14 Mayıs 2012 Pazartesi

Deliler Evinde Kutlama



Bizim evde özel gün kutlaması yapılmıyor, yapılsa da fena halde eğreti duruyor. Bu işin müsebbibi büyük oranda benim. İ. ye tanıştığımız ilk günlerde maharetmiş gibi bu günleri önemsemediğimi söylemiştim. O gün bugündür bu haldeyiz. Hep diyorum ya, zeki bir kadın olabilirim ama akıllı değilim, işte bu durum da buna iyi bir örnektir. Akıllı bir kadın, gevşemeye pek müsait bir bünyeye sahip erkeklere bu kozu verir miydi hiç? Vermezdi! Ben verdim! Şimdi ölesiye desem de -yo, hayır, artık istiyorum, kutlayalım bu günleri, beyhude! Geçti o vakit.
Doğum günleri hala pek önemli değildir benim için. Sadece çocuklarınkini bir parça önemseyebilirim. O da öyle şaşaalı ve temalı değil hiç, en fazla bir pastayla kutlanmalı. Evlilik yıldönümlerini de geçtim. Ama neden bilmem anneler günüm kutlansın istedim. Annelik başka birşey çünkü. Bir de çocukların hatırasında bir özel gün anısı kalsa iyi olur derim. Öyle ki büyüdüklerinde de eğreti durmasın bugün onlarda, bende durduğu gibi. Kutlayalım mı, kutlamayalım mı diye kıvranmasınlar; kutlamazlarsa garip, kutlarlarsa böylesi şeyleri büyük beden saymasınlar. Hasılı arada kalmasınlar. Ne çok önemsesinler ama ne de es geçsinler.
Bu yüzden dün sabahtan başladım. Ama uygun biçimde değil elbette, kendimce ve delice:
Saat 9: Kahvaltı sofrasındayız. Eeee, yarın anneler günü bana ne hazırladınız bakalım? dedim. Çıt yok. Tekrar ettim. Eeee, yarın anneler günü herhalde iyi bir sürpriziniz vardır. Niyetim uyuyan aslanı uyandırmaktı. Çünkü bunca yıldır asil bir şekidle kenara çekilmelerim ve edebimce günümü beklemelerim fayda vermemişti. Kimse bu günümü günden saymamıştı. Bu yüzden gözlerine soka soka beklentimi tekrar ettim.
Saat 10: Eee, yarın anneler günü görelim bakalım n’ettiniz? İ. kayıtsız kalamadı artık v:e canım, süprizimiz yok, dedi. Vardır bir planınız bence, dedim. Yoksa da olmalıydı zaten bunun içindi bunca diretmelerim.
Ve saat başı bizimkileri dürtmeye devam ettim. Derken Selim elinde minik bir post-it kağıdıyla çıkageldi. Simli boyaları löp löp döktüğü pembe kağıdı bana uzatarak: Annecim, bu senin anneler günü hediyen. Ortadaki sensin,inceciksin hatta tel gibisin, dedi. Gülümsedim, teşekkür ettim ama kafi gelmedi. İ. nin de duyabilmesi için yüksek sesle tekrar dile getirdim: Yarın için beklenti içindeyim ben, büyük bir süpriz bekliyorum ona göre, hazırlayın kendinizi, dedim. Artık herşeyi tümüyle açık ettim. Gerildiler. Zaten ben de gerilsinler istedim. Zira 6 yıllık gevşeme hiçbir fayda getirmedi belki gerginlikten bu kez iyi birşey çıkar dedim.
Gün boyu aynı cümlelerle derdimi dile getirdim. Giderek daha da arttırdım sesimi. Zira gün boyu eşya derleme, toplama ve yorgunluk ile keyfim de kaçıyordu.
İkindi vakti oldu. İ. taarruzlarımdan perişan oldu. Gidip ben sana birşey alayım, dedi. Yooo, gidip rastgele birşey alacaksın, istemem! Düşüneceksiniz, güzel birşeyler hazırlayacaksınız, dedim. Selim atıldı, e ben sana hazırladım ya, dedi. I ıh öyle sallapati birşey istemiyorum dedim, emek istiyorum, çaba istiyorum dedim.  E ama çaba sarfettim, o boyaları dökerken sıktım sıktım acıdı ellerim hep senin için, dedi. İçim cız etti ama ucuza gitmedim. Yüzümü çevirdim. Onca uğraştım ama anlaşılan boşa gitmiş, dedi. Aslında bence beni sömürmeye çalışıyordu, zira üç parça boya damlatmış onu da mevzu bahis ediyordu. Ya da ben zalimlik ediyordum. Bilmiyordum ama İ. gibi işi kolaycılığa vurmaya alışmasın istedim.
Akşama doğru çıktım karşılarına. Bakın, yarın anneler günü. Yarın benim karşıma güzel bir süprizle çıktınız çıktınız, yoksa ben yarın erkenden evden çıkıp gidiyorum, dedim. Bundan sonra da anneler günü annesiz kutlanır, aile ritüelimiz de bu olur, dedim. Bunu derken bir yandan da içim tirildedi, düşündüm aaa bu dediğim fena fikir değildi. Sabahtan basıp giderdim, kimse ilişemezdi, ezilmeden büzülmeden gayet cüretkar keyfime bakarım dedim. Hoş İ. hiçbir zaman altta kalmaz gene üste çıkardı ama boşverdim.
Bu cümleyle bir telaş aldı Selim’i. Baba, hemen gidip anneme birşeyler hazırlayalım, dedi. İ. gülümsedi ama ben gülmedim. Akşam İ. dişçiye gideceğim, Selim gel seni de götüreyim, dedi. Doğru mu, değil mi bilemedim ama ısrar da etmedim. Geç saatte geldiler. Bundan sonra da sesimi kestim.
Bu arada Galatasaray şampiyon oldu. Selim koyu Galatasaraylı kuzenini arayıp kutladı. Sözümona benim duymacağım kısık sesiyle: Mirza, annene birşeyler hazırladın mı? Hazırla hemen, yoksa annen evden çıkıp gidebilir yarın, dedi. Gülümsedim ama duyduğumu da açık etmedim.
Sabah oldu. Selim elinde küçük bir paketle çıkageldi. Anneler günün kutlu olsun annecim, dedi. Açtım bir kolyeydi. Işıl ışıl ve güzeldi. A, güzelmiş, dedim. Ama sevinmemiştim. Benim de gıcıklığım üstümde demek ki. Beğenmedi annem hediyesini baba, dedi. Yo, beğendim, dedim. Ama içim rahat etmedi ekledim:
“Ben böyle kolyeleri pek takmıyorum, bunu geri verelim, dedim. Hem ben sizden birşey almanızı istemiştim ki bana birşeyler hazırlayın demiştim. Ne bileyim Selim o güzel kelimeleri ile bir şiir yazsın, baba size yardımcı olsun, Kerim birşeyler karalasın, bu türden şeyler düşledim” dedim.
Ama hangi düşün hayata düşen izdüşümü tamdır ki.
Anneler Gününüz, Günümüz Kutlu Olsun! Allah evlatlarımızı da, bizleri de korusun. Evlatlarımızla birlikte sağlıklı geçen her günümüz için de sonsuz şükürler olsun! Ve Gamze Anne gibi evladından mecburen ayrı kalan her anneye ve evlada da hayırlı bir kavuşma nasip olsun. Evlat arzusunda olanların da hayırlı ve sağlıklı evlatları ve güzel günleri olsun.
.

Hiç yorum yok: