“İnsanlar güllerin arasında dikenler bulunduğundan şikayet edeceğine, dikenler arasında güllerin yaratıldığına şükretmeli!” (Mevlana)
Şu
sıra biraz daha ağır basıyor dikenlerim. Muhtemeldir ki ondan
dilsizliğim. Ancak herşeye rağmen çok daha fazla ve belirgin
şükredeceklerim. Tıpkı kadraja giren yatmış minik bacakları önce kareyi
bozuyor diye kadrajdan çıkarmaya çalışmam, ardından fotoğrafı asıl
güzelleştirenin o minik bacaklar olduğunu farketmem gibi. Hayatımı
güzelleştirdikleri gibi. Hayatımı bazen güçleştirdiklerini hissetmem
gibi. Gül gibi. Diken gibi. “Hem yarabandım, hem yaram” misali.
Lakin
gene ve gene ve gene şükretmeli! Hep şükretmeli, her daim şükretmeli!
Diyordum ya, en kötü bir anda dahi (ki şükür öyle bir durum sözkonusu
değil, basit durumlar bizimkisi) en az bir mutluluk kapısı açık tutulur,
yeter ki görelim, yeter ki görmeye meyledelim. Bu minval üzerine bir
değil, açık tutulan binlerce mutluluk kapısı için şükretmeli!
—————————————————————————————————————————————————————————
Çocuklarım hastalandı yine,
yeniden. Bilhassa Selim. İçinden gelen dua ederse çok sevinirim. Malum
birine gıyabında yapılan dua çok makbul ve mühimdir. Yanısıra
cevaplayamıyorum bu sebepten sizleri. Yorumlar, mailler, ne var ne yok
öksüz kaldı. Affedin! Sadece Pinterest’e vurdum kendimi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder