26 Ağustos 2010 Perşembe

BilimSelim - Kum Saati

Selim duygularını ifade etmekte epey iyidir. Ve bazen öylesine can alıcı noktalara değinir ki hiç yapamayacağınız bir eylemi yaptırıverir size. Mesela geceleri ona hikaye yahut masal okumamız onun için çok değerlidir. Bir sebepten geç vakitte uyumuşsa o gece masal okumayabiliyoruz. Ama bunun için sonuna kadar mücadelesini verir, çok nadiren kolayca pes edip, kabullenir durumu.


Dün anneannesi şehir dışından geldi Selim'in. Teyzeler, dayılar, kuzenler toplandık haliyle. Selim gibi sosyal bir çocuk için cennet gibi bir yerdi. Dostum dediği kuzeni Mirza da oradaydı. Saat 17.00 den gece 00:30 kadar kesintisiz bir biçimde oyun oynadılar. Oyun dediğimiz de öyle durağan bir oyun değil devamlı
aksiyon, devamlı atraksiyon hali. Zaten çok terleyen bir çocuk olan Selim dün tam 5 kez üst değiştirdi terden sırılsıklam olup. Öyle ki devamlı duştan yeni çıkmış gibi idi kafası ve saçları. Temposu epeyce yüksekti oyunların çünkü.

Selim artık kızlarla da oynamaktan zevk almıyor, kızlar yetişemediği için enerjisine. Ama Dostum dediği Mirza da kendi gibi yüksek tempolu oyunlardan hoşlandığı için evde devamlı olarak  -hiya!- , -kiya!- , dış!- sesleri yükselmekteydi. Aniden odanın ortasında yüksek atlama yapar gibi beliriyorlar, tekmeler havada uçuşuyor, bir an T-Rex ( Dinozor Türü ) olup var güçleriyle kükrüyorlar, bir an Bakugan ( Berbat, savaşçıl bir çizgi film ) oyuncaklarını çarpıştırıyorlar yüksek ses eşliğinde, bir an hızlarını alamayıp arabalarını Bakugan yerine koyup yerlere çarpıyorlar ve  darmaduman ediyorlardı haliyle. Birbirlerine zarar vermediklerinden çoğunlukla da engellenmediler büyükler tarafından.

Saat 00:00 civarında çocukları teker teker kaybetmeye başladık. Kimi balkon kapısı önünde, kimi kanepede sızıp kalmıştı. Selim direniyordu bir tek. Öylesine aç ki çocuklarla oyun oynamaya bir türlü sonlandırmak istemiyordu geceyi. Biraz dinleneyim , çok yoruldum dese de tam uyuyacağını anladığı an zorlayıp kendini kalkıyordu. En son kendisi ayakta kalınca eve gitmeyi kabul etti.

Yatağa girdiğinde saatler 01:05'i gösteriyordu. Konuşmaya takati kalmamış, sözcükleri bile anlaşılamaz hale  gelmişse de her zamanki gibi -Hikaye var mı?- diyerek şansını denemek istedi. Ben de -üzgünüm Selim'cim, çok çok geç oldu, hepimiz çok yorgunuz, okuyamayız, dedim. Sen şimdi uyu, enerjini depola, yarın gene gideceğiz, dedim ama o hikayede takılmıştı. 

-Ama lütfen anne, beni kırmayın n'olur?
-Selim'cim seni kırmak istemiyorum, ama ben de çok yorgunum, senin de hemen uyuman gerek.
-Annecim eğer bana hikaye okumazsan sevgim yarıya iner.
-Nasıl yani?
-Hani seni yıldızlar kadar seviyorum ya.
-Evet?
-İşte eğer bana hikaye okumazsan, beni kırarsan, sevgim yıldızın yarısına iner. Eğer buna devam edersen sevgim boşalır, bir daha da dolmaz. Yani sonsuza kadar.

Sonra içi elvermeyerek ekledi.

- Yani demek istiyorum ki... Bu akşamlık sonsuza kadar. 

Derken kalktım yerimden ağır ağır, tıpış tıpış gittim odasına, açtım kitabı, tam verimli olmasa da okudum hikayeyi. Öyle içli, öyle derin ifade ediyor ki bazen kendisini ilgisiz kalamıyoruz böyle zamanlarda ne ben ne de İlter. Böyle kum saati misali ifade etmesi sevgisini hem etkiledi beni hem de pek hoşuma gitti.

Bu günün sabahında saat 11:00 da -offffffffffffffffffffffffffffffff, offfffffffffffff- diyerek uyandı. Hayrola, günaydın demeden ne ofu bu böyle, dediğimde -ben oyunuma kaldığım yerden devam etmek istiyordum dostum Mirza'yla, diyerek keyifsizliğini dile getirdi. Ve akabinde bugün aynı tempoyla kaldığı yerden devam etti. Şimdi yatağa yapışmış durumda yorgunluktan.



2 yorum:

architect dedi ki...

Bu erkek çocukların oyunları hep aynı sanırım,aşırı hareketli,gürültülü,aksiyonlu..ev ortamına uygun değil :) İstanbulda oturuyorsanız-anadolu yakasında bize de bekleriz ,ben ayak uyduramıyorum artık Canın oyunlarına,mümkün olduğunca yaşıtlarıyla buluşturmaya çalışyorum.Okulda da çok vurdulu-kırdlı oynayamıyorlar sonuçta ama nasıl bebekle oynamak kızlarda içgüdüsel bişeyse,erkeklerde de aksiyon içgüdüsel sanırım,keşke daha çok sokaklarda-bahçelerde-yaşıtlarıyla olsalar,çoğunun sadece okulda arkadaşı var..

Deli Anne dedi ki...

Architect; aynı yakadayız anlaşılan:) valla ben de bir iki uyum sağlayayım diyorum erkeksi oyunlara, ama içim sıkılıyor, bir de yetmezmiş gibi boyuna tekme tokat yiyorum koca ve şişman kadın halimle.. pes ediyorum çarçabuk.. içgüdü , içgüdü evet.. hç kimse demesin ki yetiştirilme ile oluyor..