3 Şubat 2012 Cuma

Mutluluk Dersleri 14




“Mutluluk; küçük çocuğun türlü eziyetlerine rağmen, yılmadan, huzur kapısından kendimi içeriye atmakta. Ve sanki ödüllendirilmek üstün gayretim ve azmim dolayısıyla. Çıkıp da yukarıya, oturtup da çocuğu sakince yanıbaşıma, birden, o harikulade akustiği içinde camiin, berrak ve temiz sesiyle söyleyenin, pek manidar sözlerin geçtiği o enfes musikiyi ansızın duymak ve mest olmakta. Ve denk getirildiğim bu mevlid dolayısıyla kendimi çok, çok bahtiyar saymakta.”


“Mutluluk; huzurla dolduğum o günde, yatırıp da küçüğü yerli yerine, sevgili yarimle yeni fincanlar eşliğinde kahvelerimizi içmekte.”


“Mutluluk; Hayata Kısa Bir Mola‘dan kalma yadigarları her gördüğümde tebessüm etmekte. Ve anmakta sıcak Gülçin’i ve Ayda’yı gene.


“Mutluluk; fotoğraflarken o günden kalanları, arka planı dolduran sürprize bakakalmakta. Bir yandan şükrederken o sürprizlerin varlığına, bir yandan dua etmekte; hayatımın her karesinin onlarla dolu olmasına, onlarla yaşanmasına hayırlısıyla, diye.”


Son sonbahar
“Mutluluk; kardan önce Son Sonbahar Şöleni’ne tanık olmakta. Ve bir türlü doyamadığım bu harikulade sanata hayranlıkla bakmakta, içimde coşku ve aşkla.



“Mutluluk; işe yaramaz diyerek bir kenara  attığım bebek küvetini bulan küçük çocuğun, hazine bulmuşçasına sevinmesini ve küveti binbir zahmetle odaya taşımasını seyretmekte. Ve günlerce, kah içinde oturmasını, kah ters çevirerek binbir türlü binek yapmasını seyretmekte.”



“Mutluluk; evin envai çeşit yerinden çıkan oyuncaklara aşina olan ve artık şaşırmayan annenin, buzdolabını açmaya yeltenmişken, burun buruna geldiği; mıknatıslı olduğu için dikey vaziyette öylece orada duran arabayla çocukları tarafından yeniden şaşırtılmasında.”



“Mutluluk; karne gününe giderken; bugün şık olmalıyım anne, diyerek kendince özenli giyinen büyük çocuğun, kravatı taktıktan sonra; vay, sanki evleniyorum, demesini hayretle ve tebessümle seyretmekte. Ve ardından gelmesi büyük çocuğun elinde harikulade bilgilerle dolu karnesi, sürprizler ve  çiçeklerle.


“Mutluluk; daha önce adını sanını bilmediğim, bilmediğim gibi merak da etmediğim ve üstelik -asla bunları almam- diyerek çemkirdiğim, dinozor, ejderha, sürüngen, böcek hasılı daha önce feryat figan kaçındığım bilimum yaratığı şimdi keyifle ve merakla satın almakta. Hatta öyle ki, kendime birşeyler almaktan vazgeçip tüm servetimi (!)  bu yaratıklara yatırmakta.


“Mutluluk; yukarıda bahsi geçen yaratıklardan birini görür görmez, -işte, bu tam da oğlumun isteyebileceği birşey- deyip, İ.nin -bu ne, çok saçma- itirazlarına rağmen, oğlunu tanıyan bir anne olarak gayet kendinden emin ve kararlılıkla alınan bu dehşetengiz kolkapan ejderhanın oğlan tarafından karşılığını bulması ve annenin bundan kendine pay çıkarmasında. Ve ileriye götürüp işi böbürlenmesinde hatta.


“Mutluluk; çocukların kendi oyuncaklarını kendi elleriyle üretmesini, evdeki doğal geri dönüşümü ve devri daimi keyifle seyretmekte. Misalen; daha önce bahsi geçtiği gibi küçük çocuğun pet şişeleri meraklısı olduğu arabalara, büyük çocuğun küçük şişeleri müzik aletine dönüştürmesi ve gene büyük çocuğun poşet zamazingolarını ejderha ağzı ve kapanı olarak kullanması ve bundan oyuncakların aksine sıkılmıyor olmaları.”


“Mutluluk; sevdiklerimin ayırdına varmakta. Kış mevsimi sevdiğim, kar sevdiğim, sıcak ev, sıcak anlar sevdiğim ama bunların hepsi zaten bildiğim şeyler kendim hakkında, bilmediğimse, kara değen güneşle oluşan enfes ve son derece estetik manzara ve bu manzara karşısında hissettiklerim. Işığı alan karın bulunmaz, berrak, parlak bir beyaza dönüşmesi, kristalleşmesi ve buğulanması adeta. Karın ve kara düşen ışığın yarattığı muazzam manzaranın beni kuldan öte, kuldan ziyade boyutlara taşımasında!”


“Mutluluk Bir Kış Masalı‘nda ve devamında...”


“Mutluluk; pek sevdiğim metal kutuları ile atmaya kıyamadığım ve ta Moskova’dan kalma çaylardan içmek soğuğun ardından.



“Mutluluk; karla bütünleşen çöreklerin yer etmesi hafızamda. Dışarısı soğuk ve bol karlıydı, ev sıcaktı ve çocuklar şendi, İ. dersen O bile bizimleydi ve bu çörekler keyifle yendi.



“Mutluluk; soğuk Kış günlerinde, abinin evde olmasının verdiği büyük keyifle coşması küçük çocuğun ve keyfetmesi gönlünce. Ve elbette abinin de ilgilenmesi sebebiyle hepten keyiflenmesi ve ne derse yapması içtenlikle. Misal; gir dediği kovaya zevkle girmesi ve oradan hasbihal etmesi abisiyle.”

Bu kutlu ve mutlu güne bizleri yeniden kavuşturan, bu mübarek günü Mutluluk Dersleri ile karşılamamı sağlayan, dersleri yazdıkça yazdıran, malzememi daha daha ve hakikatle çoğaltan, yanısıra 6 yıl önce, tam bugün, şu saatlerde, gene bir Cuma sabahı, oğulcuğumu selametle kucaklamamı sağlayan, günlerin, güllerin, herşeyin sahibine sonsuz şükürler olsun. Ve elbette bugün doğduğu dünyayı aydınlatan güllerin efendisine selam olsun! Cumanız, Kandiliniz hayırlı olsun!
—————————————————————————————————————————————————————————–
*Bir önceki yazıya bıraktığınız güzelim yorumlarınıza henüz cevap yazamadım. İlgisiz sanmayınız lütfen. Sadece bugüne bu dersleri koymak için çok fazla telaş yaptım. Teşekkürler herkese!

Hiç yorum yok: