22 Aralık 2011 Perşembe

Ayın Blogu: Harika Bileşim


Hani hayatın rutin akışına kaptırıp gidiyoruz ya bazen, adeta kör gözle yapıyoruz işleri. Evimiz bildiktir, işlerimiz bildik, çocuklarımızın işleri ve dahi ilişkilerimiz. Sıkıcıdır böylesi. Sanki sıkı bir çemberle çevrelenmişsinizdir, dışarı çıkmak olası değildir. Ve bazen minik bir gedik açılır o çemberde, önce tedirginsinizdir, derken meraklı gözlerle dışarıyı süzüverirsiniz. Yeni yerler, yeni yüzler hoşunuza gider, süzmeyi süzülmeyi bir kenara bırakır, aşina olduğunuz çemberden bu yeni dünyaya giriverirsiniz. Giderek dahil olursunuz o dünyaya, o dünya da sizin hayatınıza. Çemberiniz hem esner, hem de genişler. Memnunsunuzdur gidişattan. Arada arızalar çıkar, ilkinde sarsılır belki de aşırı tepki verirsiniz, derken o minik arızalar ehemmiyetlerini büyük oranda kaybeder, büyük resme odaklanır ve bu yeni hale şükredersiniz.
İşte Blog dünyasına adım atmam böylesi bir his uyandırıyor bende. Evde, kendi kendime cebelleşirken rutinimle birden karşıma çıkan ve dahası içine girdiğim bu alemden çoğunlukla memnunum. Hem oturduğum yerden dışarıya açılan kapım burası, hem sığınağım, hem dert ortağım. Ve en önemlisi, her an yenilenen bir yanı var buranın.
Gerçek hayatta ilişkilerimiz kısıtlı. Kendimiz gibilerle veya önceden gelen ilişkilerle devam ediyoruz hayata. Yeni yüzler, yeni hayatlar çok sık girmiyor hayatımıza. Hele ki evden çıkmak dahi pek mümkün değilken, değil yeni ilişkiler kurmak, eskilerini dahi kaybetmek tehlikesini yaşıyoruz. Ve belki de bu durumun endişesiyle korkuya kapılıyoruz. En azından benim için durum bu şekilde.
Son günlerde, bu düşüncelerin etkisiyle çok sık şükrediyorum. Çünkü bloglara girdim gireli, her an yeni insanlarla tanışıyorum.  Gençler-yaşlılar, evliler-bekarlar, anneler va hatta babalar. Ve dahası gerçek hayatta muhtemeldir ki tanıma imkanı bulmayacağım çeşit çeşit insanlar. Girişkenler-çekingenler, iyimserler-kötümserler, gerçekçiler-hayalciler, sıradanlar-sıradışılar, yaratıcılar-yaratıcılara hayran hayran bakanlar vesaire. Hayat gibi bir karma mevcut hasılı burada da. Bir de bu karmaşada, birbirini bulan yetenekli insanlar var mesela. Birinin hayalinde canlandırdığı sahneyi yahut yazıya döktüklerini resme döken, çizen bir diğeri çıkıyor mesela. Birinin hayallerini de çağa uyduran, uygulama geliştiriciler var mesela. Anne olmak birleştiriyor hepsini bir noktada. Ve harikulade bir iş çıkartıyorlar ortaya. İşte bu harika bileşimlerden birinin çok güzel iki bileşeni, hatta belki de en iyi örneği: Özgür Anne ve Olmadık İşler Peşinde!
İkisi de çalışkan iki anne. On parmağında on marifet dedikleri cinsten ikisi de. İkisi de kendine has. İkisi de yetenekli. İkisi de işinde iyi. Üstelik ikisi de pek mütevazi. Öngörülü ve çağın gerektirdiği biçimde uyanık ve girişimci ikisi de. İkisinin uyumu ise harikulade dediğim gibi.
ÖZgür Anne OİP
Bu iki anneyi ve birlikte başardıklarını önemsiyorum. Ortaya çıkardıkları sesli ve animasyonlu kitap; Filin Banyosu harika! Hem iki annenin elinden çıkması ve duyarlı olması sebebiyle, hem bir ilk olması sebebiyle, hem bizler için uyumlu olması sebebiyle, hem de sahiden çok güzel ve başarılı olması sebebiyle. Çocuklarımızın sevmesi başlıbaşına bir sebep zaten. Ancak asıl şunu önemsiyorum; bu iki anne ümit ve ışık verdi, bana, bize, hepimize. Anneyken üretken olunabileceğine dair, birlikte sevgiyle ve uyumla iş başarmaya dair, girişmeye ve girişkenliğe adım atmaya dair! Ve en önemlisi;
“Anneyken içimizde birikenlerle kendimizi bitirmek yerine, oluşan bu birikinti potansiyelini hareket enerjisine dönüştürmek gerektiğine dair, anneliğin birikintisini şikayetle öldürmek yerine faydaya çevirmeye dair umut verdi bana ve muhtemeldir ki birçok anneye.”
Ve bunu yapmak için oturduğumuz yerden kalkmanın, her zaman seyirci olmayı bir kenara bırakmanın, aslında belki bir kadının en üretken ve aktif olduğu bu dönemde ayağa kalmanın, bu zamanın kıymetini bilerek geç olmadan değerlendirmenin gerektiğine dair iyi bir örnek oldular bize. Bu yüzden iki kat seviyorum bu blogları ve bu blogların sahibelerini. İyi ki varsınız, iyi ki tanıdım sizi.

Hiç yorum yok: