29 Nisan 2013 Pazartesi

Neden Blog Yazmalı?



Uzunca bir süredir bu konuda yazmak istiyordum. Bloğun artıları, eksileri, getirdikleri ve götürdüklerine dair. Kaldı ki bu yönde postalar dahi alıyordum; nasıl yazıyorsun, nasıl vakit ayırıyorsun, yazmak isteyenlere neler öneriyorsun gibi… Bilmişlik yapmaktan uzağım, ama şunu üstüne basa basa ve tüm içtenliğimle söylemek istiyorum:
-BENCE HERKES BLOG YAZMALI-
Neden mi, anlatayım:
Ben bloğa başlarken ne yapacağım konusunda hiçbir fiktim yoktu. Zaten bu işe planlı başlamamış, tam aksine dellendiğim bir gecede içimi dökecek yer ararken bu macereya atılmıştım. Yazdım; ne varsa… Zira içim doluydu. Hemen her gün yazdım, fotoğraflar derledim, kolajlar hazırladım ki oldum olası severdim bu türden şeylerle uğraşmayı, alıntılar yaptım vesaire. Kimi zaman kendimi anlattım, kimi zaman halime yandım, kimi zaman ahkam kestim, kimi zaman söylendim, kimi zaman büyüklendim, kimi zaman da kendimi eleştirdim. Yeri geldi kanatlanıp uçacak denli sevindim, yeri geldi derhal kalkıp gidecek denli dertlendim hasılı 3 seneye yakındır öyle ya da böyle buralarda epeyce debelendim. Ama birşeyler vardı burada tutan onu farkettim. Ki benim gibi istikrarsız ve herşeye heveskar biri için 3 yıla yakındır burada olmak dahi bunun en büyük işareti.
Evet birşeyler vardı beni burada tutan, çok sonra farkettim:
-Yazmak nasıl kendine yolculuk yaptırıyorsa, blog da o görevi görüyor çoğunlukla. Ki kendine yolculuk dediğim şey de illa -kendini bulmak- gibi deruni bir yolculuk olmak zorunda da değil, -kendine iyi geleni bulmak- gibi basit bir yolculuk da olabilir pek ala. Ama her ne olursa olsun yazmanın tılsımı birşeylere iyi geliyor mutlaka!-
.
Bu yolculuğun sonu var mı derseniz, hayat gibi uzun ve ince bir yol derim. Lakin duraklar, yolda karşımıza çıkanlar, yol boyunca topladıklarımız, biz farketmesek bile çıkınımıza doluşanlar ve bunlarla hasbihalimiz hasılı yol hikayeleri burada da esasa yaklaştıran. Başlarken aklımızdan dahi geçmeyenler bir de bakmışız ki hayatımızın en kıymetlisi, en vazgeçilmezi olmuş ve gönlümüzün orta yerine konmuş. Bu yüzden;
-Bence herkes blog yazmalı. Kendini ve dahası kendine iyi geleni bulmak için, yazmalı!-
Öyle birşey ki bu iş; başlarken niyet dahi yoksa, bir anlık heves de olsa, hatta taklit ile başlanıyorsa da devam etmeli. Başladığımız yerde aklımızdan geçenler ne denli soğuk, kuru ve mat ise yürürken karşımıza çıkanlar da tam aksine tahmin edilemeyecek denli renkli ve hayalsi olabiliyor pek ala, zira dediğim gibi yazmak kendi başına tılsımlı. 
Ben kimsenin blog yazmaya başlarken; ben şöyle olacağım, aman da harika işler yapacağım, dediğini sanmıyorum, bir şekilde istikrarla yapılınca, özellikle sebat ve emek olunca, dahası kişi kendini, kendine iyi geleni bulunca iyi şeyler kendiliğinden gerçekleşiyor ve yollar açılıyor.
.
Deli Anne Blog
.
Özellikle bizimki gibi (bizim dönemler demek daha doğru şimdi nisbi bir uyanma ve iyileşme var) eğitim sistemlerinde kişisel beceriler ön plana çıkmıyor. Varsa yoksa etiket kazanmak oluyor ve dolayısıyla kişi sevdiği şeyi bulamıyor, becerilerini ve yeteneklerini keşfedemiyor, gerçek ilgi alanlarını bulsa bile bunları bir kenara atmak zorunda kalıyor.  İşte bloglar bu noktada çok işe yarıyor. Kişiler öylesine (!)  işlerle uğraşmak için  blog yazmaya başlarken, belki yemek, belki dikiş, belki öykü vesaire, bir anda değişiveren hayalsi etki ile yaptıkları ve önüne açılanlar basit bir hobi kavramından öteye geçiriyor onu. Giderek kişinin vazgeçilmezi oluyor ortaya çıkan, hem de kıymetlisi ve yaptığından haz alıyor. Belki yaşamında ilk defa yaptığı şey haz veriyor ona. Zira tatmin sağlıyor yapılan ve haliyle iç huzuru getiriyor. Bu yüzden bir başlayan ve işin lezzetine varan bir daha kolay kolay bloğunu bırakamıyor.
Giderek hobilerini, ürettiklerini, elde ettiği kazanımların cümlesini işe çevirenler de oluyor, bu da ayrıca güzel birşey çünkü hayatta çok zor yakalanan ve çok az kişiye nasip olan -sevdiği işi yapmak- dediğimiz şey oluyor. Yani;
-Kişi daha önce hor görülen, bir kenara itilen hobi, üretim, emek, sanat nevinden şeylerle hemhal olunca, kısaca sevdiği şeyi yapınca, hatta ve hatta sevdiği şeyi işi yapınca tatmin oluyor ve iç huzuruyla doluyor.!-
.
Yanısıra başka etkin artılar var; bunlardan birkaçını madde madde yazayım:
1- Blog yaşayan, dinamik bir yer. Burada karşılıklı bir konuşma hali var. Bu da bloğa canlılık katıyor ve bu canlılık yazana da, okuyana da yansıyor.
2- Blog yazarken başka blogları okumak da kendiliğinden oluşuyor ve bu da blog ortamına ekstra bir hareketlilik katıyor. Üstelik bu yolla hayata dair pek çok yerde bulamayacağımız bilgiye ve tecrübeye çok kolay yoldan ulaşmak mümkün.
3- Blog yazmak araştırmayı gerektiriyor ve bu da öğrenmeyi ve gelişmeyi getiriyor. Ben 3 yılda öğrendiklerimi anlatsam burdan köye yol olur sanırım.Ve bu öğrenmelerimden çok memnunum hatta bu işe bundan sebep de tutkunum.
4- Karşılıklı konuşma hali, diğer blogları okuma, ortamdaki dinamizm yepyeni keşiflere de imkan tanıyor. Hem kendine, hem de dünyaya dair.
5- Normal hayatta karşınıza çıkamayacak denli karmaşık bir arkadaş kitlesi edinmek mümkün. Bu tek başına bile çok iyi bir sebep burada olmak için. Çeşitlilik, renklilik var. Ve bu çeşitliliğin bayıldığım çeşitli sesleri ve fikirleri var. 
6- Bu çok önemli ve içimi hoş eden birşey benim: Son dönemlerde reel hayatta varolan keskin ayrımlar, bölünmüşlük, sert kıvrımlar ve önyargılar kırılıyor burada. Bir blog yazarı bir diğerine dünya görüşü nedeniyle çemkirmiyor bilakis normalde hiç biraraya  gelemeyecek iki zıt kutup (gibi görünen kişiler) birbirlerine yaklaşıp, yakınlaşabiliyor ve önyargıların saçmalığı ortaya çıkıyor. Zihinlerdeki kalıplar bu yolla kolayca kırılıyor. Farkediliyor ki, çok uzak görünenin de beş parmağı var kendisininki gibi. O çok uzak gördüğü kişinin de benzer kaygıları, acıları, üzüntüleri ve basit sevinçleri olduğunu farkediyor hasılı ve o uzaklık çoğunlukla eriyip gidiyor.
7- Öylesine hızlı bir dünyada yaşıyoruz ki, birşeyi iyi yapan, emek harcayan derhal ayıklanıyor ve ortaya çıkıyor. Ve büyük ihtimalle de kıymeti biliniyor.
.
Olumsuzluğa gelince; benim gibiler için fazlaca ortada olma riski var. Ama dileyen onu da bertaraf edebilir, yani bloğunu kişiselleştirmeyebilir. Bir de hayattaki gibi her konuya her konuda konuşanlar hep var, bunlar sinir bozabilir ama aldırılmayabilir. Mümkünse elbette:)

Bu yüzden ahkam kesmekten ziyade içten samimiyetimle bir kez daha diyorum ki; uyduruk da olsa, taklit de olsa, iki kelamla da başlansa bence herkes blog tutmalı. Sırf iş, kazanç, şöhret gibi düşünmeyin blog iç huzurunu yakalamanız için bir fırsat olabilir.
Nasıl yazmalı derseniz; başlayın derim… sebat edin.. sevdiklerinizi içine yerleştirin.. ama gezin de,  görün de… size taklit gibi görünse de yazın, çizin vesaire…
Nasıl fırsat bulacağınıza gelince… birşeyleri varsın eksik yapın ama yazın.. İstek ve şevk çok önemli bu işte…
.
Bir sonraki yazıda blog vesilesiyle sevdiği şeyi işi yapanları yazmaya çalışacağım.
Siz de aklınıza gelenleri yazarsanız iyi bir blog kaynağı oluşturabiliriz. Ve belki daha faydalı birşeye vesile olabiliriz. Teşekkürler herkese!

Hiç yorum yok: