Selim İlter Amerika'da iken çok sıkıldı. Nerdeyse günlerce dışarı çıkamadı, eve teyzesi dışında gelen giden de olmadı pek. Ben de her zamanki gibi yeteri kadar ilgi gösteremedim. "Anne, babam ne zaman gelecek?", "Babam bir daha hiç gelmeyecek mi?", "Yoksa babam aylarca gelmeyecek mi?", "O'nu bir daha göremeyecek miyiz?" gibi çeşitleniyordu sorular an be an ve dozu artıyordu özlemin belli ki. Öyle ki bir gün basit bir kızgınlığımda zırıl zırıl ağlamaya başladı, zaten babam yok, çok sıkılıyorum, sen de bana kızıyorsun, diyerek. Üstelik çok zor ağlayan bir çocuktur Selim.
Derken birden aklıma geldi; gel seninle bir şey yapalım, dedim. Renkli kağıtlardan birini tercih etmesini istedim, sarıyı seçti. Daha önce hiç görmediği simli boyaları koydum önüne. Selim'in bebekliğinden beri uyguladığım bir taktiktir bu. Yeni şeyler alır saklarım. Kritik bir durumda ortaya çıkarmak üzere. Kimi zaman yalnız kalmak istediğimde, kimi zaman bir restoranda, kimi zaman eve misafir geldiğinde rahat bir nefes almak için tutarım bir yerlerde.
Simli boyaları ilk kez gören Selim epey heyecanlandı ve şevklendi. Şimdi babana ne hissediyorsan, nasıl duygular varsa içinde onu boyayla dök kağıda, hissettiklerini karala, dedim. Önce her zamanki gibi dinozor ve araba çizdi derken rastgele çizimler yapmaya başladı, üstelik Caillou gibi soyut resmi yapıyorum dedi. Defalarca boyaları boca etti kağıda, fırçayla kavisler çizdi vs. derken resim bitti. Ne var bu resimde, neler anlattın, dediğimde ise; babamı çok seviyorum, o yokken onu çok özlüyorum, biraz da ona kızıyorum, diyerek resmini de betimlemiş oldu.
Derken birden aklıma geldi; gel seninle bir şey yapalım, dedim. Renkli kağıtlardan birini tercih etmesini istedim, sarıyı seçti. Daha önce hiç görmediği simli boyaları koydum önüne. Selim'in bebekliğinden beri uyguladığım bir taktiktir bu. Yeni şeyler alır saklarım. Kritik bir durumda ortaya çıkarmak üzere. Kimi zaman yalnız kalmak istediğimde, kimi zaman bir restoranda, kimi zaman eve misafir geldiğinde rahat bir nefes almak için tutarım bir yerlerde.
Simli boyaları ilk kez gören Selim epey heyecanlandı ve şevklendi. Şimdi babana ne hissediyorsan, nasıl duygular varsa içinde onu boyayla dök kağıda, hissettiklerini karala, dedim. Önce her zamanki gibi dinozor ve araba çizdi derken rastgele çizimler yapmaya başladı, üstelik Caillou gibi soyut resmi yapıyorum dedi. Defalarca boyaları boca etti kağıda, fırçayla kavisler çizdi vs. derken resim bitti. Ne var bu resimde, neler anlattın, dediğimde ise; babamı çok seviyorum, o yokken onu çok özlüyorum, biraz da ona kızıyorum, diyerek resmini de betimlemiş oldu.
Diyeceğim o ki; anneliğim konusunda kendimden hoşnut olmadığım kesin ancak bugün kendimden hoşnut kalmadım dersem yalan olur. Tamamen içgüdüsel bir biçimde bulduğum bu yöntemle kendimle gurur duydum adeta. İçindekini sözsel anlatım dışında bir metotla dışarı akıtması hele ki bunu sanatsal bir yöntemle yapabileceğini görmek sanırım Selim için de iyi bir deneyim oldu.
3 yorum:
deli annem ne alaka diyecen simdi ama sen bu satirlari yazarken ben push push push and go go go yapiyordum :)) Yani ikiniyordum :)))
ahahha hayat işte.. meğer ben burda sakince yazarken sen hayatının dönüşümünü yaşıyormuşsun hem de en can alıcı yerindeymişsin
he valla o anda 7 sulaleme kufretmekle mesguldum, ee tabi birdaha cocuk yapmam diye yemin ediyordum... AAA son olarak basim agriyor diyen vahapi oldurmek bile istemisdim :))
Yorum Gönder