24 Ağustos 2010 Salı

BilimSelim - İngilizce Dersi

Selim bebekliğinde 4.aydan itibaren kilo alamamaya başladı ve ek mamaya geçtik haliyle. Bu andan itibaren kabus dolu günler başladı benim için. Türlü türlü mamalar denedik ancak hiçbir işe yaramıyordu, Selim ağzını dahi açmıyordu. Bir bebeğe bağrıldığına işte bu yemek sıralarında şahit oldum ve anneliğin vicdan azabı tam da burda başladı.

Bu noktadan sonra çözüm bulma yollarına girdik. En iyi çözüm; bir şekilde mama yerken dikkatini dağıtıp, dudaklarını gevşettiği anda mamayı ağzına boca etmekti.
Dikkatini dağıtmanın en iyi yollarından biri de kısa animasyonlar, kısa çizgi filmler izletmekti. Bu filmleri de en iyi YouTube'dan edinebiliyordum. Malum Moskova'da idik ve Türkçe bir şey bulamıyorduk, hiç olmazsa ingilizce olsun, diyerek 100-200 adet ingilizce animasyon, çizgi film indirdim Selim için. Sanırım İngilizce'ye ilgisi de burda başladı. Yoksa özel bir çaba sarfetmedik İngilizce öğrenmesi için.

Aradan epey zaman geçti, büyüdükçe bebeklik filmlerini izlemez oldu Selim. İngilizce merakı da azaldı. Ara sıra sorar oldu sadece bunun İngilizcesi nedir diye. Bir ara da "Beraber İngilizce çalışalım mı anne, biraz biliyorum ama daha çok öğrenmem lazım" dedi. Çok üstünde durmadım, geçti gitti. Okula başlayınca İngilizce dersleri de oldu haliyle. Ancak duyduğuma göre bu derse katılmamak için türlü taklalar atıyormuş, "Benim bu derse girmeme gerek yok, ben zaten ingilizce biliyorum, hem biz Türkçe konuşuyoruz,."deyip kapısından geri dönüyormuş sınıfın. Bir rivayete göre epeyce iri Amerikalı öğretmenden çekiniyormuş. Bir de anlaşılamamak deli etmiştir onu sanırım.

Geçenlerde Buz Devri'ni izliyordu. Bayılıyor bu üçlemeye. Hoş ben dahi bayılıyorum. Filmi açmaya hazırlanırken "Anne, filmi Türkçe yap, başka zaman İngilizce yaparsın." dedi. Ben de laf olsun diye konuşmalarına vererek, çok da üstünde durmadan, olur, dedim. Devamlı konuştuğu için her konuşmanın üstünde özenle durmak mümkün olmuyor zira. Aradan bir kaç gün geçti, gene Buz Devri'ni izlemek istedi. Ama bu kez İngilizce yap, dedi. Ben de emin misin, diye sordum. Evet eminim, önce Türkçe izlemiştim, o zaman da sonra İngilizce izleyeceğim demiştim ya, dedi. İstediğini yaptım ama birazdan beni çağırıp, "Anneee, filmi Türkçe yapar mısın?" diyeceğinden adım gibi emindim. Sonra anne, diye başlayan cümlelerle hayretle irkildim. Anne, bak burda şöyle diyor, burda da şöyle diyerek Türkçeye çeviriyordu konuşulanları. Arkasından da "Böyle bir Türkçe sonra İngilizce izleyerek İngilizce öğreniyorum." dedi. Gene kendi kendini eğitiyormuş meğerse yavrum. Ve ben gene kendinden utanan anne olmuştum.

Bu gece de her zamanki gibi yatmadan hemen önce konuşmaya vermişti kendini gene. Bazen böyle zamanlarda eğitim amaçlı konuşmalar yapar. Bu akşam da okuduğumuz masal da geçen kelebek kelimesinden yola çıkarak gene kendi kendini eğitime almıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra başladı;

-Kelebek ne demek biliyorum anne, Butterfly, Butterflies da kelebekler demek.
-Cat kedi demek, cats kediler,dii-i mi Anne?,
-Bee arı demek, Bees de arılar, dii-i mi Anne?
-Shoes da ayakkabılar demek dii-i mi?
-Kitap ne demek biliyorum, Book, Books da kitaplar demek. Caillou'nun şarkısında duymuştum.
-Star yıldız, stars yıldızlar ,
-Skanta ay, skantas da aylar demek diye arada da uydurur.

İngilizce gramer dersi aldık gece gece vesselam. 


4 yorum:

öznur-ata dedi ki...

valla bravo Selim'e..çok zeki maaşallah..umarım beniki de (ATA) öyle olur..sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Zekanın da hayırlısına sahip olsunlar,zekalarını, akıllarını doğru yönde kullanabilsinler inşaallah. Bazen kuru zeka faydadan çok zarar getirebiliyor. Ben etrafımda gördüm bunlardan bir kaç tane ne yazık ki.

Gulcin dedi ki...

vay be demek istiyorum Deli Anne. Hakikaten masallah!

Deli Anne dedi ki...

meraklı oğlum meraklı değişik lisanlar öğrenmeye.. Rusya'da çok mağdur olmuş demek dil bilmemekten .. Selim ki anlaşılmasın ve anlamasın olacak iş değil.. bence tüm sebep bu. Geçende başka bir yere gidelim mi dedim; aaa hayır! dedi niye dedim ben onların konuşmasını bilmem sıkılırım dedi:)