Sabah tüm görkemiyle seremonisi
gerçekleştirirken, üstelik gündoğumunu da yeniden penceremden
görebiliyorken ben de ev içinde oradan oraya savruluyordum. Heyecanlı,
şevkli, neşeli ve yaşama sevinçli bir sabahtı. Işık, heyecanım zaten
benim. İyi de yapmışım zira saat 09.30 civarı gökyüzü gıpgri bulutlarla
kapandı ve güneş bir daha ancak ikindi de azıcık görünür oldu. Sözün
kısası o güzel sabah bana kar kaldı:)

Güneş doğmakta iken gökyüzünü yaran uçakların oluşturduğu buz şeritleri ile bulutların oluşturduğu desen çok cezbediyor beni.

İlk güneş alan yer, tepedeki Altın Pencereli Ev.

Odamı
dolduran taptatlı, sımsıcacık taze güneş ışığı, bu eşsiz renk ve
Selim’imin helikopterinin duvara düşen gölgesi, hayatımın resmi gibi…

Aynama yansıyan görüntü, o bile mutluluk sebebi.
Komşu evin penceresine vuran taze ama
doygun güneş ışığı, bizim pencereden ineri giriyor ve koridoradan bizim
eve ulaşıyor, aşağıdaki gibi:

Dayanamıyorum,
bahçeye çıkıyorum; henüz parlamaya devam eden yarım ay, sabahın coşkun
kuşları ve gene jetlerin bıraktığı buz kristalinden şeritler var.

Çitlere vuran ve birazdan çiçeklere değecek olan tatlı ışıkla, İyi hafta sonları ve mutlu, musmutlu Cumalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder