Önceki gün. Saat 13.00. KK uykudan henüz uyanmanın verdiği rahatlıkla nispeten durmaktadır. Bu sırada BK'nın yemek vakti gelmiştir. Eyvahlar olsun, der DA, ben şimdi ne yapacağım? Mutfağa gidip mercimek+pirinç+dondurulmuş sebzeden oluşan karışıma suyu döker ve dünyanın en harika (!) çorbasını ateşe koyar. BK açlıktan patlamasın diye de kek+süt verir ona. Kendi ise ayak üstü atıştırmalarla durmaktadır hala. BK her zamanki gibi marazi bir stille, keki tırtıklar anca. Bu sırada çorbanın enfes (!) kokusu doluşur eve, öyle ki BK'ya -biri kaka yaptı sanırım- dedirtecek kadar enfestir (!) koku. Derken BK'nın kek tepsisini güç bela mutfağa götürmeye uğraştığını gören DA, içi yanarak izler onu. "Ah, ben bu altın çocuğa nasıl da kızdım!" diyerek ufak bir buhran geçirir. Ancak zaman buhranları ve iç kavgaları dinleme zamanı değildir asla. Zira evde tansiyon yeniden yükselmektedir. KK hıçkırıklarla ağlama yolundadır ve DA can havliyle doktora ulaşmaya çabalar.
DA'nın telefonda olmasını her zaman fırsat bilen BK gene yapacağını yapar ve biberonun kapağıyla KK'in ağzını tıkar olanca gücüyle bastırarak. Kimbilir, susturmaya uğraşır masumane. Ancak manzaranın korkunçluğu karşısında telefonu yarım yamalak kapatan DA gene vahşi bir hayvana dönüşür. BK durumu çok önceden sezer ve hızla odadan kaçar "tamam, tamam." diyerek. Ancak DA bir kez dönüşmüştür vahşi hayvana, durdurmak ne mümkün. Eline geçen oyuncak, araba, mouse ne varsa fırlatmaya başlar arkasından. Patlamanın ardından taraflar sessizleşir nasılsa. Derken şükürler olsun ki; KK uyur. DA pişman, BK'in yanına gider. Şiddet hastası piskopatlar gibi yumuşamıştır, deminki hayvan kendisi değilmiş gibi. Gene şefkatli anne rolüne bürünmüş; BK'ya sarılır, öper, açıklamaya uğraşır, özürler diler. BK içler acısı konuşmalar yaparak iyice acıtır DA'yı, helak eder hatta. Oh olsun! Hak etti ne de olsa DA!
DA'nın telefonda olmasını her zaman fırsat bilen BK gene yapacağını yapar ve biberonun kapağıyla KK'in ağzını tıkar olanca gücüyle bastırarak. Kimbilir, susturmaya uğraşır masumane. Ancak manzaranın korkunçluğu karşısında telefonu yarım yamalak kapatan DA gene vahşi bir hayvana dönüşür. BK durumu çok önceden sezer ve hızla odadan kaçar "tamam, tamam." diyerek. Ancak DA bir kez dönüşmüştür vahşi hayvana, durdurmak ne mümkün. Eline geçen oyuncak, araba, mouse ne varsa fırlatmaya başlar arkasından. Patlamanın ardından taraflar sessizleşir nasılsa. Derken şükürler olsun ki; KK uyur. DA pişman, BK'in yanına gider. Şiddet hastası piskopatlar gibi yumuşamıştır, deminki hayvan kendisi değilmiş gibi. Gene şefkatli anne rolüne bürünmüş; BK'ya sarılır, öper, açıklamaya uğraşır, özürler diler. BK içler acısı konuşmalar yaparak iyice acıtır DA'yı, helak eder hatta. Oh olsun! Hak etti ne de olsa DA!
