Kaba anlatımla durum böyle. Tikler, huylanmalar özellikle endişeli olduğu zamanlarda tavan yapıyor. Bazen üstünü başını düzeltmeye çalıştığım oluyor, ama bunun faydasız olduğunu ve her iki tarafa da sıkıntı verdiğini görünce elden geldiğince kendi haline bıraktım onu. Kısa ya da yerlerde sürünen paçalarına, yamulmuş giysilerine, orasını burasını çekiştirmesine mani olamıyorum ve belki olmam da gerekmiyor. Zaten söyleyince kesinlikle işe yaramıyor, onu bırakın sonuç eskisinden de kötü oluyor. Müdahale ettikçe çatışmalar artıyor, o da biz de gereksiz huzursuzluk ve gerginlik yaşıyoruz.
Ve şimdi, evet, ne mutlu ki, çok şükür ki Allah kadını yarattı diyorum. Ve erkek ile kadının hamuruna ve en önemlisi iki cinsin arasına sevgi duygusu kattığı için yeniden şükrediyorum. Neden mi, anlatayım:
-Anne, ben artık kendimi tutmaya çalışıyorum. Artık kendimi oramı buramı çekiştirken yakaladığımda hemen elimi üstümden çekiyorum, burnumu da karıştırmıyorum. Eğer çok dayanamazsam burnumun üstünü kaşıyorum. Çünkü Brooke beni öyle görmesin istiyorum!
Ya! İşte böyle! Bir ana olarak ne kadar söylersem söyleyim fayda etmeyen nice şey, bir kadın faktörünün devreye girmesiyle, daha bu yaşta, nasıl da işe yarıyor. Bir kez daha anladım ki; erkeğe uzaktan bile çeki düzen veren faktörlerin başında kadın geliyor.
Demek kadın yaratılmamış olsa, iki cinsin arasına aşk duygusu, çekicilik, beğenme-beğenilme duygusu konmasa kim bilir nasıl tarumar olurdu dünya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder