27 Şubat 2014 Perşembe

İlk Aşk



Küçük su birikintileri tam bir yıldız şöleni; sanki onlarca yıldız küçücük bir gölete doluşmuş da göz kırpıyor. Sığışamadıkları bu küçük suda, yarışır gibiler göz kırpmada. Yaldız yaldız olmuş bu birikinti çok keyifli, ancak öylesi parlak ki göz alıyor ve bakmayı pek de mümkün kılmıyor.
Hafif bir rüzgar var. Bahar kokusunu alıp alıp burnuma taşıyan ve ıslak yapraklara değdikçe onları değerli taşlar gibi ışıldatan. Ve gölgeler… İkindi güneşinin daha da uzattığı gölgeler… Hele ki yere düşen o canım ağaç gölgeleri daha başkalaştırıyor, adeta efsunluyor değdiği yeri.
Birkaç beyaz bulut, maviliğe değen mutlu pamuk kürecikleri gibi duruyor açılmış mavi gökyüzünde. Tepemde kuşlar dönüyor, yağmur sonrası ortaya çıkan diğer kuşlar ise ağaç tepelerinde cıvıldıyor.
Okuldayım. Bitiş saatinin gelmesini ve Selim’in çıkmasını bekliyorum. Okulun devasa bir bahçesi var, yanımda da Kerim. Scooter üzerinde gidip gelerek bu geniş bahçenin keyfini çıkarıyor. Hızla kayıp gidiyor yanımdan. Parlak saçları hızının verdiği rüzgarla dalgalanıp dururken, o türlü manevralar, kıvrımlı ve hızlı hareketler yapıp duruyor. Kimi zaman yaldızlı su birikintilerinin üzerinden, kimi zaman upuzun ağaç gölgeleri üstünden keyifle ve zevkle geçiyor. Mutlu.
Zil çalıyor, birazdan çocuklar çıkmaya başlıyor. Üzerinde yeşil montu ile daha çıkmadan üst katın camından görüyorum Selim’i. Çıkarken bana bakıyor ama her zamanki gibi değil. Bir anlık bakıştan sonra gözü sürekli etrafta dolaşıyor. Normalde sürekli bana birşeyler anlatan, yanımdan ayrılmayan çocuk ne birşey anlatıyor, ne bana aldırıyor hatta yüzüme bile bakmıyor. Yanıma gelip scooterını alıyor, bu sırada birşeyler mırıldanıyor.  Nerde, nerde, nerde diyerek mırıl mırıl konuşurken gözleri fıldır fıldır bakınıyor. Ve birden hızla yanımdan uzaklaşıp aksi istikametteki diğer çıkış kapısına gidiyor. Uçar gibi gidiyor scooter üzerinde. Ne olduğunu anlamıyorum;
-Oğlum nereye gidiyorsun? diyorum ister istemez. Benden uzaklaşan sesini duyuyorum arkasından bakakalmışken:
-Anneee, Brooke bu kapıdan çıkıyor. Gitmeden onu görmem lazım.
Havada bahar kokusu varken o rüzgarlı gidiş, o heyecan, o her şeyi unutuş ve Aşkın kalbe ilk düşüşü, Esas’ı çağıran o ilk damla, o ilk izdüşümün şükrü öyle tatlı bir esinti olup doluyor ki etrafıma, ruhumun açıkça havalandığını hissediyorum. Sanki aşka düşen benmişim gibi, aşkın o eşsiz yenilik, tazelik, ferahlık çemberiyle sarmalanıyorum. Yine, yeniden o yüce duyguyu hissediyorum.
Gülümsüyorum.  Aşık bu çocuk. Çok masum, çok temiz bir aşkla tanıştırıldı bugün!
İlk Aşk by delianne
Bunlar da ilginizi çekebilir:

Hiç yorum yok: