15 Eylül 2010 Çarşamba

Annelerin Delirme Hakkı

Hep diyorum ya bir dönem okuduğum çocuk eğitimi kitaplarından kalma bir kaç bilgi bulutcuğu ve içgüdülerim dışında çocuklarımı yetiştirirken baz aldığım bir şey yok. Ha bir de aile koçumuz haline gelen doktorumuz.  Öyle bir hınçla doluyum ki her köşeden çıkıveren çocuk eğitimi kitaplarına, her tv kanalından çıkan uzmanlara, saçma sapan program sunucularına, bu konuda her sözcüğü hiç sindirmeden kutsallaştıran işgüzar annelere. Bana ne tüm bunlardan, bile dedirtmeyecek kadar kendi sapkınlığını en iyisiymiş gibi dayatan günümüz kadınlarına ve hatta erkeklerine. Öyle ki cehaletin kol gezdiği yıllara gidesim var.


Bazen çok zor durumda kaldığı olur insanın hani. Farz-ı misal hasta olurum bazen.Yerimden kalkacak halim olmaz. Selim'e de ne kadar anlatmaya uğraşsam da anlamaz. Ben yattıkça sıkıntıdan patlar, patladıkça boyuna isteklerini sıralar. Anne hamur verir misin, anne renk değiştiren arabalarım için su hazırlar mısın, anne yukardan bilmem ne verir misin, diye başlayan isteklerin bir ikisini zar zor yerine getirirken bu istekler uzarsa kızma isteği gelir elbette. Bu durumdayken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?

Bazen çok yorgun olurum mesela. Leş gibi yatmak isterim. Elzem görevleri  zar zor yerine getirdikten sonra ohhh, nihayet bitti, deyip koltuğa serilmek üzereyke tam;

-Anneee, benim kakam geldi.
-Olamaz (sessizce),  tamam bitince haber ver. 
-Annee, kakam bitti.
-Ihhh, deyip koltuktan zar zor doğrularak; tamaaam, geliyorum.
Banyoya girdikten hemen sonra;
-A, anne kakam daha bitmemiş.
-Off Selim, tamam bitince çağır beni.
Tam kapıya yönelmişken;
-A, tamam anne bitti.
Üstün bir gayretle görevi tamamlayarak yerime dönerim. Derken içerden Selim mızıldanarak gelir.
-Anne kötü bir şey oldu.
-N'oldu Selim?
-Anne boyalarım döküldü.. Bilerek yapmadım ama istemeyerek oldu.

Odaya daldığımda ortalığın battığını görünce, çığlıklar atmak isterim. Bir yandan da çocuk işte, istemeyerek dökmüş diye bastırmak mecburiyeti hissederim. Bu haldeyken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?


Bazen sebepsizce moralsiz olurum mesela. Böyle nedenini bilemediğim dengesiz anlarım vardır benim. Kimseyle konuşmak istemediğim, mümkün olsa yerimden kalkmayacağım, hep susacağım anlardan. Bu haldeyken bebekle ilgilenmek nispeten kolay da Selim'le ilgilenmek zor. Her şey tamam olsa bile Selim'e suskun kalmak mümkün değildir, zira devamlı konuşur ve aktif bir dinleyici ister karşısında. Olur da yüzüne bakmaz, cevap vermezseniz henüz denemeye gücümün yetmediği bir sayıda tekrarlamaya devam eder sorusunu yahut cümlesini. O haldeyken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?

Bazen biriyle tartışmış olurum mesela. Bazen İlter'le tartışmışız diyelim. Sinirlerim gergin olur, kendi kendime söylenmek isterim, bazen bağırıp çağırıp rahatlamak isterim. Etrafta Selim varsa hadi tut kendini bakalım. Çoğunlukla kendimi tutamam, en azından söylenme konusunda. Tüm dikkatim kızgınlığımda iken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?

Bazen özel bir şeye canım sıkılır. Mesela hamileliğimde Kerim için testlerde Down Sendromu riskinden bahsettiler. Doktor da şuursuz olunca uzunca bir süre moralsiz idim.  Bu durumu Selim'e izah etmek de imkansız. İçimde fırtınalar koparken, yıldırımlar düşerken  ve berbat haldeyken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?

Bir kaç hafta önce annemin düştüğünü ve acilde olduğunu öğrendim. O halde bir yanda ağlayan Kerim, bir yanda "anne dondurmaaaa!" diye devamlı konuşan Selim. O kadar kötü hissediyordum ki Selim'e açıklama dahi yapamıyordum.  Kafamdan türlü senaryolar geçiyordu bu düşme ile ilgili ve dikkatimi kesinlikle çocuklara veremiyordum. Sadece Selim'in ısrarları kulak tırmalıyordu. Üstelik ortada kötü birşeyler dönüyorsa Selim gerginlikten iyice sapıtır. O haldeyken Selim'e karşı nasıl yumuşak, istekli ve şevkli olmalıyım, bu durumda ne yapmalı?

Şimdi ey işbilir ve işgüzar eğitimciler, kitaplar, uzmanlar, anneler, anneanneler, dedeler, babaanneler, komşular, parktaki teyzeler ve daha kim varsa; söyleyin bakalım;  Annenin kusursuzluk hakkı yok mu? Hatta daha kabası, annelerin delilik hakkı yok mu? Her bilgi çocuğa nasıl davranacağımıza dair. Peki sorarım size, tüm duyguları, tüm istekleri ve isteksizlikleri bastırılmış, her davranışı çocuklarına göre saat gibi ayarlanmış bir annenin ruh sağlığı harika olabilir mi? Ruh sağlığı bozuk olan bir anneden ruh sağlığı sağlam çocuklar meydana gelebilir mi? Esas olanın annenin sağlığını korumak olduğundan neden bahsedilmiyor? 

Neden birileri çıkıp; evet şu şu durumda annelerin de delirme hakları vardır, demiyor da hep ve daima çocuğa kusursuz davranmak mümkünmüş gibi davranıyorlar. Neden birileri çıkıp da evet annelerin de delirme hakları vardır ve bu hak zaman zaman kullanılabilir demiyor. Neden birileri de çıkıp evet annelerin de delirme hakları vardır ve bunları kullandıklarında çocuğa birşeycik olmaz, demiyor, demiyor da içimize su serpmiyor. Neden sürekli vicdan azabı gelgitinde debelenmeye maruz bırakılıyoruz. Çocuklarımıza kusursuz davranmıyoruz ve davranamıyoruz ve delirme hakkımızı istiyoruz. En azından ben çok istiyorum bunu. 

7 yorum:

Berna dedi ki...

Merhaba Deli Anne :))

Delirmeden anne olunur mu, sürekli sabır taşı gibi davranmamız beklenebilir mi, bu annelere haksızlık olmaz mı? Kusursuz davranmak mümkün değil bence ve çocuklarımızın annesiyiz sonuçta, her halimizi görebilmeliler. Kızım beni ağlarken de gördü, başka şeylere kızar ve söylenirken de. Bu hallerimi saklamadım ama abartmadım da tabi :)) Doğrusu istesem de ruh halimi saklayamam, ama biraz daha kontrollü olmaya çalışıyorum kızımın yanında...

Sevgiler
Berna

Unknown dedi ki...

anne değilim henüz aday bile değilim,geçen aylarda kaybettim bebeğimi,üstüne çikolata kisti ameliyatı oldum,doktor diyorki bebek yapacaksın,bu kadar olana rağmen bunu demek ona kolayda bana zor bende delirme hakkım olsun istiyorum :)

yazılarınızı severek ve gizliden okuyordum :)

sevgiler..

Deli Anne dedi ki...

Berna : Sen kontrollü olmaya çalışıyorsun ve başarıyorsundur umarım, ben ne yazık ki sınıfta kalıyorum daha çok :(

Sevgiler...

Deli Anne dedi ki...

Gülin: Çok geçmiş olsun, üzücü olmuş hakkaten.. Hani derler ya: doğal eliminasyon oluyor hamilelikte felan diye... ona inanıyorum, çocuk sağlıklı değilse ya da bir şeyler ters gidiyorsa vücut kabul etmiyor sanırım... Dilerim sizin için en uygun, en rahat zamanda ve tabii dilediğiniz bir zamanda bebeğinize kavuşursunuz sağlıkla.

Yazılar için güzel sözlerinize de teşekkür ederim.

Sevgiler size de:)

anne kaleminden dedi ki...

deli anne, yarama parmak basmışsın.. ben de aynen böyle düşünüyorum... kas kas kas robot gibi hiç sinirlenme, inatlaşma, makul bir şekilde ikna etmeye çalış nereye kadar... bir yerde kişiliğimizi bastırıyoruz sonra patlak verir bunlar çıkar bi yerden ;)

Deli Anne dedi ki...

anne kaleminden: üstelik çok suni oluyoruz böyle makul davranmaya çalışırken sürekli. ben kesinlikle öyle oluyorum ve öyle hissediyorum. Patlak konusuna gelince, çıkıyor bir yerlerden illa... bende cilt, tiroid bozukluğu ve kilo ile alarm zilleri çalıyor hemen.

evinkedisi dedi ki...

Sevgili Deli Anne;

Yazılarını şimdi okuma fırsatı buldum, hepsini deviremedim elbet ama aralardan çekip çıkarttıklarım sonucunda sana yüzde yüz katıldığımı belritmek isterim. Hatta bu gibi durumlarda bizleri yetiştiren analaramız bile "Aaaa kızım hiç konuşturmuyor bu senink, yani bir dakika oturamadık şurada!" dediği de bir saati falan geçmiştir kesin, anlamıyorsa artık denilecek söz kalmamıştır. Umarım bizimde unutup eleştireceğimiz günler gelecektir :)))

Geldiğime memnun oldum.