26 Mart 2012 Pazartesi

Mutluluk Dersleri 15



Bana göre büyük badireleri atlatmış olmanın, ciddi bir sabır sınavını (umuyorum ki) geçmiş olmanın, çıldırmadan ateş altından çıkmış olmanın, ortalıktaki tazecik ve yoğun dumana aldırmadan, dünyanın en berrak havasını soluduğumu sanmamın, yüzlerce, binlerce kez şükretmenin hazzının ve yeni doğmuşum gibi coşmanın ve taşmanın etkisiyle yazıyorum bu Mutluluk Derslerini. Hem mutluluğumu yoğun olarak hissettiğimden, hem bu hissi diri tutmak istediğimden, hem bu şekilde içimde biriken olumlu birikintiyle olur da bir atak daha olursa onu da bertaraf edecek kuvvete sahip olmak istediğimden.  Hem de gene büyük oranda ihtiyaca binaen.
.

“Mutluluk; hastalıktan göz gözü görmeyen evde, sislerin hafifçe kalktığı yerde, unutup ağrıyı, sızıyı ve az önceki medet çığlıklarını, oyuna dalan minik adamlarımı seyretmekte. Aldırmadan tarumar olmuş evin haline, kaldıkları yerden devam etmeleri gülüşmelerine ve hatta didişmelerine.”
.
“Mutluluk; köşe koltuğun her iki köşesini tutan ve hastalıklarına rağmen kitap okumaktan geri kalmayan yorgun savaşçılarımı seyretmekte. Birinde elbette Dinozorlar kitabı, diğerinde Caillou. Biri 3 gün boyunca en büyük beslenme kaynağı olan çubuklu kraker yiyor, öbürü Sarah gibi ağzını açıp -A,aaa- diyor.”
.

“Mutluluk; evde hastalık kelimesi geçtiği an, zihnimde mutluluk ibaresi olarak ışıyan; Yabanmersinli Donut ve Kahve ikilisine kavuşmak hasretle. Ve aldırmayıp kilo vesaire derdine; -çocuklarımın bana, benim de beni mutlu edecek tatlılara ihtiyacım var- deyip gayet rahatça ve cesurca tatlıları yemekte birbiri ardına.  Hem inandım ben, kilo olmadı onlar, sevgi oldu, aşk oldu, yaşama sevinci oldu.”
.

“Mutluluk; evdeki yoğun fırtınaya, biri bitmeden öbürüne geçen hastalık taarruzlarına rağmen, zaman zaman tökezlesem de,  ilk fırsatta yüzümü dönmek ve gömülmek el işlerine. Hasılı mutluyum şimdilik iplerle, tığlarla vesaire ile.”
.
“Mutluluk; ilk fırsatta ele geçirdiğim; LET THEM TALK albümü ile, tam da adına yaraşır biçimde, elimde kahvem ve bademli-tarçınlı kurabiyeyle sohbet eder gibi Hugh Laurie ile kendimden geçmekte. Hatta Melodiğimin de  -Battle of the Jericho, Jericho, Jericho- nakaratına Ceyko deyip eşlik etmesi minik ve güzel sesiyle ve dinlemek bu sesi keyifle.”
.
“Mutluluk; çocukların hastalığında bir mola verip Biberli Sıcak Çikolata‘yı denediğim günde, kalkıp zorlukla yattığı yerden; -Ben de sana yardım edeyim de tarifi yazayım- deyip ekrandaki harfleri bilir bilmez yazan oğulcuğumla birlikte işe girişmekte. Derken aradan geçen günlerde, bilir bilmez yazdığını sandığım çocuğun, meğerse okumayı sökmüş olduğunu görmekte. Hem de TRT Çocuk Dergisi’nde gördüğü Kelime Avı’nı çözecek şekilde. Mutluluk; hem kaçırdıklarıma hüzünlenmek ve hem de yol alan oğulcuğumu görerek sevinmekte.”
.
“Mutluluk; Melodik namının hakkını ziyaedisyle veren minik oğulcuğumun Rock Star edası ile elektro gitarı konuşturmasını (!) seyretmekte büyük keyifle.”
.
“Mutluluk, güneşli, güzel bir havada, hastalıklar bu denli çıkmamışken ayyuka, kendisi basit ve sade ama sohbeti hakikatli ve şahane kahvaltı masasında, çok uzaklardan gelen güzel bir dostla olmakta. Ah, ne iyi geldin bana Esma!”
.
“Mutluluk; gene o günlerde, henüz pür sağlık ve pür neşe içinde olan minik bebeğimin çikolatayla derin hasbihali neticesinde girdiği Kedi halini seyretmekte. Üstelik de -miyav, mav- sesleri eşliğinde.”
.
“Mutluluk; bir süredir sevmek ama uzaktan bakmak şeklinde ilişkimizin olduğu kitaplara dokunmanın bile bana terapi gibi geldiğini farketmekte. Bir de şekil şekil, çeşit çeşit ayraçlarımı onlara peşkeş çekmekte.”
.
“Mutluluk; gene doyamadığım ayraçlardan birini görüntülemekte. Hele ki bu ayraç,  bayıldığım motiflerle yaptığım ve Hippi adını verdiğim ayraç ise. Üretmek ne güzel şeymiş meğerse, hele çeşitli, kısa süreli ise ve bağlayıcı değilse. Özgürce örmek ne güzelmiş meğerse.”
.
“Mutluluk; Pinterest Etkisi‘nde ve bu etkinin benimle birlikte evin çehresini de değiştirmesinde. Misal, büyük oğulun, yaptığımız uyduruk Süper Kahraman Peleriniyle tümden havaya girmesini ve yukarıdaki dehşetengiz şekli alarak Dünyayı Kurtaran Adam’dan öteye geçmesini seyretmekte. Ve anneliğimin sevdiğim hatta biraz da havalara girip böbürlendiğim günlerinde. “
.
“Mutluluk; bu sevecen manzara ile coşkun, aşkın, taşkın bir nehir misali coşan gönlümü hissetmekte. Bazı akşamlar yatağında birkaç dakika oyun oynayan abinin yanına ilişen ve çeşitli -vaaa, oooo, aaaa- nidaları eşliğinde oyunla bütünleşen, nidaları kestiği an abiyle sohbete girişen küçüğe, merhametle yaklaşan ve elden geldiğince konuşmalarına katılan büyüğe bakmakta doyamamaktır mutluluk. (İşte böylesi anlarda ne güzel geliyor kulağa 3.çocuk, lakin son günlerde hastalık ve yalnızlıkla birlikte korkunç geliyor  bu fikir, yazık!)”
.
“Mutluluk; haftalardır bombardımana tutulduğum hastalıklarla aklımın (yani sanırım) salimen kalmasına vesile olan uğraşlarıma gömülmekte ve gömülmeye bir an dahi olsun fırsat verebilmekte. Çekilip bir anlık da olsa köşeme, alıp da elime ipleri ve şişleri örmek de örmek habire. Ve sanki ben ördükçe, ipler bir bütün olup mana ifade ettikçe, gergin, karmaşık ve birbirine dolaşık düşüncelerimin ayrışmasına, yeniden sade ve yalın bir hal almalarına tanık olmak ve bununla rahatlamakta.”
.
“Mutluluk; son dönemin favori hareketinde. Alkışlarla yaşıyorum, Rock Star, Jericho derken kendini iyiden iyiye şöhretli sanan miniğimin girdiği havanın etkisiyle Paparazzilere müdahale eder gibi anneye mukavemet göstermesinde eliyle. Üstelik de -yab-ma-, -yab-ma anne- yab-maaaaaa!- sesleri eşliğinde.”
.
“Mutluluk; büyük çocuğun hastalığı süresince, canının çektiği nadir yiyeceklerden biri olan Altın Çilek’le yeniden hasbihal etmekte. Vurulup endamına ve zarafetine ve altından da öte harikulade rengine ‘Büyük Sanatkar’a giden yolu takip edebilmekte. Ve en büyük mutluluk; çok az da olsa yaklaştığını hissetmek:  ‘O’ndan gelen herşeyi, sırf O’ndan geliyor diye sevmeye ve razı olmak gelene.’”
“Mutluluk; düşünmek sebepleri, düşünmek kendini ve olan biteni, düşünmek sebeplerin içindeki yerini ve silkinmek bu düşünceler neticesinde. Düşünmek ve susmayı dilemek ve idraki verene şükretmek en büyük mutluluk!”
“Ve her anda açık tutulan sayısız Mutluluk Kapısı’na şükretmek çokça! “
—————————————————————————————————————————————————————————–
Dün gece hazırlarken bu dersleri, ciddi bir hastalık atağına daha yakalandık. Ve çok iyi anladım ki, kendime değiyor ancak benim nazarım. Bunu deme sebebim de şu: gene bakamıyorum hiçbir yere, yazamıyorum kimselere. Her yer gene öksüz kaldı. Yanısıra farkettim ki hareketlerim hepten şaşmış ve başkalaşmış, sizden ricam bugünlerde bende bir anormallik sezen, lütfen ciddiye almasın! Ha, bir de hediyeyi sonuçlandıramadım. :(

Hiç yorum yok: