“Mutluluk; -bir gün sakin, bir gün delirmiş- bebelerimle ne yapacağımı bilemediğim; delirdiklerinde bazen haykırış, bazen bağırış içinde, sakin gündeyse haykırışlarımdan duyduğum endişe, şükürsüzlüğümden duyduğum korku ile zor geçen günlerimde, sanki rotaya sokmak için beni, sanki kendimi yalnız sanma gafletimden uyandırmak için beni, sanki -bak yalnız değilsin, ben buradayım- der gibi oraya buraya, sanki sırf benim için serpiştirilmiş binbir çeşit harikulade emareyi görmekte. Ve elbette bu emareler ile işin erbabına yönelmeyi akletmekte.”Misalen, son dönemlerde müptelası olduğum ve Kamelya olduğunu sandığım bu çiçeklerin otelde her yere konması mucize gibi birşey bence. Mutluyum bu sebeple. En sıkkın, en çaresiz olduğumu sandığım anlarda bile iyi hissettiriyor beni bu çiçekler her gördüğümde.”.
“Mutluluk, işte o emarelerden bir başkasına daha denk getirilmekte: Kahve!”“Otelin kahve fincanlarının, kafesinin ve oturma salonunun bu sözcüklerle dopdolu şekilde karşılaması beni, alamet değil de ne?”
.
“Mutluluk; oğulcuklarımın yanyana dizdikleri ikiz arabalarını bıraktığı o yerde duyduğum garip histe. Biraz hüzünle bakmak az önce oynadıkları yeri şimdi terketmelerine!”
.
“Mutluluk; bırakıp bazen heveslerimi bir kenara, sırf mutlu olsunlar diye uymak çocukların arzularına ve karışmak oyunlarına. Kah sarılmak birbirine mutlulukla, kah yuvarlanmak çimlerde şaşkınca, kah oyuna doymalarını seyretmek az da olsa, kah yorulmalarına şahit olmak ve tatmin olmak bu duyguyla ve gurur duymak anneliğimle böylesi zamanlarda.”.
“Mutluluk; çocuklarla çayır çimende geçirdiğim saatlerin akabinde, gönül rahatıyla oturmak Sanat Kafe’ye ve -nasılsa eyledim çocukların gönüllerini- diye, kendi keyfime bakma hakkını kendimde görmemde. Ve yanımda kısmen sakince oturması çocukların, işte bu bana en büyük hediye. Diyeti düşünmek mi, aman, hak getire.”
.
“Mutluluk; parlak ve aydınlık bir İzmir gününde, Cemre gibi baharın müjdecisi saydığım; ‘Çağla’ları bulmak sokak satıcısının teknesinde. Ve hiç düşünmeden ötesini berisi, kabaca yıkanmış çağlaları hapır hupur yemekte. Ve oğulcuklarımı tanıştırmak bu güzel haberciyle.”.
“Mutluluk; Bol yağmurlu bir günde, küçük oğlum uyurken pusetinde, büyük oğlumla başbaşa yemek yeme keyfinde. Büyük oğlan sonlara doğru epeyce sapıtsa bile, iyi bir hatıra olarak yer etti o an belleğimde.“
.
“Mutluluk; evde alelade şekilde tükettiğim; sayısız ve dolayısıyla kıymetsiz kahvenin, otelde az ama öz ve de şölen niteliğinde kapıma gelmesinde. Sunumun estetiği, romantizmi ile kendimi özel hissetmekte.”
.
“Mutluluk; sureti güzel, fıtratı güzel, ince, narin, nazenin bir güzelin, öğlen arasında karşı binadan yanımıza kaçmasıyla, bizdeki havanın güzelleşmesi ve değişmesi olumlu biçimde. Çocuklarımın şenlenmesi, keyiflenmesi bu güzel teyzenin sıcak, samimi ve -anne gibi- ilgisiyle. Dahası ince düşünce ve hassas davranma biçimiyle hırçın Selim’in düzelmesi ve dönmesi eski günlerine ve benim de -pozitif davranışların Selim’i nasıl da helva gibi kıvamlı ve tatlı- yaptığına bir kez daha şahit olmam ve hatırlamam bu gerçeği Görkem vesilesiyle. (Çok iyi geldin bize Görkem Teyze:)
.
“Mutluluk; 3K’nın birlikteliğinde ve bu birliktelikle çepeçevre sarılmak günlerce. Kahve, Kahve tutkunu kupa ve Kamelya. Çocukların çıldırdığı bazı günlerde bile bu zevkten kendimi mahrum etmemeyi başarmak ve bu yolla kendimi iyi hissetmekte mutluluk.”
.
“Mutluluk; pek çok engele ve sıkıntıya rağmen kendimizi dışarılara attığımız; kır çiçekleri, yabani otlar, çimenler arasında kaybolup, enfes kokulara boğulduğumuz kır gezilerinde. Ve düşünmek -şehirlerde boğulmak ama gene de vazgeçememek- üstüne. Ve düşünmek -bünyenin betona değil, toprağa ve doğaya ihtiyacı- üstüne. Ve bu gezilerde farkına varmak: çocukların televizyonu, bilgisayar oyunlarını yahut binlerce oyuncağı bu geziler sırasında hiç düşünmediğine ve dahası gördüğünde bile onlara aldırmadan doğaya yüzünü döndüğüne.”
.
“Mutluluk; okuma-yazmayı henüz sökmeye başlamış oğulcuğumun, uzun sessizlikten sonra elinde hazırlamış olduğu bulmaca ile karşıma geçmesinde. Hem garip bir sevinç hissettiğim, hem gayretine şaşırıp, hem de gururlandığım ve oğlumu öpüp kokladığım o anda mutluluk.”
.
“Mutluluk; yolun bizi götürdüğü yere kendimizi teslim edişimizde. Ve bulmak kendimizi bu güzel tepelerde Yedi Uyuyanlar ile.”
.
“Mutluluk; içine girmek istediğim, bakarken içindeymişim gibi hayaller kurduğum ve beynimde şimşek hızıyla hikayelerini kondurduğum fotoğraf karelerinin tam içinde olabilmekte. Üstelik biri çocukluğumun geçtiği eve çok benzerse ve hele ki pencere açık ise yahut kapı, gelsin o zaman geçmişle içiçe geçen mutlu hikaye”
.
“Mutluluk; kıskançlık, paylaşmazlık ve bununla gelen saldırganlık ile kardeş kavgalarından bıktığım ve hatta çıldırdığım şu günlerde, rüzgarın tersine dönmesiyle bendeki duyguların da yer değiştirmesi ve güzelleşmesinde. Birbirleriyle oynamaları, zaman zaman sırt sırta verip abuk hareketler yapmaları, küçüğün coşkusundan kendini şaşması, büyüğün kuşlarla böceklerle deneylere kaptırması ve ilgi odağı Kerim’e hiç aldırmaması ve tamamen kendi oyununa kaptırması en büyük mutluluklardan biri bugünlerde!”(Ve farkettim ki bu vesileyle; benim çocuklarım parklardan hazzetmiyorlar. Onlara gereken rahat ve geniş bir alan sadece. Zira ne zaman parka gitseler büyük adam gibi yerlerinde oturuyorlar)
.
Ve; kendimi tamamen düşmüş, perişan olmuş ve dağılmış sandığım günlerde bile, içime yaşama sevinci koyan, önceki gün dağılan ben değilmişim gibi bir sonraki günde ceplerimi pırıl pırıl ve aydınlık yaşama sevinçleri ve ümitle dolduran ve bu yolla, sarfettiğim her türlü densizliğe ve edepsizliğe rağmen beni bırakmayan, yetmezmiş gibi bana mutluluk yollarını anımsatan ve beni kendine çağırana şükürler olsun elbette. Verdiği sayısız güzellik için de. Herşey için de.”“Mutluluk; onlar için iyi şeyler yaptığımda, özellikle vakit geçirdiğimizde parkta, çayırda ve ardından soluklandığımızda sakin bir mekanda hasılı onlarla -gerçekten ilgilendiğim saf anlarda- kendimi harikulade hissetmekte.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder