12 Mart 2013 Salı

Başlasın Öğrenme Devrimi 1: Toprak Kabul Etmi!



Efsanevi komedi filmi Davaro’da, Şener Şen’in unutulmaz gömülme sahnesi vardır hani; öldüğü düşünülen Sülo’nun üstüne toprak örtüldüğü sırada toprak hareketlenir ve gömenlerin herbiri çil yavrusu gibi etrafa dağılırken o müthiş replik dile gelir: Toprak kabul etmi! (Bknz. Davaro Mezar Sahnesi)
Günlerdir dilimde bu replik var. Zira problem derecesinde farklılık gösteren Selim’in bünyesi, tıpkı yukarıdaki gibi; normal eğitim sistemini kabul etmiyor, edemiyor! Başkaca bir izah bulamıyorum.
7 yaşına henüz girmiş bu çocuğun gittiği 5. okul bu. Tamam bu sayının artmasında bizim sıklıkla yer, ülke değiştirmemizin de etkisi büyük ama şu da net ki; ne zaman alelade bir okula gitse; yalan yanlış da olsa bir şekilde herkesin sisteme girdiği yerde, bilinçsiz de olsa direnişe geçti Selim. Ve ne zaman özene bezene, içinde hakkaniyetli öğretmenlerin, üzerinde düşünülmüş yenilikçi sistemlerin olduğu bir okula gitse kendiliğinden ay gibi parladı Selim. En çok rahat ettiğimiz yer ise ilginçtir ki, Üstün Potansiyelli çocukların eğitim gördüğü sınıf oldu. Sabah 9, akşam 6 gittiği, neredeyse hiç başıboş bırakılmadıkları, oyun adı altında, türlü materyalle sayısız bilgiyle donatıldıkları bu yerden hiç şikayetçi olmadı Selim, bilakis hemen her sabah büyük bir iş iştiyakla ve iştahla okula gitti. Şu kesin ki; işini gönülden yapan, yeniliğe açık olan, çocuklara göre şekil almakta zorlanmayan ve eğitimi kırılmaz bir duvar, sert bir kalıp gibi değil de dinamik bir yapı olarak algılayan öğretmenlerinin büyük payı vardı bu memnuniyette ve mutlulukta.
Ve şimdiki durumsa birçoklarının bildiği gibi; gene sahnede Selim, gene şuursuz ama çıldırtan bir direniş. Şüphesiz sebepsiz değil ama bu da artık mevzu bahis edeceğim şey değil.
.
Tree is Free DelianneSelim’in bana İngilizce’deki -THE- telaffunuzu anlatma yolu.
.Se
Yaşadıklarımdan onlarca tecrübe edindim. Zihnimde sayısız fikir türettim, olmaz dediklerimi bile oldukça olağan kabul ettim, inceledim. Ve bütün konuyu derlediğimde şuna kesin kanaat getirdim:
“Öğrenim; insan fıtratına işlenmiş harika bir güdü, Yaradandan gelen büyük bir lütuf ve ikram, hakiki bir nimet ve yaşamsal bir ihtiyaç! Bildiğimiz anlamda eğitimse koca bir fiyasko!”
Şu anki vaziyet içinde, devletlerin uyguladığı politikalara göre eğitim dediğimiz şey; beyinleri dümdüz etmekten öteye geçemiyor. 7 yaşına henüz girmiş bir çocuğun anladığını (Bknz. Small Brain) birileri ya anlamıyor ya da anlamak istemiyor.  Bu sistem; sığ beyinli, kalıplaşmış düşünceli, hayalgücünü yitirmiş ve gerçekle fazlaca ilintili prototipler üretmeye endeksli! Farklı çocukları direkt reddediyor ve -her ne şekilde olursa olsun- farklılıklarını yontup alelacele sisteme sokmaya çalışıyor. Evet bu şekilde sistem işliyor, çarklar gene kusursuzca dönüyor ama bireysel anlamda bazen sebebi aşikar bazen de gizli mutsuzluk ve huzursuzluk başlıyor. Zira kişi kendi rızası ve içten gelen dürtüsü ile doğru davranış biçimine ulaşamadığından, ancak böylesi bir eğitimle zapturapt altına alındığından çatlaklar başlıyor. Belki cani olmuyor bu kişiler ama mutlu yetişkinler de olmuyor! Bilakis çoğu ne istediğinden habersiz, mutsuz ve huzursuz bireyler oluyor.
.
Buraya gelmeden önce sanıyordum ki, gelişmiş ülkelerde birçok şey farklı, hatta harika. Herşeyi öyle sanıyoruz ya da sandırılıp kandırılıyoruz ya. Oysa bizde hiç olmazsa eğitim konusunda değişim var, dinamizm var, hareket var, yanlış uygulamalar da olsa hatayı düzeltmeye ve yenilenmeye razı iyi kötü bir oluşum var. Avrupa gibi yerlerde ise oturmuş bir sistem, sistemin oturmuşluğuna çok fazla güvenen, bu yüzden elini kolunu oynatmaya asla ve kat’a meyletmeyen, verilen müfredattan bir gıdım öteye geçemeyen, geçerse öleceğini zanneden ve değişimden ölesiye ürken evrak memuru zihniyetinde eğitimciler var. Ben şunu anladım: bu tip ülkelerde birşey yürüyorsa kesinlikle ama kesinlikle başka bir alternatif düşünmüyorlar ve biri çıkıp da bir başka alternatif sunduğunda ise bundan vebalı gibi kaçıyorlar.  Burada da olan tastamam bu!
.
İşte tam bu noktada aylardır taslaklarımda bekleyen şu iki video imdadıma yetişiyor adeta. Ken Robinson’ın Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor ve Başlasın Öğrenme Devrimi adlı iki Ted Söyleşisi harika. Tam da yarama dokunuyor söyledikleri. O da İngiltere’den Kaliforniya’ya taşındığında benimki gibi iyi beklentilerle gidip eğitim sisteminin benzer yavanlığı karşısında hayal kırıklığına uğramış olmaktan bahsediyor.
İzleyin büyük keyif alacak ve üzerinde çokça düşüneceksiniz.
.
.
Bu iki söyleşiyle bende pek uzun bir hikayeye dönüşen eğitim mevzusuna girişi yapayım. Yolum uzun, bu yüzden bir türlü girişi yapamamıştım. Ama şimdi yazmak ihtiyacındayım. İyi niyetli fikirlerin istişaresi de bir başka yazma sebebim.
Sırada türlü alternatifler; Free Schools, Home Schooling var, Montessori hikayem ve Waldorf okulu gezintilerim var, eğitime çemkiren filmler ve şarkılar var, hasılı merak edene var da var…

Hiç yorum yok: