19 Ekim 2012 Cuma

1 Zorluk & 2 Kolaylık



Selim’in tatili bitti bitiyor, benimse içim içimi yiyor. Eskiden okula gitsin de, o da rahatlasın ben de diyordum, şimdi acaba okula hiç gitmese mi diyorum. Evet, çocuklardan nefes alamıyorum aman n’olur yalnız kalayım bir an, diyen ben diyorum bunu. Anlıyorum ki, insanın çocuğuyla evde olduğu anlar ne huzurlu, ne de sakinmiş meğerse. O dert yana yana bitiremediğimiz bebeklikleri; uykusuzlukları, diş çıkarmaları, hatta ateşli hastalıkları bile hiç dert değilmiş. Hele o zamanı baz alıp dünyaya ders vermelerimiz, bloglarda atıp tutmalarımız ne de cahil işiymiş. (Allah bu günlerimizi de aratmasın)
Dünya kirli, dünya bulaşık! El bebek gül bebek dediğimiz, esen yelden esirgediğimiz**** çocuklarımız evden çıktıkları anda başlıyor yaşamla mücadele. Tamam elbette dünya dediğimiz şeyde sabit ve sonsuz huzur yok bu da malum, lakin kıyamıyor insan işte. Bunun için dedim; Annelik Daimi İç Sızısı diye. Dünyayla tanışan çocukla birlikte annenin iç sızısı daimi olarak duruyor ve sızlıyor orada öylece, kimi zaman ince bir sızı, kimi zaman kaynar kazanlar gibi fokurdayacak biçimde. Bir yangın ki anne yüreği, kor hep sabit, sadece kimi zaman harlı, kimi zaman sakin!
Kreşle ya da okulla başlayan evden çıkış ve çıkış o çıkış. Onlar bizim en kıymetlimiz ama eller için değil! Eller için alelade biri bizim can bebelerimiz.
Selim’e bakıyorum sızım sızım sızlıyor sol yanım. Tatil ona kesinlikle yaradı. Halleri yumuşadı, sesi yumuşadı, eski makul ve sevecen Selim’e çok yaklaştı. Hareketlerini toparladı, en azından çamurda emeklemiyor, delice çığlıklar atmıyor, dün baktım pencereden, sokakta bir komşu çocuğu ile edeple ve sevecenlikle oynuyor, kardeşine en yumuşak sesiyle konuşuyor, çekmiyor, çekiştirmiyor… Hasılı huzur eve görünür şekilde yeniden yerleşiyor ama ben en huzurlu anda bile çok huzursuzum. Çünkü okula gidecek gene kaçarı yok. Gene aynı şeyler olacak mı, olmayacak mı bilmiyorum, okula da, müdireye de güven duymuyorum.
.
Ne yapacağımı, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. En çok da bu yoruyor beni. O okuldan almalı mıyım, alırsam diğer okulda da sorun çıkabilir, e o zaman nereye dek çocuğumu kaçırmalıyım, Müdireye -bullying- yapıyorsunuz diye çıkışmalı mıyım, yahut üstü kapalı tehdit mi savurmalıyım, bu konuşmaları hemen mi yapmalıyım, yoksa biraz gözlemlemeli miyim, biraz gözlemlemek zor geliyor ama ikinci bir vaka olmasını göze alamıyorum, can bu, evlat bu, öğretmeni ile irtibatta olmalıyım, ya da İngilizcesi için destek mi almalıyım, oyun ablası mı bulmalıyım, Belediyenin destek birimlerinden destek mi almalıyım, Eski bir öğretmen olan Peter’a sormalı mıyım, yoksa karşı komşumuz eski avukat Ann Teyzemize mi danışmalıyım, abartıyor muyum yoksa hafife mi alıyorum, bilmiyorum, bilmiyorum! Bir de İ. ile kriz anlarında hemen çatışmalarımız var. O her zamanki gibi daha taktiksel yaklaşıyor bense duyguyla. Ama mantığını değil kabul etmeye, dinlemeye bile tahammülüm yok. Mantıklı açıklamalarla içimdeki yangını bastırmayı istemiyorum. Ve hele ki belki de annelik içgüdülerimin öncülüğünde doğruyu bulmam sözkonusuyken onun mantığıyla içgüdülerimi de sindirmek istemiyorum. Bu yüzden ya bu konuda hiç konuşmuyorum, ya da -gak- dese sesimi yükseltiyor ve onun sesini bastırmaya çalışıyorum.
Ve korkuyorum! Çok korkuyorum! Selim bu konuda güçlense keşke diyorum ama ya ters teperse diye çok korkuyorum. Ya içine attıkları bir hastalığa sebebiyet verirse! Maazallah çok korkuyorum. Çünkü onu ilk defa bugünlerdeki gibi hassas, kırılgan ve alıngan görüyorum. Duygu dünyası da tıpkı hayal dünyası gibi çok yoğundur hem biliyorum.
.
Dün akşam göçmen kuşlar geçiyordu; akın akın, göğü doldurmuşlardı, hem sesleri de vardı, manzara çok güzeldi ama ben hissedemiyordum, çünkü içimdeki sızı sanki tüm hücrelerime nüfuz etmiş ve içimde başka şeye yer bırakmamıştı bu yüzden baktıklarım gözümde kalıyor içime inmiyordu. Bir ara içimden şu duayı ettiğimi farkettim: Allah’ım ben bu güzellikleri içim rahat hissetmek istiyorum, beni onları görebilme ve hissedilme huzurundan alıkoyma. Ben buna muhtacım! Çünkü içimi kemiren bu endişeler varken bakıyorum ama görmüyorum. Şu anda beni dünyanın en güzel mekanına koysalar nafile çünkü biliyorum. Bu sorun giderilmedikçe, evladım iyi, diyemedikçe rahat etmez ki içim.
.
Bir süredir kesseler ağlayamıyordum. Bir kaç gün önce açtım Sema Moritz’i dinliyorum ve mutfakta bulaşık yıkıyorum, her nasıl olduysa ağlamaya başladım. Belki saatlerce bulaşık yıkadım ve saatlerce ağladım. O günden beridir genellikle evde ıslak gözlerle dolaşıyorum. Tamam biliyorum güçlü ol diyeceksiniz, ama olamıyorum. Sözümona çaktırmıyorum ama çakılıyor her halim biliyorum.
.
“İşte böylesi günlerde iyi ki yalnız değilim diyorum. İyi ki büyük bir dayanağım, iyi ki büyük bir sığınağım var. İyi ki benim içimin yandığı evladımın benden öte, benden ziyade sonsuz merhametli bir sahibi var diyorum. Bazen kendimi toparlayamıyorum, bazen unutuyorum ama tesellim ancak onda biliyorum. Bana zor görünen, bana trilyon kez bilinmeyenli berbat bir denklem gibi gelen şu problemin onda basit bir çözümü var biliyorum. Sorularımın cevapları var. Zira O’nun tarafında karmaşa yok, netlik var. Karmaşa benim kıt kanaat görüşümde biliyorum. Az gördüklerimle çok şeyi çözmeye uğraşıyorum. Ve bu yüzden bugünlerde mümkün olduğunca O’nu ve O’nu anlatanları dinliyorum.”

 .
“Rabbin seni ne unuttu, ne de terketti.”¹
.


“Kalpleri ümitsizlik kuşattığında,
Rahat göğüsler, sımsıkı daraldığında,
Sıkıntının gitmesi için bir yol bulamadığında,
Hiç bir zekî kendi düşüncesiyle ondan kurtulamadığında,
.
Senin ümitsizliğine karşın
Elbet bir yardım gelir.» ²

.

“Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” ³
.


 “Ve sen yine sınandığında,
ve yine kalbin daraldığında,
Ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında,
Ve yine ne yapman gerektiğini bilmediğinde,
Uzun uzun düşün
Ve hatırla Yaradanını
Allah kuluna kafi değil mi?” 4
.

” Sonra yolu ona kolaylaştırdı.” 5
.

“Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” ³
.

“İnsanın sıkıntıya düştüğü pekçok olaylarda,
Mutlaka Allah katında vardır bir çıkış,
Olaylar tamamlanıp halkalar bağlanınca,
Bolluk gelir ama insan onun hiç açılmayacağını sanırdı.” *
.

“Rahmette zahmet, zahmette rahmet vardır. ” **
.

“Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Elbette zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” ³
.


“Zorluk gelip şu taşın içine girseydi, kolaylık gelir ve en sonunda onu oradan çıkarırdı.”***

.

“Hiçbir zaman bir zorluk, iki kolaylığı yenemez.” ***
“Tek bir zorluk, iki tane kolaylığı asla yenik düşüremez.”***
.
“Muhakkak ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Elbette zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” ³
Öyle ise boş kaldın mı hemen koyul
Ve Rabbine koş!” ³
.
————————————————————————————————————————————————————————
.

Deli Anne’ye, Facebook’a, Twitter’a ve posta kutuma sayısız yorum, mesaj aldım. Çok, çok, çok teşekkür ediyorum herkese. Hem de öyle böyle değil, sımsıcak, açıklayıcı, örnekli, önerili pek çok yorumdu aldığım. Çok etkilendim ve iyi ki blog yazmışım dedim yeniden.Ve gene affedin! Herkese cevap yazamadım.
Meğerse çok sıkıntı çeken insan varmış meğerse yurtdışında:( Hasılı dünya üzerinde hiçbir yer güvenli hiçbir yer kusursuz değil! Çok daha iyi anladım. 4 büyük ülkede yaşamış Özlem’ciğimin dediği gibi anladım ki hayat bir debelenme hali. Böyle böyle debelenerek yaşayacığımızı kabullenmek gerek ama her zaman bunca kolay olmuyor işte.
.
,
Mevlam Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler.
.
İyi Haftasonları ve Hayırlı Cumalar
————————————————————————————————————————————————————————
¹ Duha Suresi, ²Ebu Hatim es-Sicistânî, ³ İnşirah Suresi, 4 Sümer Suresi, 5 Abese Suresi, * Anonim, **Atasözü, *** Hadis
.
****Bir Anne sözü:)

Hiç yorum yok: