7 Aralık 2010 Salı

Barış Manço Moda 81300 - İstanbul

90'ların sonu.  Yer Beşiktaş. Üniversite yılları. Alabildiğine bunaldığım, bulandığım ve buhranlar geçirdiğim zamanlar. Bir zamanlar okulda başarısıyla göz dolduran, davranışlarıyla tüm yıldızları toplayan parlak çocuktan eser yok. Bir türlü geçemediğim derslerle uzadıkça uzayan okulum, başarısızlık, ilk sınavda tökezleyerek, üstümden atamadığım şaşkınlığımla devam eden hayal kırıklığım, ailemden hem fiziksel, hem de ruhen uzakta olmanın verdiği derin yalnızlığım, telefonda hiçbir şey belli etmemek adına yaptığım ruhsuz konuşmalarım,  en yakınlarıma en uzak oluşum, kızdığım ve gücendiğim tezatım, bir kanepe, bir masa, bir de küçük sofadan ibaret sefil evim, sefil arkadaşlarım ve tüm bunlara binaen, kendime yahut tanıdık birine yakalanınca, ışık hızıyla -gülümser insan-a dönen kaypaklığım, kendimi kendimden bile özenle kaçırışım.
Ve yanısıra sevdiklerim ile hayat buluşum; Elimdeki 3-5 kuruşu da uğruna harcadığım sinema aşkım; Pi, Hilary & Jackie, Truman Show, Eternity & A Day,  Herşey Çok Güzel Olacak, Fight Club, American Beauty, Man on the Moon, Film Festivallerim, Kitaplarım; Oğuz'um Atay'ım, Tututanamayanlar'ım, Oyunlarla Yaşayanlar'ım, "Selim, canım Bilimsel Selim'im", Hikmet'im, Gökhan'ım, Müziğim; Radyom, 99.5 Capital Radio'm, televizyondan tamamen azade oluşum, Portishead-Dummy, Metallica-S&M, Santana-Supernatural albümlerim ve her daim dinlediğim başucu şarkıcılarım; Janis Joplin, Bob Dylan, Led Zeppelin, Şebnem Ferah, Cem Karaca'm. Ve elbette Barış'ım Manço'm. Nam-ı diğer Barış Ağabeyim. Şarkılarıyla büyüdüğüm, konserlerinde coştuğum, karşılığında sıcak gülücükler hatta selamını aldığım, sevdiğim, kaldı ki bence sevildiğim ve her zaman orda olacağı hissiyatında olduğum Barış Ağabey. Ve yazık ki yanıldığım. Ansızın ölüm haberini alınca küçük bir şok ve derin bir sızı yaşadığım.  Koca Barış Ağabey'e hissettiğin bu mu  diyerek acımın küçüklüğünden utandığım  ve  onu  büyütmek için uğraştığım, gene de başaramadığım.  Yemeden içmeden kesilmeyi beklerken, hayata devam edişime, bunu kolayca kabul edişime kızdığım Barış'ım Manço'm.

1999 Şubatı. Acımı büyütmek adına cenazesine katılıyorum. İçimi yokluyorum, derinlere iniyorum, dinliyorum; hadi acıyın dercesine daha derinden dinliyorum, hayır, tek duyduğum; ayakta durmaktan kaskatı kesilen belimin ağrısı. Etrafımda herkes üzgün, gözü yaşlı. Hala insanları izliyor olmaktan utanıp başımı öne eğiyorum. Derken cenazesi önümden geçiyor, kalabalık alabildiğine, öyle ki önümde epeyce bekliyor, Hadi diyorum, bu son şansın, acısın artık için, bak dünyadaki son yürüyüşü, bir küçük sızı hissediyorum, ümitleniyorum, derken hemen kesiliveriyor üzüntüm. Bir anda Barış Ağabey'e ihanet ettiğimi düşünüp ayrılıyorum ordan. Eve geliyorum. Tüm radyolarda o çalıyor. Birden -Yol verin Ağalar Beyler-i duyuyorum. Gözümün önüne kalabalıktan ilerleyemeyen cenaze geliyor ve bu şarkıyı o an için yazmış gibi hissediyorum, burkuluyorum, o görüntü ile yürek sızısı eşleşiyor, bir kaç damla gözyaşı döküyorum. Gerisi gelmiyor. Artık kendimden ümidi kesiyorum. Duygusuzluğumdan utanç duyuyor ve kendimi acıtma çabasından tamamıyla vazgeçiyorum.


1999 Şubatı hala. Arkadaşlarla toplanmışız. Yabancı müzik çalan bir yerdeyiz. Barış Ağabey'in acısından ümidi kesmiş, herşeyi sözümona bertaraf etmiş, laylaylom hallerdeyim. Derken birden çok yakınıma aitmiş gibi gelen, tatlı bir ses çalınıyor kulağıma. Dikkat kesiliyorum. Nick the Chopper. Çocukluğumu anımsıyorum, ağbilerimin toyluk zamanlarını, Dağlar Dağlar ile sahiden de dağa çıkan, aylarca eve uğramayan çok sevdiğim ağbimi, herkesin biarada olduğu, henüz kimsenin evden ayrılmadığı, tastamam olduğumuz zamanları, kalabalık kahvaltıları, ablamları, bilhassa büyük ablamı; bildiğim çok şeyi bana onun öğretmiş olduğunu, annemi, babamı... İçimde bir yanma hissediyorum. Öyle bir yanma ki, beynimden yüreğime akan, damarlarımı parçalarcasına dolaşan ve tüm bedenimi büyük bir acıyla yakan. Ah! diyebiliyorum sadece. İçimde yanan devasa ve azgın volkan, gözyaşlarıyla dışarı çıkmak isterken masaya gömüyorum yüzümü. Hıçkırıklarla ağlıyorum. Öyle ki koca yerde beni ne duymayan ve ne de görmeyen kalıyor. Önceleri kimse bir şey anlamıyor halimden, sormaya uğraşıyorlar, konuşamıyorum. Konuşmak da istemiyorum, nitekim nicedir  bu anı beklemiyor muyum? Elbette kapılarda karşılayıp buyur edeceğim kendisini, kolay kolay gitmesine rıza göstermeyeceğim. Alıkoyacağım uzun süre. Ve bu ziyaret sırasında kimseleri sokmayacağım içeri. Ve dahi kimseyle konuşmayacağım. Derken Barış Ağabeyi sevdiğimi bilen birileri farkediyor ağlamamın nedenini ve dilden dile dolaşıyor tuhaflığım. Birden bu tuhaf duruma hemen herkes dahil oluyor ve tanıdığım tanımadığım insanlar yığını ziyaret etmeye başlıyor beni. Kimi teselli etmeye uğraşıyor, kimi  Barış Ağabeyin onda bıraktığı izi paylaşıyor, kimi sadece sarılıyor, kimi benimle beraber ağlıyor. Bir nevi terapi odası, bir nevi ağlama duvarına dönüşüyorum velhasıl. 


Anlıyorum ki; Barış Manço bende öyle özel bir yerde imiş ki, başlarda kendimi korumak adına küçük bir şok geçirtmiş bana savunma mekanizmam. Öyle ki o ilk acıyla ve içinde olduğum zamanın yoksunluğuyla canıma kıymayayım diye belki de. Olur ya, şokla beyninizi ve kalbinizi korur hani, çıldırmaktan ve o çılgınlıkla başka çılgınlıklar yapmaktan sakınmak için sizi. Zaman geçerken, gerçeği usulca ve ara ara fısıldar kulağınıza, alışmaya başlar beyin, alıştırır sizi de yavaşça, kalbinizi de.. Sükunet hasıl olunca, az biraz gerçeği kabullenmişken yakalarsınız kendinizi.

Şu anki halimin ilk alametleri bu şekilde baş verdi vesselam. O zamandan beridir geçmiş zaman lafı Barış Manço ile özdeşleşti bende. Barış Ağabey  kaybolan ve bir daha geri getirilemeyecek olan geçmişim demekti vesselam. Onu yitirince zamanın geri getiremedikleri olduğunu acıyla tecrübe etmiş oluyordum sanki. Ve bu yeni kavramla değişiyor, dönüşüyordum. Üstelik bu hale bir de annelik eklenince seyrine doyum olmayan, kaskatı halimin aksine çer çöpe bile üzülen, ağlayan biri oluyordum işte.

Bu yazıyı uzun zamandır yazamadığım, bu sebeple hayli utandığım, biriktiği için de içinden çıkamadığım mimlere cevaben yazıyorum. Resimli Günlük-Özlem, İçimden Çağlayanlar-Müge, Emel'in Güncesi-Emel, Her Telden-Fadiş (seninki için kafamda manidar şeyler var o yüzden erteliyorum) ile kısmen ilgili ancak  SezobigoYaruze ilgisiz biliyorum. Bilahare ilgileneceğim onlarla da inşallah. Unuttuklarım varsa da affola!

*Ümitli bir yazı değil, biliyorum ama neyleyim ki bu aralar pek sevimli şeyler hissetmiyorum içimde, üstelik cümleten hastayız, hastayım.

43 yorum:

yeliz dedi ki...

barış manço çok özeldi bizler için, çok dokundu

balböcükleri dedi ki...

barış mançoyu kim sevmez.bende o yıllar kocamla fingirdiyodum.yeni tanışmıştık aşıktık ay keşke öyle kalsaymışız:)ya şu yazıya yazdığım yoruma bakarmısın.neyse barış ağbiye dönelim.ben en çok dönenceyi seviyorum.evet erken ölümdü zaten her ölüm erken değilmidir.

KırmıZı WosWos dedi ki...

yazını okurken içim cız etti...
nitekim şanslısın-şanslıyız Deli Anne...ne mutlu ki sen hatırlıyorsun, ben hatırlıyorum...ya yeni nesil keşke onlarda senin benim gibi şanslı olabilselerdi...

Unknown dedi ki...

bende en çok yokluğunda çocuklar için kimsenin şarkı yapmamasına, program yapmamasına ya da onun kadar güzel yapmamasına üzülüyorum..

neselihaller dedi ki...

taa 12yıl öncesine, şimdiki hayatının daha var olmadığı döneme kadar uzandığına göre gerçekten çok bunalmış olmalısın deli anne. Bir gitmeklik hali çökmüş ki sana fiziken gidemiyorsun ama küçük zihinsel kaçışlar mı yaşıyorsun? Yapma bu kadar kendine, emin ol senin sana yaptığını kimse sana yapmıyor. Bu arada bu yorumumu istemezsen yayınlamak zorunda değilsin, gücenmem çünkü fazla kişisel oldu Sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Yeliz: ne zaman dinlesem yoksunluk hissediyorum hala ve hala.. Bir de insan görmeyince hep orda duruyor sanıyor ya hani..işte öyle bir şey.

Serpil: Aşk deyince dağılıvermişsin sadece her kadın gibi galiba Serpil'im:)

Kırmızı WosWos: Ben de dinletmeye uğraşıyorum Selim'e.. Aynalı Kemer'e ve elbette Arkadaşım Eşşek'e bayılıyor.

İsoon: Kim yapsa sevimsiz kaçıyor zaten bu saatten sonra...

Neşeli haller:söylediklerinde kötü bir şey yok :) Buri Bilge Ceylan bir röportajında "içimdeki kötüyla uğraşmayı seviyorum." gibi birşeyler demişti ya hani, sanırım ben de onu didiklemeyi, rahatsız etmeyi, bak fakındayım demeyi, üzerine gitmeyi seviyorum. Canım sıkılıyor bunu yaparken ama yapmayı da seviyorum sado mazoşist biçimde. Allah selamet versin diyeyim cümlemize:)

sevgiler.

Sibelbek dedi ki...

Kezbanım geçmişler olsun hepinize... aynı şeyleri bende deli gibi sevdiğim ananemin ölümünde yaşamıştım... o yüzden kendinden utanma halini çok iyi anlıyorum...

Deli Anne dedi ki...

Sibel'im sağol canım.. Sendeki hissiyat normal, sen anneanneni kaybetmişsin, çok yakının, canın, ciğerin.. ya bana ne demeli? konserinde gördüğüm ve sevdiğim biri Barış Manço.. ama derdim ona yüklediklerimle galiba.. öperim

Sitare dedi ki...

ben barış abiyi çok özlüyorum.ölüm haberini duyduğumda bir şehirlerarası otobüsteydim.bağıra bağıra ağlamak istemiştim.eşim vardı yanımda .o da benim kadar üzülmüştü.sessiz ama hıçkırıkla gözyaşlarımı akıtmıştım.

Tuğra'nın Annesi Emine dedi ki...

Canım ya öncelikle geçmiş olsun ,umarım kısa zamanda atlatırsınız, herkes hasta bu aralar..
Barış Manço'ya gelince...Kelimeler yetmezki anlatmaya...99 Şubat'ı daha dün gibi hatırlıyorum, ani ölümü nasıl da üzmüştü beni.
Program yaptığı dönemler; 'benimde birgün çocuğum olunca,bende göndericem 7'den 70'e derdim. Şimdi olsa da gönderebilsem keşke.
En küçük bir nakarat bile insanı biryerlere götürmeye, onu per perişan etmeye yetmiyormu sanki..Sanırım senin için de öyle bir günmüş o gün...

Fatma dedi ki...

Barış Manço pek çok şeyi,geçmişi temsil etmiş sende. Dokunuyor insana, seni Delianne hüzünlendirdin gene, dürttün bütün duygularımı, bu konuda yazasım geldi şimdi.

ahsen58 dedi ki...

yazıyı okurken çok duygulandım bende çok seviyordum barış mançoyu

Peritozu dedi ki...

Beni programina cagirmadigi icin kucukken ona bir ara kusmus...1 hafta sonrada onu nekadar sevdigimi herkese itiraf etmistim.Ozledik seni guzel kalpli insan...

Müge dedi ki...

Yıktın geçtin be Deli anne'm.. sendeki yürek öyle böyle değil... tıkandım...

Nil dedi ki...

Ünv. yıllarında kaseti vardı bende, çevirir çevirir dinlerdim. Çok şey öğrendim ben. keşke çocuklarımız da tanısaydı.

Adsız dedi ki...

ne diyebilirim ki, onunla büyümüştük, cmrt günlerini ipler çekerdim evde. Şimdi ise oğluma şarkılarını dinleterek avunuyorum.Yeri dolmayanlardan o...ellerine sağlık

Deli Anne dedi ki...

Sitare'm: ben de çok özlüyorum, bir onu bir de Cem Karaca'yı.

Emine'cim: çok teşekkür ederiz. Çok şükür ciddi değil ama halsizlikle çocuklarla başetmek çok zor.. basit eylemler bile ne denli ağırlaşıyor.

İnsan hep yaşayacak zannediyor etrafındakileri, herkesin fani olduğunu bile bile.

Fadiş'im: çok şeyi, çok şeyi temsil ediyor gerçekten de. Evin en küçüğü olunca büyüklerin dinledikleri üyüyünce yer edebiliyor böyle..

Deli Anne dedi ki...

Ahsen: Sevmeyen yoktur heralde.. ya da ben görmedim diyeyim etrafımda.

Peri Tozu: çocukken tabi ne bilsin insan program, sıra vs. işlerini.. beklersin ki en önce seni çağırsın.. Çağırsa ne büyük bir anı olurdu ama değil mi? Özledik ki ne özledik hem de..

Müge'm: öperim, sarılırım bir de kocaman.. hoş özel bir kavrayışa ihtiyacım yok, fiziken de kocamanım bu aralar..

sevgiler.

Ayla dedi ki...

Hepinize çok geçmiş olsun,inşallah tez zamanda atlatırsınız hastalığı

elif ada dedi ki...

Herkes gibi ben de çok severdim Barış Manço'yu. Hayatta tanışmak istediğim üç insandan biriydi. (Biri de Gabriel Garcia Marquez.) Sabah gelip bilgisayarı açmış, onun öldüğünü söyleyen flaş haberi görmüştüm. Tam üç gün ağladım arkasından. Vefatını, cenaze haberlerini ağlaya ağlaya ben yazdım. Ne güzel oldu şimdi bu yazı...

defne naz dedi ki...

Bizler Barış Manço'nun 72den 772ye programıya büyüyen çocuklarız. Bir çok kavramı, bir çok ülkeyi, bir çok davranışı ve bir çok bilgiyi onun sayesinde öğrendik.
Ben o vefat ettiğinde İzmir de öğrenciydim. fuarda bir anma töreni yapılmıştı bende katılmıştım. Evet o duygusal anları hatırlattın bana Deli Anne.
Bir de deli anne kitap yazmayı hiç düşündün mü? Gerçekten Yazılarını beğenerek okuyorum.

annesiningülü dedi ki...

geçmişler olsun canım
sabah Barış Manço çıktı radyoda
ve ben öldüğünden beri her dinlediğimde muhakkak ağlıyorum. çok severdim onu. ve eşim yanımda olduğundan kafamı yana ceviriyorum. aslında ne çok sevdiğimi oda bilir ama dalga geçer korkusu işte. ben seni anladım canım

Deli Anne dedi ki...

Ayla: teşekkür ederim:)

Elif Ada: Marquez'i ben de çok severim. 3.kmdi onu da merak ettiim?

Defne Naz: teşkkür ederim güzel mi güzel, şevklendiren, ümitlendiren sözlerin için.. Her kitap okuyuşumda, bir yazar olma hayali canlanıyor valla ne yalan söyleyeyim:) ama bu iyi bir filmde izlediğimde yönetmen olma isteği gibi birşey de olabilir:) Bir iki denemem de var, buhranlı zamanlarımda yazdığım ama bende hayalgücü yok işte...

Bahar'ım: nicedir çıkmaz sesin, acep nedendir:) ben de anladım canım seni ya.. aynı şeyleri yaşıyoruz ve hissediyoruz galiba.. ben de saklarım yüzümü, dediğin gibi alay da etmezler aslında ama garipçe bir his.. öperim

Sevgiler.

Gulcin dedi ki...

Ah be Deli Anne ne guzel yazmissin ellerine saglik!
Dislerimizi fircalarken suyu ne yapiyoruz? Kapatiyoruz. Arabada nerede oturuyoruz? Arka koltukta. Neler neler ogrendik ondan.

Hele bir de Ikinci Bahar kismi vardi programinda. Anneannemin o programa gitmesini oyle cok isterdim ki, basinin etini yemistim canim anneannemin :)Simde ne anneannem hayatta ne Baris Manco...

Bu yazi da buradaki bunca yorum da unutulmaz oldugunun bir gostergesi iste. Sagol Deli Anne bugun bize O'nu hatirlattigin icin!

Kiraz Çekirdeği dedi ki...

Çok sağol Delianne'cim... Neler hatırlattın bize... Sayende bir kere daha andık...

Senin için dağlar deler yol açarım yar
Senin için denizleri kuruturum yar
Senin için gök kubbeyi yerlere çalarım yar
Canım iste canım bile sana kurban yar

Dağlar taşlar uçan kuşlar senin olsun yar
Deniz derya gökler hep yerinde dursun yar
Gönlüm senden bir şey ister nasıl desem yar
Alla beni pulla beni al koynuna yar

Saçlarına yıldızlardan taç yapayım yar
Bir nefeste güneşleri söndüreyim yar
Çıra gibi uğrunda ben yanayım yar
Canım iste canım bile sana kurban yar

Unknown dedi ki...

Ne yalan soyleyim ben o donemde daha cocuk oldugum icin pek etkilendim diyemem. O akim'i kacirdim. Ama duygularini anliyorum. Bende Kerim Tekin oldugunde birdah asla asik olamam diyordum :))

resimli günlük dedi ki...

Her yazında ne kadar nev-i şahsına münhasır,ne kadar aklı,kalbi dolu,ne kadar derin hisseden biri olduğundan daha çok emin oluyorum.
özlem

a.c dedi ki...

ne güzel yazmışsın deli anne, kalbinden döküle döküle sözler...

New York'tan dedi ki...

Harika bir yazi yine, masallah kalemine :)

Benim ilk gittigim konser Baris Manco'nun du, orta okul yillarimda atmosferden, sarkilardan cok etkilenmistim :)

yıldız dedi ki...

Başta yazdığın üniversite yılların ne kadar bir dönem benim de yaşadığım üniversite zamanıma benziyor.
Barış Manço deyince ezbere söylediğim ilk çocuk şarkısını,pazar günlerimin neşesini,ilk aşkımın en uzun yolculuğunu,sevgilimle ilk çıktığımız günü hatırlatıyor.Aslında bir çok şeyi...

annelili dedi ki...

Barış Mançoyu bende severdim ancak ölürken yanında bir kadının olması, eşini aldatıyor olması fikri kendimi aldatılmış gibi hissetmeme sebep olmuştu. Hayal kırıklığı yaşamıştım. O doğru bir insandı bunu yapamaz diye düşünümüştüm.
Ha birde çocukluk aşkım Erol Evginin aslında kel olup peruk taktığını öğrendiğimde hayal kırıklığı yaşamıştım ama onun bununla bir alakası yok...

Nihal M. dedi ki...

benzer yıllarda benzer sarsıntılar yaşamışız yer ve mekan ayrı...
Nikahımda ''Dönence''yle gireceğiz diye tuturmuştumda cümle aleme rezil olmuştum :))
simsiyah gecenin koynundayım yapayalnızzzzzzzzz... :)))
girmiştik bizde vesselam :))
Ama ben senin Oğuz Atay sevdiğini bildim Selim den mi? yoksa yazmışmıydın ki bu konuda hiç???
Uras' a isim koymaya çabalarken Oğuz, Atay, Selim adlarını çokca düşünmüştüm ...
Tutunamayanların çekim gücü...
Geçmiş olsun...

Adsız dedi ki...

Ben de, eşim de hastasıydık Barış Manço'nun. Düğünümüzde Alla Beni Pulla Beni'yle girmiştik salona.

Vallahi yüreğim dağlandı. Bunu "çok acıklı bir yazı yazmışsın" anlamında söylemiyorum. Hakkını veren bir yazı olmuş, yapacak-diyecek bir şey yok.

nihalasli dedi ki...

Baris Manco benim icin de cok baskadir.Kucuktum o zaman ama oyle bir sevgisi vardi ki bizim ailede..Aileden biri gibi olan cok kisi olamaz ama o oyleydi.
Biz sevmiyorduk ki sadece bir cok milletten bir cok yerde seveni vardi.Farkli bir insandi ve ben daha bir baris goremedim:(
Benden ote benden ziyade sarkisi bak kulaklarima geldi sanki,cok severim bu sarkisini..Sevgiler

Deli Anne dedi ki...

Gülçin'im: Öyle işlemiş ki içimize.. hala diş fırçalarken su açık kalsa onu anımsıyorum.. Canım, canım:(

Kirazım Çekirdeğim: Sen de sağol, uzun uzun yazmışsın içinden gelmiş belli ki:) Ben en çok Çoban yıldızını seviyorum galiba -- gel sen de katıl bizlere--diyen hani.. Aslında hepsini seviyorum, ayrı gayrı yaparken burkuldu içim şimdi..

Taze Annem; Ter-ü Taze.. Bebe miydin sen o zamanlar :)

Deli Anne dedi ki...

Özlem'im: sen böyle yazdığında ben burkuldum, ıslandı gözlerim hemen.. niye dersen; göründüğü gibi olmadığım için, sana böyle gelse de Selim'i ihmallerim geliyor gözlerimin önüne. Anlatamıyorum:(

Anne Cafe: Bıraksalar 2 gün 2 gece yazarımd a yazarım, bir de Cem Karaca'yı bağlarım yazıya.. artık sayfalar dolusu.. teşekkür ederim bu arada:)

Şeyma'm: Ben de gitmiştim el etmişti bize, unutkalnlığım olmasa o sırada şarkısını bize hitaben söylediği zamanı ve mısraları yazacağım ama şarkıyı unuttum.. belki taramam lazım..

Deli Anne dedi ki...

Yıldız: Pazar günlerimizin neşesi değil mi? ne güzel ifadeler çıkıyor ortaya.. Ve çok şeyi anımsatıyor değil mi?

Annelilim: Ben o kısmı atıyorum zihnimden, zaten doğru mu değil mi meçhul.. olmuşsa da vardır bir sebebi.. pek engin düşünüyorum bu konuda velhasıl.. Tam Şemsi Tebrizi ermişliği tadında:) Sevdiklerime karşı elbet.. Sevdiklerime karşı olumsuz her türlü şeye tıkarım kulaklarımı nitekim..

Erol Evgin'i ben hep öyle bildim ne yazık ki. Malum evde büyüklerden duymuştum. Onunla da Cem Kraca'nın cenazesinde karşılaştım.. Ya sen de gidersen deyip boynuna sarılmak istedim ama dedim adamcağızı ölüm moduna sokmayayım..

Nihal'im: ahaha.. ilahi yaayalnız ha:)

Selim'i Oğuz Atay'dan aldım evet, çokça da yazdım..BilimSelim sayfasına bakarsan direkt çıkar karşına. Kerim'e de hikmet diyebilirdim, eğer bir akrabamızı fazlaca hatırlatmasaydı. teşekkür ederim.

Deli Anne dedi ki...

Blogcu Annem: Çok dinlemiştim o şarkıyı bir ara çok.. Sizinki güzel bir aşk şarkısı imiş, uymuş da.. Ama garibim Nihal Dönence ile zorlanmış biraz:)

Benim içim de dağlanıyor sahiden de Barış Manço deyince.. Moda'daki evi de müze olmuş galiba değil mi? gidip daha da dağlamalıyım içimi.

Nihalim Aslım: Bende öte benden ziyade: bir gün öyle bir girdi ki içime, taş kesildim. Meğer neler yüklüymüş şarkıya.. Canım Barış Ağabey.. her bir şarkıda binlerce mana. Yok böylesi, gelmeyecek de..

Sevgiler herkese

karmaşıksarmaşık dedi ki...

Ah güzelim ne güzel anlatmissin duygularini ,acini ,özlemini ,hüznünü...Baris Manco`yu unutmamiz mümkün mü...Ben de Japonya konserini ne zaman seyretsem youtube da aglarim...Minik Japonlar, ellerinde minik bayraklari salliyor , bütün salon ayakta coskudan...kiymetini bilemedik malesef..o da bizi ,bizi erken terkederek cezalandirdi iste...gercekten cocuklarimin da onunla büyümesini cok isterdim...Teorik olarak mümkündü ..Düsünsene Baris manconun söyle 70lik hali ne de tatli olurdu...

Deli Anne dedi ki...

Mümkündü değil mi? şekeri gibi birşey olurdu 70liği de 80 liği de.. 7 den 77 ye diye program yaptı 77 ye yaklaşamadı bile bak.. gene dertlendim şimdi.. öperim canıım arkadaşım.. içinde hiç de karmaşık sarmaşık olmayanım, aksine sade, duru, derin ve yalın.. dıştan senin karmaşıklığın, ayaklarına dolanan sarmaşıklarınla:)

ikizlerimbenim dedi ki...

Tesadüfe bakın ki bu yazınızı TRT-M kanalında 'Nostalji 7'den 77'ye' programı yayınlanırken okudum..içim acıdı, acıyor hala..Ölüm şekli veya yanında kim vardı yoktu hiçç önemli değil..çok seviyorum, şarkı sözleri şimdiler gibi falım sakızından çıkanlar gibi değil..Saygıyla ve rahmetle anıyorum

Deli Anne dedi ki...

Ne güzel bir tedasüf olmuş sahiden de.. çok başkaydı çook, o da Cem Karaca da, ilhan İrem de mesela.. sevgiler

Adsız dedi ki...

Bu yazınızı tam da Barış abinin yıldönümünde okumak,daha bir duygu seline kaptırdı beni.Duygularınızı O kadar güzel anlatmışsınız ki..Umarım bundan sonra hayat size ve ailenize hep güler.sevgilerimle.