Saat 15:20. DA ve BK ayaküstü oyun oynarlarken KK mızıldanmaya başlar. "Hah!" der BK, "Sessizlik bozuldu." Saat 16:00. Harikulade (!) çorbadan yedirmeye uğraşır DA çocuklara. KK içine hafif pekmez katıştırılmış çorbayı başka lezzet bilmediğinden olsa gerek yer az da olsa. Ancak BK kokusundan kaçar dahi ısrarla. Derken DA, adı üstünde Deli Ana, çorbanın içindekileri sayar BK'ya, ne gerek varsa. Brokoli lafını işiten BK "ay, öğk, börgh" sesleri eşliğinde "Keşke bana içinde brokoli olduğunu söylemeseydin." der. Ancak DA'yı kızdırmaktan korkan BK, annesinin ucundan bile tadına bakmaya cesaret edemediği, çifte standartın had safhada olduğu durumu gözden kaçırarak, çare arar duruma. Kah tabağı kafama dikeceğim der, bir an önce bitsin diye, kah büyük kaşıkla yemeyi dener. DA acır BK'ya; birazdan kendisinin yedireceğini ve beklemesini söyler, rahatlar BK da. Bu sırada çorbası biten KK yüzüne gözüne bulaşmış çorba ile buram buram brokoli kokmaktadır. Brokoli çocuk, ismini takarlar ona ve gülerler kahkahayla. KK da katılır onlara.
(Biraz mutlu bitsin diye burada kesiyorum, arkası yarın:))
(DA:Deli Anne, BK: Büyük Kardeş, KK: Küçük Kardeş)
(Biraz mutlu bitsin diye burada kesiyorum, arkası yarın:))
(DA:Deli Anne, BK: Büyük Kardeş, KK: Küçük Kardeş)
30 yorum:
Çok komik.Heyecanla yarını bekliyorum.Merak uyandırmada Aşk-ı Memnu'yu sollayacak bu yazı dizisi :)
özlem
sizin evden gelen en huzurlu post bu oldu sanırım :)))
Ahahhaa..Neyseki sonu güzel bitmiş. Yahu şu çcuklar brokoliyi neden sevmezler hiç anlamam!! :)
Resimli günlük: :)
Anne kaleminden; durum o kadar vahim demek :)
Emine; oysa ne güzeldir dii mi brokoli:( bi de devamı yarına daha bitmediii bu kabuus..
sonu mutlu bitince ben huzur buldum belki :) açıkcası tüm bunların çok görünürde değil de daha çok senin içinde yaşadığın fırtınaların bir yansıması olduğunu düşünüyorum.
Okurken gülüyorum :) bu hallerinize çok tatlısınız. Kolaylıklar diliyorum...
anne kaleminden, küçük bir rüzgar benim iç sıkıntılarımla büyük bir fırtınaya dönüşüyor olabilir dediğin gibi.Ama çocuklar da pek hevesli bu rüzgarı fırtınaya döndürmekte. Sırf benim deliliğim değildir sebep. Yani umarım:)
İlknur; ben de şimdi okurken gülüyorum, şu an ortalık sütliman ne de olsa. Amayaşarken çok ciddiydim:)
sevgiler.
okurken eyvah sonu nasıl bitecek dedim ama çok şükür kahkahalarla... deli anne, bu ortamlar sık oluyor mu yoksa gebe kadınları korkutmaya mı çalışıyorsun alla sen ??
Ahaha.. endişeye mahal yok.. o kadar da sık olmuyor. Bir de etrafnızda dedeler, nineler varsa, okul, kreş işler çook daha kolay olabilir. Hayırlı gebelikler efenim size de :)
BK ya yemek istemiyeceğini düşündüğüm birşey verirken ''aman bu çok güçletici! sakın hepsini bitirme yoksa beni hep yenersin'' diyorum. canım benim silip süpürüyo tabağı :)
Ah Erkİpek'cim, bizim BK hiç mi hiç gaza gelmiyoor!!
hahaha mutlu sonnn devamini beklioz DA bu bk hepmi ayni:(bende bebekken ne yedirdiysem o ama kerevizin tadini corbada pëk secemio:)hehee
kereviz de vardı Pınarım çorbada.. artık onu saymadım brokoliden sonra :)
Deli anne;
öyle güldüm ki anlatamam alttaki ve bu yazı dizisi süperdi devamı için takipteyim..
Yalnız ikinci çocuk kısmı beni şuan dahada korkuttu özellikle saatlerce ağlayan bir yavruu allahım kabus gibi.
Allah kolaylık versin diyorum ve bir taraftan da gün gelecek onlar kardeşten öte, çok sıkı arkadaş ve dost olacaklar birbirlerine :) ama benim yavrum sanırım benim korkularımdan dolayı yalnız kalacak...
Sevgiyle.
Nur; Yiruma'ya bayıldım... bebeğim vardı yanımda mıkmıklanıyordu ki sesi duyar duymaz sustu. Zaten Lullaby falan da diyor beste için .. twilight meğer bebekler içinmiş:)
Yazıya gelince; son bölüm yarın. daha uzatmayacağım.. detayları yazmaya varacak iş iyice yoksa:)
sevgiler.
:) Ah bu cocuklar.. ama mutlu son olmus sevdim :)
sonu çok güzel bitmiş :)
gerçi bana uzaktan her hali güzel :)...dermişimm
New York'tan :)
Bahar; aşkolsun ama acı çeken bir annenin halini güzel bulmak ha:P
bloguma hos geldınn
çok trajikomik bir yazı olmuş. yaşayan için trajik ama okuyan için komedi ))
bir de mutlu son mu dedin sen ?? bu çocuklarla son yaşanmaz ki. habire farklı bir cinnet hikayesiyle geri geliyorlar korkuyorum :))
Aslı; evet çok yerinde tespitlerde bulunmuşsun.. bana diyecek söz bırakmamışsın. sana da kolay gelsin:)
:))))
çok tatlısınız :)))
kesin 2. çocuk yok
Nihal.. yapma üzülüyorum bak.. hep böyle diil valla:) bugün mesela sakinceydik.. KK'ya ilaç verdik rahatladı sanırım... uyudu 2-3 kez uzunca. BK sakindi hep. Ben de fena diildim. Aslında ben bunaldım çok, bu sene tatil yapmadım hiç, ara vermedim, dinlenemedim, kendime has bunalımlarım var, yok niye kilo vermedim, yok niye tiroidim var, niye doktora gitmek zorundayım, niye tahlil yapmak zorundayım, niye koca devamlı iş gezilerinde, niye apartmanda asansör yok ve ben niye taşınmaktan korkuyorum bu kadar çok .. ayh bundan da bir yazı dizisi çıkar, iyisi mi susayım.
kilo verememek senin suçun diil (eninde sonunda vereceksin bu gidişle bak asansörde yokmuş)
tiroidli olmak senin suçunnn diil (bazılarınınki kafasına göre çalışıyo benimkide çok çalışıyo mesela)
Doktora gitmek tahlil yaptırmak senin suçunnn diiil ( onlar prosedür )
iş gezisinde olan eş senin suçunnn valla ona bişi demem hani oturaklı birini seçebilirmişsin gibime geldi...
seni görünce bunalmaktan vazgeçiyorum ben...
çok tatlı yazıyorsun...
Sabah görüm ikinci yorumunu. sabahın enerjisi ile akşam yazdıklarıma aman ne de karamsarmışım diye bakıyorum ben de. şikayete girince korkarım da aslında, şükredecek trilyonlarca şey varken. en başta çocukların sağlıklı olması, bizm sağlıklı olmamız bile büyük bir nimet. Ama iş kontrolden çıkınca dil durmuyor, ben de el durmuyor daha çok:) sevgiler.
harikasın
Nerdeyse delirmek üzere olan bir anne olduğum için seni bulduğuma sevindim. Tabiki delilikten deliliğe fark var, herkesin deliliği kendine o ayrı. Selamlar.
Buse, ben de buna benzer bir günde yaşadıklarına dair yazına yorum yaptım az önce.. lokman hekim gelse yaram azdırır, yaramı sarmaya yar kendi gelsin ya da yok neydi bana doktor deil aynı hastalıktan muzdarip bir hasta getiriniz repligini hatırmatmak istedim.. olmadı.. çok zor, sıkıcı bir gğn bugün de toprlamak zor kelimeleri.. sevgiler.
Ahhh yaşananlar hep aynı kızgınlıklar delirmeler sonrasında pişmalıklar en iyi anne rolüne geri dönmeler. Ama bende güldüm tabiki yazdıklarınıza. Yaşarkendi durumu ve sonrasında anlatırkenki duyguyu çok iyi biliyorum. Geçenlerde benim kız kendi kendine tuvaletini yapmış tuvalet kağıdı olarakda kilodunu kullanmış sonrada yenilerini giyerken yatağına yastığına yorganına oturmuş. Ben farkına vardığımda halimi görmeniz lazımdı anlatırken komik ama yaşarken hiç komik olmuyo maalesef.
Valla ben de güldüm, ne yalan söyleyeyim.. ama bir yandan da o felaket anını da canlandırıyorum gözümde, fena oluyorum.. aynen dediğiniz gibi yaşarken trajedi, okurken komedi:)
Yorum Gönder