22 Mart 2012 Perşembe

Sakinleştirici Zihin Kavanozu



Son bir ay pek olağan dışı geçiyor bizim evde. Var olan taşınma sürecinin getirdiği ayakta yaşama hali, yapılması gereken ama sürekli ertelenen yığınla iş, bu ertelemenin getirdiği gerginlik, süregiden hatta bir türlü gidemeyen ve evde herkesi sıra dayağından geçiren hastalıklar, İ. ile sürekli didişmelerimiz vesaire ile bunalım ve buhran had safhada. Ne diyet kaldı, ne incelik, ne yürüyüş kaldı ve ne de hafiflik. Bedenen de, ruhen de dağınığım ve ağırım. Zaten farkettim ki bedenen ne zaman ağırlaşsam, ruhen de ağırlaşıyorum otomatikman. Ruhum içeriye tıkılmış olmaktan ve güzelim bahar havasını içime çekememiş olmaktan hantal mı hantal. Bazen ‘Deli özgürlük sevdam’a rağmen müthiş bir kabulleniş seziyorum kendimde, şaşırıyorum ve beri yandan da şükrediyor, çıldırmadığıma dua ediyorum lakin meğerse -Anger Management- misali sadece içime atıyor, biriktiriyorum. Ve etraftakilerin epeyce hazırlıksız ve savunmasız olduğu, alakasız bir anda öyle bir patlıyorum ki evi tarumar ediyorum. Anlıyorum ki kabulleniş dediğim şey biriktirmeymiş. Besbelli bir süreliğine, sessizce ne varsa öfke kavanozuma atıyorum habire, sonra bir  anda, yığılmanın getirdiği yoğunluk ve yoğunluğun getirdiği kuvvetli basınçla kavanozu gümbürtüyle patlatıyorum.
Misal hafta sonu; çocuklar henüz iyileşme evresine girmişken, benim uykusuzluk ve yorgunluktan peltem çıkmışken, ev pislikte tavan yapmışken, haftaiçi 1 aylık şehir dışı seyahatine çıkacak olan ve bugünlerde tümden bağımsızlığını ilan eden ve evde Federal bir cumhuriyet, bir eyalet neyse onu kurmuş olan İ. de hastalanınca patlayıverdi öfke kavanozum. İ.: ‘iyi hissetmiyorum’ dedikçe ‘gözün aydın’ dedim ben öfkeyle. Zira Gizli Rekabet‘te demiştim ya; hastalık bizim evde kurtuluş demek oluyor bir nebze. İşlerden feragat etmenin en rahat, en keskin ve en kestirme yolu. Vicdan azapsız ve sıkıntısız. Hem de iş yapmamanın getirdiği eziklik ile değil gayet cüretkar ve cesurca geri çekilmenin en rahat yolu.
Neyse ki bu evrelerde karşıma Pinterest çıkarıldı da, sıkıntılı olduğum her anda vurdum kendimi oraya. Ferah fotoğraflara baktım, hayallere daldım, kendimi hayatın, hayallerin ve aşkın kollarına bıraktım, oh ne rahattım. İşte tam bu sırada, Sakinleştirici Kavanoz çalışmasına rastladım. Tamam belki benim gibi katanalar için değil, çocuklar için düşünülmüş birşey ama estetik ve zarafet düşkünü benim için de iyileştirici etkisi olabilir dedim ve derhal işe giriştim. Hem Selim gibi halim selim olmadığını anladığım Kerim için de iyi bir terapi olabilir belki dedim.
Bu kavanozla birlikte Öfke Kontrolü diye birşeyi denemenin yollarını aramam gerektiği inancına da vardım. Öfkemin esiri olmamanın, içimde Zincirlenmiş Hayvan misali kuduran ateşi durdurmanın yollarını aramalıydım. Zira öfkeyi dışarıya akıtmak besbelli maharet değildi, bunu yapmak kendim olmakla ilgili de değildi. Kaldı ki öfke öyle bir şey ki, dışarıya akıtıldığında rahatlatmıyordu ki, ne sahibini ve ne de etrafındakileri. Bilakis daha içinden çıkılmaz hale sokuyordu işleri. O halde içeride tutmanın ama bunu yaparken deli de olmamanın yolunu bulmak gerekliydi. Bu kavanoz hakkında bilgi edinirken çıktığım bu sonuç beni memnun etti. Ortalık sakinleşince bu konuda kendimi eğitme çalışmalarına girişeceğim.
.
Gelelim Sakinleştirici Kavanoz’un nasıl yapıldığına, ne işe yaradığına ve nasıl kullanıldığına?
