8 Ocak 2012 Pazar

Melodiğim



21 aylık oldun. Biliyorum bugüne dek hakkında pek de birşey yazmadım. Biliyorum onca zırvayla ortalığı doldururken, seni yazmakta epey geç kaldım. Biliyorum; abinde cilt cilt, boy boy hatıratı kah sakladım, kah fotoğrafladım ama seninkileri erteleyip, karman çorman bıraktım. Biliyorum onda hep daha titiz ve daha özenli davrandım. Ama bu demek değil ki, seni umursamadım.
Selim ilk aşk gibiydi; coşkun, aşkın, taşkın. İlk olmanın verdiği heyecan, acemilik ve biraz görmemişlikle hemen herşeyi abarttım. Sense olgunluk çağımdaki sevdamdın. Sakindim, ne yaptığımı çoğunlukla biliyor gibiydim; ne telaşlı ne de gergindim. Belki biraz fazlaca yayvandım, muhtemeldir ki, umursamaz gibi görünmem de bundandı. Kim bilir belki bu yaşında bile öğrendin; senin annen orta karar biri olmayı bir türlü başaramamıştır. Ya fazla pimpirik, ya hepten gevşek olmuştur. Sen de gevşek anne tarafıma düşen evlattın. Bu hem iyi, hem de kötü, zira birinizi çok sıkarken birinizi rahat bıraktım. Ama tek bildiğim; ikinize de tutkun olduğum, ikinizi de gördüğüm ilk andan beri ölesiye vurulduğum. 
Şimdi, bu yazıyla, resmen ve alenen senin günlüklerine siftahı yapıyorum. Tıpkı ağbininki gibi (BilimSelim) bir seriye (Melodiğim) başlıyorum. Zira büyüdün, az ama öz cümlelerinle kendini yeter derecede ifade edebiliyorsun. Bize, gönlümüzde iz bırakacak olaylar yaşatmaya başladın ve ben de bunlar saklı dursun istiyorum. Yaşadıklarımdan öğrendiğim en mühim şeylerden biri;
“Büyük anların üzerimizde bıraktıkları his ve etkinin kuvveti sebebiyle hafızada zımba gibi yer ettiği, ancak küçük anlar ve küçük mutluluklar içinse hafızaya pek de güvenmemek gerektiğidir.”
Bu yüzden yazmak elzemdir, hele yazmayı seven bir anne için, bu anları yazmak hem büyük keyif, hem de büyük nimettir. 
Onun içindir ki, bu yazıyla girizgahı yapmış ve Vira Bismillah ile küçük oğlumun serüvenlerine başlamış bulunmaktayım.
 

Aşağıdaki uzunca liste, küçük oğluma dair, kısa kısa tuttuğum notların toplamıdır. Çok sevdiğim bloggerlardan Buse’min profil yazısındaki cümlesi gibi: Sizin için ıvır zıvır, benim için hayattan ibarettir ve kendime aittir. Burada topluca dursun diye sona ekledim. (Düzen ve katalog insanıyım ne de olsa, ayrı yere koyamıyorum) Bu yüzden kimse kendini okumak zorunda hissetmesin:))
—————————————————————————————————————————————————————————–
Ağustos: Bu ay Kerim’in her türlü çözüldüğü ay oldu. An be an kelime dağarcığı artıyor. Aç-timmm (açtım), kalk-tımmm, uyku, sşu (su) deyişi var ki bir de evlere şenlik. Öylesine zorlanıyor ki -s- harfini çıkarmak için yüz buruşuyor, dudaklar büzüşüyor, kaşlar çatık, o çok ciddi sözümona ama biz epey eğleniyoruz. Hatta bir süre daha istesin de seyredelim diye hemen su vermiyoruz, biliyorum çok adiyiz:)
Telefonla hasbihali çok gene. Baktı ki istediği kişiyi bulamıyor, bana getirip -sşa- diye uzatıyor. Saliş’i ara demek istiyor. Yanısıra telefon kilitli değilse vay halimize, hısım akraba, eş dost kim varsa arayıp hatırlarını soruyormuş aldığımız geri dönüşlere göre. Ve elbette esasen hiç kullanmadığımız ve kabarık telefon faturamıza göre.
 Temmuz: Nihayet ellerini kesip destek aldığı yerden, titrek, ürkek adımları atabildi serbestçe. Çok mutlu elbette. Dinozor aşkı -diiiii, -diiiii ile devam etmekte. Bir de her ne kadar yemese de -kapuuz (karpuz) demeyi öğrendi. Gerçi kiraza da karpuz diyor ama:) Bir de net olarak -ağbi dyor. Anneyi de ben söyleyince söylüyor ama kendiliğinden söylemiyor. Halbuki ekolu, tiz sesiyle öyle de güzel telaffuz ediyor ki. Bir de Abuli diyor işaret parmağını kaldırıp. Ya da A bidi (Allah bir) Özellikle namaz kılan birini gördüğünde söylüyor kendiliğinden.
Düştüğü zaman -iyiyim- diyerek kalkmaya davranıyor hemen birşey yoksa.
25 Temmuz: uykusundan uyandı, salona geldi, koltuğa serildi ve kendiliğinden -en-ne (anne) dedi. Ben ihtimal veremezken ve acaba mı derken, defalarca anne dedi bana.. :)
Haziran: Ba-ba (baba) kelimesini son derece şuurlu kullanıyor. Defalarca babasına sesleniyor ve seslenmelere doyamıyor. Baba da bir kaç günlüğüne evde olunca. Telefonu eline alıyor, bir iki tuşa basıp kulağına götürüyor ve a-vo (alo), -baba, bla bla sıralıyor. Kapı çalınca beklediği en çok baba imiş. Bunu şu an net ifade edebiliyor. Ve baba gelmeyince hüsrana uğruyor, gelene küsüyor.
İtalyan aksanı ile su istiyor: ım- mam-ma ıgh :)
-İyi- kelimesi gün be gün katmerleniyor. Haşurduktan sonra -iyi- diyor. Sanırım iyi yaşa demek istiyor. Bir yere düştü mü, hemen bize dönüp teskin ediyor bizi ve -iyi-iim- diyor. (Sanırım Selim’den kaptı biraz) Arada ilgisiz kaldığımızda gelip de -iiyimm- diyor. Telefon konuşması da epeyce ilerledi. Avo iyyi-im. :)
Ayakta net duruyor ama Selim gibi tam emniyet sağlamadan yürümek istemiyor. Ufak bir adım atsa desteksiz, alkış bekliyor ve deli gibi seviniyor.
Kalem sevdası almış başını gidiyor. Kaleme -mama- diyor öyle ki.. Herşeyini alın ama kalemine dokunmayın, enteresan bir durum sözkonusu.
Mayıs:Bıt-ti (bitti) kelimesini tastamam kullanıyor. Rondo bittiğinde, bezini bağlama bittiğinde vs. Net olarak a-bü diyor ağbisine. Ve ilgisiz kalmışsa ağbisi tarafından ilgisini çekmek için her türlü şebekliği yapıyor. Göz teması kurulup, aradığı şefkati bulduğunda ancak ayrılıyor ağbiden. Aynı şekilde bana da yapıyor. Uykudan uyandığında me-ba (merhaba) diyor keyifli ise.  İşlerle meşgulsem arada -i-i-im (iyiyim) diyerek durumundan haberdar ediyor beni. Nasılsın, sorusuna keyifli ve sahiden iyi ise i-i-im diye cevaplıyor. Şuurlu imiş yani. Arkadan gelip sarılması, boynunu iyice eğip, yüzünde kusursuz bir gülümse takınması harika hissettiriyor. Ve Caillou.. nerde görse tanıyor, illa ki şarkısını söylüyor canı gönülden. Ka-du ted-te (Kayu That’s me!) deyip kollarını en yüksekten indiriyor.
Nisan: A-a-ç-ti (Açtı), kapattı oyununu pek seviyor. Bu ayın favorisi işaret parmağını kullanmaya çabalaması ve parmağın nerdeyse her an havada olması. Yanısıra bak-bak diye sözcükle desteklemesi parmağı şahane. Ancak şaşırtıcı ve yanılıyor olma ihtimalimi göz önünde bulundurarak şu cümleyi duydum: ba-ba aç-ti vuvvv (Babasının saç kurutma makinasını çalıştırması üzerine banyoyu işaret ederek bunu söyledi ya da söylemiş olabilir mi)
Nasılsın sorusuna -i-i diye cevap veriyor. Taklidinin kuvvetli olmasından mı yoksa şuurlu mu emin olamıyorum. Dinozorlara meraklı haliyle. Ve hareketlerini yapıyor, seslerini çıkartıyor.
Mart: Tüm ağırlığını konuşmaya verdi. Yürüme gayreti yok. Bolca konuşma çabası var. Lakin konuşmaktan ziyade kelimelerin ritmiyle işi kotarma çabasında. Şöye ki: teşek-kür ederiiiim = dinini-niiiim şeklini almakta. Yanısıra A-a (al), be! (ver), Algıım (Aldım), me-a (merhaa), ba-ba (bay-bay) , a-bü (ağbi) demekte. Sosyal olma arzusu had safhada. Yalnızlıktan ve evde sadece benimle olmaktan açıkça sıkılmakta. Kapı arkasına gidip A-a diye bağırıp gitmek isteğini belirtmekte. Kapı ziline son derece duyarlı. Ekmeği seviyor. Tüm gün mam-ma deyip, kah ekmek, kah su, kah meme, kah elde ne varsa isteğini belirtmekte.
07-02-2011 A-a (Allah) dedi.
05-02-2011 Kerim teyzeleri ile muhabbetten sonra alk-alkı (alkış) demeye başladı ve ertesi gün boyuna ak (Bak) dedi.
01-02-2011 Mama gelirken çok heyecanlı. Ma-ma-ma dyerek mamaya ilgisini gösterdi.
31-01-2011 Kerim net olarak bugün emekledi.Ama hala kaygan zeminde kaykılarak gitme huyundan vazgeçmedi.
16-01-2011 Kapı zili çalınca dikkat kesildi. Sanırım babasını bekliyor. Kapıyı açınca da a-a-a (al) sesleri ile apartmanı birbirine katıyor.
10-01-2011 Ga-ge-ga (gel-gel-gel) ve hee-e (hey) çıktı ağzından. Dış kapıya çok düşkün. Kapı zili çaldığı an pür dikkat kapıya yöneliyor, gözler merakla bakıyor ve kulaklar dikilmiş vaziyette. Kim gelecek diye bekliyor.
06-01-2011 Selim’in tepsisini görünce yalanıp, cıkcık sesler çıkardı. Anlaşılamayınca gürsesiyle mam-mam-mam ile belli etti derdini.
11-12-2010 Kerim’in ilk net iletişimi.. ilk sözlüğü sarf etme çabası A-a-a (al-al-al)
08-12-2010 Bugün Kerim ilk dişini çıkardı.
Neredeyse 4 aylıktan itibaren ana kucağında sallıyor kendini. Ve öpücüğe karşılık veriyor.
Kerim.. 8 Aylık olma yolunda.. Yaşı bile yokken ortada karakteri olduğu aşikar. İstemediği bir davranış biçimini asla ve kat’a kabul ettiremediğimiz bir hali mevcut mesela.
-Ben burdayım!- demenin ayak seslerini çoktan işittik ondan. Henüz konuşamıyor olmanın şuuru ile kendini ifade etme yollarını arayıp bulduğu besbelli. Çok da başarılı bu hususta.
Onu almamız gerektiği zamanları, sıkıldıysa oyalama taktiklerini değiştirmemiz gerektiğini, bazen yemek yemek istemediğini, her önüne sunulanı koşulsuz kabul etmeyeceğini, eğlenmek istediğini, bazen sadece oynaşmak istediğini, ilgi istediğini, uykusu gelince en sevdiği oyuna bile tepkisiz ve ilgisiz kaldığını, ağbisini çok sevdiğini, bunu fazlaca belli ettiğini, babasına düşkünlüğünü, dış kapının kapanma ve açılma sesine pür dikkat kesildiğini, seslere duyarlılığını, kızdığımızda anlayıp dudak bükerek ağladığını, kalabalıktan hoşlandığını, ağrı eşiğinin yüksek olması sebebiyle annesine çektiğini, hastalığa tahammülsüzlükle gene annesine benzediğini, açlığa tahammülsüzlükle babasına çektiğini şuncacık ayda bize anlatabilmeyi başardı mesela.

Hiç yorum yok: