleyip öyle güzel istifliyorlar ki şaşıyor insan.

Sevgiler.

Milena dedi ki...

Zamane anneliği mide bulandırıcı bile olabiliyor maalesef:(