.
Gerekli Malzemeler: Glitter Glue denen Simli Yapıştırıcı, Glitter denen bir kutu Sim, 1-2 damla Gıda Boyası (ben Selim’in sıvı boyalarından kullandım) bir kavanoz ve sıcak su.
.
Tüm malzemeyi kavanoza döküyoruz. Bu sırada yamuk ve pamuk eller kullanıyoruz:) Beri yandan iç geçirerek, merakla bakan maviş gözlere ihtiyaç duyuyoruz:)
.
Engin ve dinginliğine binaen mavi rengi kullanıyoruz. Ve kuvvetle karıştırıyoruz. Beri yandan turkuazı elde etmek için dualar ediyoruz. Ve bu harikulade ferah rengi elde ediyoruz.
.
Derken delilik var serde işte, elde edilen rengin turkuazlığından şüphe ediyorum ve -hadi biraz kırmızı katalım, bakalım nasıl olacak?- diyorum ve yukarıdaki güzelim rengi mundar ediyorum. Renk kendince hoş aslında ama bence sakinleştirici ve rahatlatıcı olmaktan çok uzakta. Olsa olsa bunalıma ve buhrana sevk eder bu kavanoz deyip, karışımı döküyorum.
.
Ancak yılmıyoruz ve bu kez pembe boyayla girişimlerimize devam ediyoruz. Lakin ne tuhaftır ki, onca süreye rağmen gene aynı pozu yakayabiliyoruz. Gene yamuk ve pamuk eller ve bu ellere merakla ve iştahla bakan maviş gözler eşliğinde çalışıyoruz.
.
Ve nihayetinde makul bir karışım elde ediyoruz. Ardından hastalık, azı dişler, ilgisizlik ile kudurmuş Kerim’in eline tutuşturuyoruz kavanozu. Bol bol çalkalayıp, bol bol baktırıyoruz lakin Kerim ısrarla kendi çalkalamak ve ardından yere çakmak arzusunda olduğundan kavanozu, çekinip elinden alıyoruz. Ve sakinleştirici kavanozun işe yaraması için daha sakin ve daha olgun bir zamanı kollamak üzere rafa kaldırıyoruz.
.
Gelelim Sakinleştirici Zihin Kavanoz’un nasıl kullanıldığına ve içindeki derin manaya:
.
Rivayete göre stres ve baskı altında olan, taşkın, kızışmış ve öfkeli olan yahut üzgün olan çocuklar için teskin edici ve rahatlatıcı olması amacıyla kullanılılabiliyor bu kavanoz. Bir tür Meditasyon aracı da deniyor. Adına Sakinleştirici Kavanoz da denebiliyor, Zihin Kavanozu da. Ben harmanladım ikisini Sakinleştirici Zihin Kavanozu dedim adına.
Peki bu kavanoz nasıl çalışıyor?
Diyelim ki, çocuk çok taşkın o gün. Siz de bir süreliğine sakinleşmesi için uzak tutuyorsunuz onu odasında yahut odanın bir köşesinde. Ve gidip düşünmesini istiyorsunuz ondan. (Ben genelde, cezalısın git odana demek yerine, gidip düşün yaptıklarını demeyi tercih ediyorum, tabii çıldırmadıysam ve makul anımdaysam) İşte bu sırada yani ihtiyaç anında çocuğu bir yere oturtuyorsunuz ve bu kavanozu eline veriyorsunuz. Kavanozu çalkalıyor ve ve çocuktan onu izlemesini istiyorsunuz. Simler dönerken hayal etmesini istiyorsunuz; bu senin zihnin ve bu dönen simler de senin karışmış ve öfkeli düşüncelerin. Birazdan bu karmaşa bitecek ve önce şiddetli sonra yavaşça dönen ardından sakinleşip usulca zemine düşen simler gibi düşüncelerinin de sakinleşeceğini söylüyorsunuz. (Tabii bunu ilk seferde söylüyorsunuz) Ve bu süre sonunda kalkabileceğini ekliyorsunuz. Tabii hiçbir şekilde yönlendirmeden sadece izlemesini salık vermek de mümkün. Özellikle küçük çocuklar için bu daha iyi bir yöntem gibi.
Hasılı, sıkıntılı anlarda düşünmek ve ferahlamak için bu kavanozu çalkalıyor ve içindekilerin devinimleri biterken sakinleşmeyi bekliyorsunuz. Ben kendimde denemek niyetindeyim ama maalesef çocuklar gibi makul, saf ve inançlı olmadığımızdan olsa gerek bizde çok daha uzun süre alıyor böylesi işlerden sonuç almak. Olsun deneme değer!

Hiç yorum yok: