6 Eylül 2013 Cuma

Işık; Yaşama Sevincim



Burada hastaneye gittik bir gün. Bekliyoruz bekleme salonunda. Benzer ve sabit bir görüntü var TV ekranında. Güneş vurmuş bir duvar ve duvara düşen gölge yapraklar, öylece rüzgarda salınıyorlar. O görüntü benim öyle hoşuma gitti ki. Gözümü ayırmamıştım o gölgelerden uzunca süre.
Işık, biraz daha ışık! diyen Goethe gibi giderek daha çok  anlıyorum ışığın kıymetini. Ya da giderek bünyemde ne denli iyileştirici etkisi olduğunu farkediyorum kim bilir? Belki de güneşi az bulunur bir yerde olmanın getirdiği güzel bir farkındalık hissi, ama her neyse çok iyi.
Üzerime düşen saf güneş ışığı hala kaçırtıyor beni. Köz gibi güneş ışığından hala çok korkuyorum. Benim sevdiğim bol gün ışığı ama en çok güneş ışığının eşya, insan ve tabiat üzerindeki ışık ve gölge oyunlarını seviyorum. Panjurlardan sıyrılan çizgili ışıklar, ağaç gölgelerinin oluşturduğu her türlü ışık çıldırtıcı biçimde çekiyor beni, çitlerden sıyrılanlar, yaprakları neonlaştıranlar, ışığın suyla yaldızlanması ve mükemmel dansı, ışıkla herşeyin hatlarının belirginleşmesi ve parıldaması, bitkilerin gözle görülmez tüycüklerinin dahi ortaya çıkması ve şeffaflaşması, hele ki yağmurdan sonra yeryüzünün HD yayın kalitesine geçirir gibi cilalanması, gene yağmurdan sonra çiçekleri yağmur damla damla parıldatan ışıklar, perdeleri iyice şeffaflaştıranlar, odaya girip eşyanın üzerinde yer yer dolaşanlar ve daha hatırlayamadığım sayısız türde ışık hali ve ışık oyunu var. Yanısıra sabahın taze ışığının değdiği hemen herşey, yorgun akşam güneşinin değdiği herşey, hele ikindi güneşinin arkadan vurduğu sarı saçlı çocukların daha da sararan ve  uçuşan saç telleri, gene bir insana arkadan vuran güneş ışığının insan bedenini ışıklı bir hare gibi çevrelemesi,  ağaçların uzamış gölgelerinin caddeye yahut çime serilmesi ve şerit şerit olma hali,  ah neler neler var… Düşündükçe bile içim gitti görüldüğü gibi:)
Farkettim ki; güneş varsa içim içime sığmıyor, hemen fotoğraf makinasını alıyorum elime, başlıyorum ne var ne yok çekmeye. Çocukları, evi, bahçeyi, sokağı, çıkabilirsem dışarısını… Işık avcısı diyordum kendime Instagram’da geçen gün, evim tarumar ve yapacak yığınla iş varken hepsini terkedip ışık kovalıyordum evde, bahçede… Misalen bugün görünürde güneş yok, bezginim, bunu gidermek için de ışıklı fotoğraflar ekleyeyim. Çünkü bakarken bile ferahlıyorum böylesi fotoğraflara zaten Pinterest’ten de bu yüzden kendimi alamıyorum ve ne zaman sıkılsam oraya koşuyorum.
.
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (5)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (11)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (27)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (22)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (13)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (16)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (26)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (23)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (15)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (14)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (1)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (19)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (17)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (24)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (20)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (7)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (6)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (18)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (4)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (21)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (8)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (25)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (3)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (10)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (12)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (9)
Işık, yaşama sevincim Deli Anne  (2)
Işığı yaratıp şekillendirene, yeryüzünü en ala sanat eseri gibi döşeyene, içimi  yaşama sevinciyle kıpır kıpır edene sonsuz şükürle…
İyi hafta sonları ve hayırlı Cumalar.

Hiç yorum yok: