9 Şubat 2012 Perşembe

Duaya ve Yardıma İhtiyaç Var!



Birkaç yıl önceydi, bir haber okumuştum gazetede. Ansızın hayatlarını kaybeden bir anne ve babanın hikayesini anlatıyordu. Detaylar çok bulanık, nedir ne değildir hatırlamıyorum. Ancak bir kısmı var ki haberin, unutamıyorum. Geride kalan 2-3 yaşlarında bir bebeğin dramı. Hani yazmak değil de konuşmak olsa, inanın dile getiremem… Yazmak kolayı. Bebeğin tüm gün ve gece anne ve babasını aradığına, sürekli onları sorduğuna ve bir türlü teskin edilemediğine dair kısımdı zihnimden bir türlü atamadığım. O içimi yakan acıyı her hatırladığımda da duyumsarım, hala. İşte en çok bu olay ve düşündürdükleri yüzünden çocuklarımızı fanusta gibi yetiştirmenin, yanlarında olacağımızın garantisi verilmiş gibi sarıp sarmalamanın, hayatı sırça köşk gibi sunmanın, ölüm diye birşey yokmuş gibi davranmanın tarafında olamadım. Yanlarında baki değiliz, hiçbirimiz! Kaldı ki ne zamana kadar yanlarında olacağımız da bizim bilebileceğimiz birşey değil!
Düşünüyorum o çocuk, anne ve babasının gözbebeğiydi. Rutini vardı, düzeni, sistemi, annesi bir bakışından ne anlatmak istediğini anlayabilir, bir çarpık sözünden koca bir cümleyi çıkarabilirdi. En yakını anneanne bile olsa bilemez elbette annesi gibi. O çocuğun bocalaması, olayları anlamlandıramaması, yalnızlığı, annesi ve babası için özelken ve biricikken birden sıradanlaşması, yoksunluğu… İşte bu yüzden demek ki, yetime bunca özen, bunca ihtimam gösterilmesinin emredilmesi. Yetim hakkının devamlı zikredilmesi.
Elbette çocukların sahibi biz değiliz. Elbette sadece emanetçileriyiz. Elbette emanetin sahibidir onları kollayacak, koruyacak olan şüphesiz! Ama o çocuğun hikayesi düşündükçe hala yaralar içimi. Ne giden anneye, ne babaya içlenmedim, ah o çocuk, vah o çocuk, dedim. Ve tabii o çocuk üzerinden geride kalan cümle çocuklara içlendim.
Şimdi bir anneyi okuyoruz, günlerdir. Facebook’ta, Twitter’da ve Nurturia’da bilhassa. Seninle yaşayalım blogunun sahibesi: Gamze Anne. 3 yaşındaki Atakan’ın güzel annesi. Lösemi Hastası. Acilen ilik nakline ihtiyacı var. Doktorlar uygun ilik bulunmazsa 3 aylık gibi bir ömür biçiyorlar kendisine.
Şu an Gamze için yapılacakların başında DUA geliyor. Olmazları olduran Rabbim dilerse herşey mümkün. Allah rızası için Gamze’ye ve benzer durumda olan bilip bilmediğimiz cümle insanlara dua edelim. Bugün Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, yani duaların pek makbul olduğu zamanlardan biri. Ellerimizi açalım ve şifa dileyelim herkes için. Ben duaların gücüne yürekten inananlardanım. Dua vesilesiyle dünyanın döngüsünün dahi değiştirilebileceğine inananlardanım. İmkansız diye birşey yok, ümit ve inanç var. Ümitle ve inançla istemek, gerekeni yapmak ve sabırla beklemek var.
Gerekeni yapmaya gelince; Gamze için ve hatta bu vesileyle ilik bankalarınnda tutulmak üzere gereken hastalar için, ilik verebiliriz. Gamze için henüz bu aşamaya gelinmedi. Zira önce hastanede odaya yatması bekleniyor ki -ben şu hastanede yatan şu hastaya verilmek üzere- deyip işlem yapabilelim. Gamze’nin kan grubu: A RH+. Prosedür şu şekilde işliyormuş: kan testi yapılıyormuş önce. Eğer verebilirliğinize dair bir aksilik yoksa, (sanırım hamileler veremiyor, Hepatit vs geçirmiş olanlar da.) ilik örneği alınıyormuş. Bu da son derece basit bir işlemmiş. Aşı olmak gibi okudum bir yerde. Uygunsanız ilik veriyorsunuz, çok az bir miktarda. Uygun ilik bulmak epey güçmüş bu yüzden ne kadar yayarsak bu bilgileri o kadar iyi. Tabii dediğim gibi önce Gamze’nin durumunun kesinleşmesi var. Nerede yatacağına dair. Şimdilik sadece İzmir’de hastanenin acilinde yattığına dair bilgi aldım Aylin Annem‘den. Oradan odaya alınması ilk duamız. Ardından diğer aşamalar kolayca hallolsun inşallah ve Gamze Anne Atakan’ına, Atakan’da annesine kavuşsun inşallah. Ve bu durumda olan niceleri de.
Bu vesileyle şu bilgileri de vereyim: Ülkemizde yalnızca iki merkezde kemik iliği bağışı gerçekleştirilebiliyor:
1- İstanbul Üniv. Çapa Tıp Fakültesi – Kemik İliği Bankası – 0(212) 534 75 00
2- Ankara Üniv. Tıp Fakültesi – Kemik İliği Bankası – 0(312) 310 33 33

Hiç yorum yok: