6 Ağustos 2013 Salı

Yollardan ve Tabiattan Öğrendiklerim





Doğayla içiçe olan insan; düşünmeye başlayan insan oluyor. Zira tabiat tefekküre çekiyor ister istemez insanı. 

Doğayla içiçe olan insan giderek insancıllaşıyor; kalbi yumuşuyor, hayvani dürtüleri ehlileşiyor.

Doğayla içiçe olan insanın sert kıvrımları, katı ve kaba hatları törpüleniyor ve o insan giderek maddeden uzaklaşıp manaya kayıyor. Ve böylesi bir insandan bir başka canlıya zarar gelmiyor zira bu insanın zararla ziyanla, kavgayla dövüşle, gümbürtüyle çerçöple işi kalmıyor. Ve üstelik ne ilginçtir ki; doğaya gitme yolunda daha, yani yolun başlangıcında değişim başlıyor. 

Ben bizim ailenin tüm fertlerinin kafa göz birbirine gireceği bir anda dahi yola çıktığımızda birden tastamam mod değiştirdiğimizi, birbirimize sevgi sözcükleri ile hitap ettiğimizi, sevecenlik içinde hareket ettiğimizi ve az önceki canavarımsı halden çıkıp helva gibi yumuşarak birbirimizden özürler dilediğimizi biliyorum. Yol bile iyileştirici etkiye sahipken, yolculuk nasıl sevilmesin değil mi?

Bir süre önce İskoçya içinde küçük bir yolculuk yapınca bazı şeyleri daha net hissettim. İ. ile de bahsini ettik. Doğaya karışınca nasıl da maddi kaygılardan uzaklaştığımızı, üstünde büyük bir ciddiyetle ve çokça düşündüğümüz nice şeyin büyük bir zırva olduğunun ayırdına vardığımızı ve -Aslolan-a yaklaştığımızı vesaire. Bu sırada devasa dağların arasındaki kocaman vadilerde küçücük kalmış halde ilerliyorduk. O konuşmanın içeriği ve yeri vesilesiyle birşeyi farkettim;

Sanki doğadaki herşey mana dünyasında bir başka şeye tekabül ediyor ve tekabül eden herşey de BİR şeye işaret ediyor.

Misalen;
Dağlar: Heybeti temsil ediyor. Büyüklük karşısındaki heybet. Büyüklük karşısında küçücük kalma hissi.
Deniz: Tabii ki enginlik ve sonsuzluk hissi. Benim için bazen ürpertici.
Ağaç: Cömertlik. Vericilik. Kök Salma. Sadakat ve bağlılık. Asalet aynı zamanda. Bilgelik, ermişlik. Hem yerle hem gökle temas etmek, toprakla bütünleşmek ama bu derinliğe rağmen, bir sineği dahi gözardı etmemek, göremediğimiz bir böceğe dahi verecek birşey bulabilmek. Hasılı bunca maharetle donatılmışken ve onun yerinde olabilecek bir insan kibirden kafasını yere indiremezken, onun dallarını aşağıya eğecek denli tevazu içinde olması. Bitmez bende ağaç konusu… iyisi mi bunu bir başka yazı konusu yapmalı.
Nehir; akıcılığı, durağan olmaktan uzak olmayı, hem sakin ama hem de hareketli kalmayı, bazen coşmayı, bazen durmayı.
Ova: Düzlük, selamet.
Orman: Çeşitlilik, çok çeşitlilik ve bu çeşitlilik içinde muazzam bir uyum ve bu uyumla yaşam. Dediği gibi Nazım’ın -bir orman gibi kardeşçesine..-
Ve daha niceleri..
.
aydınlık ümit delianne (14)
Allah doğadan ayırmasın dileyeni. Gönüllerimiz tabiatla aksın, coşsun, taşsın…

Hiç yorum yok: