26 Kasım 2010 Cuma

Breakfast at Tiffany's Romantizmindeyiz!

3 haftadır ev dışındayız. Otel serüvenimiz devam ediyor. Temizlik, çamaşır, bulaşık, yemek gibi temel ihtiyaçlarımız sorunsuz gideriliyor, çocuklarla adamakıllı vakit geçirmek olası ancak 2  çocukla, tek başına kahvaltıya yetişmek bile ciddi bir gerginlik oluşturuyor. Selim, çoğunlukla uyumlu, anlayışlı, kendi halinde ve kendi başının çaresine bakmaya uğraşan, basit isteklerde bulunan, bunlar karşılanınca dünyanın en mutlu çocuğu olan bir portre çiziyor amma velakin Kerim alabildiğine çığırtkan.  Sabah kalkıyor, kahvaltısı, kakası, ilacı vs. derken bir kez daha uyumak istiyor. İstiyor istemesine de kolay uyumuyor, uyusa da hemencecik uyanıyor ve kahvaltı saatine illa ki uykusunu alamamış bir bebek olarak dahil oluyor. Ve malum olduğu üzere ortaya son derece çirkin bir tablo çıkıyor. 


Şöyle ki: Deli Anne, zar zor yıkadığı yüzü ve fırçaladığı dişi ile  bu sabahki tek lüks hakkını icra etmiştir. Bundan sonrası Kerim'in çığlıkları arasında bahtına ne çıkarsa şeklinde giyinmek ve Selim'i de derleyip toparlayıp bir an önce odayı terketmektir. Zira Kerim ancak kapıdan çıkınca susmaktadır. Hele ki asansörde iyice keyiflenmektedir. Yol boyunca merakla etrafı inceleyen Kerim zorluk çıkarmaz. Kahvaltı salonuna girilir. Deli Anne saçından başından bi'haberdir. Çatır çatır çatlayan cildine bir damla krem bile sürememiştir günlerdir. Yüzü gerim gerim gerilmektedir. Salona girince vaziyetinden çekinir. Nitekim üstüne geçirdiği aba misali kostümü ile olduğundan da çirkin gözükmektedir. Zira şu anda Roberto Cavalli'den  Haute-Coture giyinse neylesin, içinde karayolları silindiri misali bir beden ile etrafı mı eylesin? 

Salon tatil günlerinde dolu ancak geri kalan günlerde şükürler olsun ki sakindir. Gene de ortalık bir sürü takım elbiseli, iyi giyimli kadın ve erkekten oluşmaktadır.  Deli Anne bir  yanında sekerek ilerleyen Selim, bir yanında da koca pusetinde haşmetmah Kerim ile masaya yerleşir. Gezmenin rehavetine kapılmış olan Kerim,  hareket sona erince ciyaklamalarının ilk işaret fişeğini çakar. Hah, der Deli Anne, sabahın sevimsiz seremonisine hoşgeldiniz! 

Deli Anne, Kerim'i bir parça susturacak ıvır zıvırı eline tutuşturuverir. Selim'i de kardeşini oyalaması için tembihler. Açık büfeye doğru iki adım atmışken daha Kerim elindekini fırlatır sıkıntıyla ve başlar mızıldanmaya. Bu mızıldanma ilk uyarıdır elbette. Deli Anne, çarçabuk Selim'in kahvaltısını yetiştirir.  Kerim mızıldanmalarını uzun sirenimsi seslere dönüştürmüştür. Deli Anne anlar ki çok vakti kalmamıştır. Kerim'e ümitsizce 2.ıvır zıvırı verir. Kerim suratını buruşturarak cevap verir bu eyleme. Deli Anne hızlı adımlarla açık büfeye tekrar yönelir. Ordan burdan alakalı alakasız topladığı bir takım yiyeceklerle masaya gider gelir bir kaç turda. Kerim elbette ikinci ıvır zıvırı da atmıştır çoktan. Bu arada Selim'in onun için kıvranmaları ve oyalama şarkıları faidesiz ve kifayetsiz kalmıştır, üstüne üstlük ziyana dönüşmüştür. Nitekim Kerim'de sesler yükseldikçe Selim de tonunu yükselmiştir. Deli Anne çığlıkları bir an önce bastırmak için eline gelen ne varsa, çay mı, kahve mi, süt mü, meyve suyu mu bilemediği bir içecekle kan ter içinde sofraya oturur. Etrafına bakmaya çekinir, acımayla bakan gözlerle karşılaşmak korkusuyla.

Selim bir süre keyfe keder kahvaltı eder bu fırsatta. Kuruyemiş, yanında bala batırdığı ekmekle milim tıkınmalar yaşanır. Deli Anne de bir yandan Kerim'i oyalamaya çalışır, bir yandan da lezzetten yoksun, sırf doymak uğruna atıştırır önündekileri. Ey erenler! Bu anne nasıl zayıflasındı peki? Neyi kendine göre seçebildi ki? Üstelik bu farkındasızlık ve gerginlik daha çok yedirmez mi? Asıl bu değil miydi gani eden şişko bünyeyi?

Derken boyuna su içen Selim -.karnım ağrıyor, biraz yatabilir miyim?-diyerek kıvranmaya başlar. Deli Anne, bilemez ki nedendir? Ya kahvaltıdan kaçmak için kuruyorsa diye düşünürken bir kurt da ya gerçekse diye yüreğini ve beynini kemirmektedir. Kimi zaman yüreğine denk düşen Deli Anne, gayet müşfik yemeğe ara vermesine razı oluyorken, kimi zaman içindeki diktatöre yenik düşüp alabildiğine sert bir üslupla karşılık verir ona.  Bu sırada Kerim her türlü oyalanma aracını reddetmektedir. Ancak ara sıra kendisini sevmeye gelenlere, yanaklarından süzülen, göz pınarlarına doluşan yaşlara rağmen derhal gülümsemekte, sanki az önceki cazgır o değilmiş gibi  kendisini sevdirmekte ve Deli Anneyi daha da deli etmektedir. Nitekim Deli Anneye göre, Kerim her türlü zulmü annesine yapmaktadır. 

Etraftan kaybolan insanlarla Kerim eski çığırtkanlığına devam etmektedir. İşte en çirkin portre burada ortaya çıkmaktadır. Bu sırada Selim de son bir direktifle kahvaltıyı tamamlamaya zorlanmaktadır. Deli Anne bir yandan Kerim'i pusetinde sallarken, bir yandan Selim'in ağzına tıkıştırıvermektedir. Üstelik bu kabus çabuk gitsin diye de büyük lokmalar şeklindedir verdikleri. Kendi de neden, ne kadar yediğini bilmeden, sofra adabını da koyvererek, arada boş kalan eliyle yemeye gayret etmektedir. Şükürler olsun ki; Selim'in devamlı konuşması kendisine yiyecek kadar süreyi vermektedir. 

Deli Anne ortaya çıkan bu tablodan ve kendi portresinden iğrenmektedir. Nitekim aklına gelir; be hey kadın, olmuşsun dana, daha ne uğraşırsın kendini doyurmaya, demezler mi etraftan sana? Ve Selim'in  tabağını bitirmesiyle, kan ter içinde, saç baş olduğundan da dağınık, -nene gerek 2 çocukla buralarda- der gibi bakan iş adamlarına ve iş kadınlarına,  bakamadan etrafına, çıkar salondan koşarcasına.

*Sevdiğim filmlerdendir Breakfast at Tiffany's, hele  ki bu karesi ve Moon River parçası.

35 yorum:

anneyazar dedi ki...

Ben de çok severim Breakfast at Tiffany's i:) Hatta daha geçen hafta yeniden izledim. Bu parça da iyi geldi gece gece:)

New York'tan dedi ki...

Deli annecim masallah uzun tatiliniz :)

Rahta olmak lazim biliyor musun buradaki insanlar oyle hic kasmiyorlar kendilerini cocuklari bagirsin cagirsin umursamiyorlar biz Turkler cok geriliyoruz gozlemle sabit :)

Sen ne giysen yakisir eminim :)

Benimde cok sevdigim filmler arasindadir Breakfast at Tiffany's :)

cem dedi ki...

daha az önce evlenip, çoluk çocuğa karışıp bir de bunları yazacağım bir blog kuracağım demiştim. pöfff..

ama bütün bunları kadınlar yapıyor ne de olsa, ben uzaktan seyrederim. evet evet düşüncemde ısrarlıyım..:)

our twins of N.Y./SEYHAN dedi ki...

Bende kalan 8kg. hala gitmedi. Nasil gitsin ki caba yok! Sirf bu yuzden kendime cooook uzun zamandir birsey almiyorum. Bu yaz, bu kis derken 2 seneyi devirdik, 3 olacak. Yine eskisi gibi 2 beden olmayi beklemiyorum. Ama en azindan 4 olsun yaa...
Bu arada 3 haftalik tatil mi oldu sizin kisi, Ilter beyin isinden dolayi mi? Sanirim Turkiye'de bir otel bu. Acik bufe olduguna gore:))

Hamarat Hatun dedi ki...

canım çocuklar büyürken hepimiz aynı haldeydik geçecek bu günler hemde çok çabuk geçecek.

ONLARUYURKEN dedi ki...

okudum:(
malesef çocuklu annelere gereken anlayış gösteriilmiyor.malum diğer insanlar uzaydan yetişkin olarak gönderilmişler dünyaya.anneliğin zorluğu malum birde toplum...

AYŞE dedi ki...

Bende 2 numarayi 20dakikalik sabah uykusuna yatirdim.ve yeni yazini gordum,cok guldum.benim evdeki cumartesi pazar halim,allahtan hafta arasi ise gidiyorum,birazdan 1 numara okula,ben ise.kolay gelsin sevgiler

Unknown dedi ki...

Tatlım,blogumdaki ödülünü kabul edermisin :)

anne kaleminden dedi ki...

bana da pek tanıdık geldi, bu yaz ki tatilimizi anımsadım. hiç aynaya bakmadan bitirmiştim tatili :)

Fatma dedi ki...

Sabah sabah gözümü gönlümü açtın, sen çok yaşa emi:)
Kolay gelsin ne diyeyim delianne, bu çizdiğin tatlı ve bir o kadar da sıkıntılı görüntü kızkardeşiminkine çok benziyor, canım kardeşim ne yapıp edip kırk yılda bir de olsa çocukları anneme emanet edip bir iki gün kayboluyor kocasıyla:)
Bazen kendimizi unutuyoruz ve bunu farkettiğimizde epey bir zaman geçmiş oluyor.

resimli günlük dedi ki...

Ah Deli Annecim,bir kere müthiş bir kalemin var,önce onu söylemeliyim.Sanki okumuyor,karşımda seyrediyor yok yok sanki yaşıyorum yazdıklarını.Rahat ol falan demek boş,bunu biliyorum.Belki etrafta insanlar olmasa,ıssız bir adada olsak daha kolay olurdu çocuk büyütmek.Bu etraf ne der duyguları beni de çok strese sokmuştu zamanında.O iyi giyimli işadamlarından,işkadınlarından çocuk büyütmüş olanlar seni anlarlar ama eminim.Çocuğum yokken orda burda bağıran,ağlayan çocuk sesi beni irrite eder,o tarafa dönüp ters ters bakarak güya aileye uyarı mesajı gönderirdim.Artık öyle bir durum olduğunda özellikle o tarafa bakmaktan imtina ediyorum ki zaten eli ayağına dolaşmış ne yapacağını bilmez halde mahcup olmuş aileyi bir de ben tedirgin etmeyeyim diye.
özlem

Adsız dedi ki...

:)hiii korktum vallahi korktum :)

Adsız dedi ki...

canım deli annem bitecek ama kerim 3 yaşına gelince hepsi tarih olacak,merak etme sıkılma,senin sacın başın kimin umrunda takma ben de öyle cıglıklar,masanın altında bir üstünde yiyeceklerle terk etmişligim coktur,hala 4 de girdi masanın altına yediklerinin yarısını atar,kapris son boyutda,aglama hala devam ediyor,bazen yanımda kulagımın dibinde bagırarak aglıyor,lütfen git odanda agla dedigimde aglamıyor.ama 2.kaprisli cocuklar,idare edecegiz.yürümeye başlayınca başlıyacak asıl işler.otelde kimse cocuga biraz bakalımda demiyorlarmı,biz bazen eşimle yazın cocuklara yanlarında yardım ediveriyoruz anne biraz soluklanıp kahvaltı yapsın diye.cünki anneye 5 dakika bile iyi geliyor,yada büyük cocugu masaya cagırıyoruz,o bizimle yesin siz kücükle ilgilenin diye.genelde biz kahvaltıdayken,bazen masamızda 4-5 cocukla kahvaltı ederiz.odamıza bile geliyorlar ben kızarım annenize haber verin merak etmesin diye.eş ve ben 4-5 cocukla havuzda,parkta,yemekte gezeriz.düşünsene canım.sevgilerle nede cok derdim varmış.mutlu kal...

Özlem dedi ki...

Sevgili Deli Anne,
hersabah açık olmayan mutfak büfemizde yaşanan manzara aynı.
Demek ki büfeyle ilgisi yok:)
2.çocukların vızır vızırlıkları ve oyanlanma araçlarını fırlatmaları ve hatta benim mintiriğin önündeki omlet tabağını da fırlatmasının açıklaması nedir bulamıyorum.
bir yere gittiğimizde acıyan gözlerle bakılmak ne demek anlıyorum.
20 aylık olan mintirik çalışan anne çocuğu olarak kreşe gidiyor ve bunları orda yapmıyor.
Galiba garezleri bize.
çok konuşan ablamızın yemek konusunda maşallahı var,ağzı hiç boş durmuyor:)
yazın yine harika,sabah sabah kahvemle bir iyi gitti anlatamam.
sevgiler
hala 5 kg fazlalığı gitmeyen özlem(nehir ve aylin in annesi)

Selen dedi ki...

Ahh ah, 2 çocukla tatil... Ben hala hatırlarım ikisi de küçükken Yeşilyurt'taki Manici Kasrı'na gitmiştik. Gidenler bilir tam romantizm yaşanacak, orman manzarasına karşı şömine başında oturup kafa dinlenecek bir yer orası. Bizse sürekli zırıldayan 2 çocukla orada yerin dibine girmiştik resmen. Hala daha utanırım o tatili hatırladıkça. Odalarda şömineler, arka fonda çalan Norah Jones, orman manzarası ve de iki küçük çocuk.. Ne alaka? Senin iki çocukla ne işin var orda?
Bir de otellerde sefil olursun, plaja gideceksin tüm herşeyi yüklenir tam teçhizat yola koyulursun hadi bir şey unuttun onca yolu geri dönersin gidip odadan almak için. Çocuklar akşam 9 da uyurlar sen onlar uyuyor diye otel odasına tıkılıp kalırsın.
En sonunda ne yaptık biliyor musun? Gidip bir karavan aldık. Hayatımdaki en mutlu ve rahat çocuklu tatillerimi karavanla yaptım. Onlar yatar uyur, sen karavanın önünde oturur eşinle yıldızları seyredersin, karavan kendi evin gibi olur resmen, üstelik hangi karavan kampına gidersen git deniz hep 2 adım mesafededir :)

Filiz dedi ki...

valla ikinci çoçuk için çok istekliydim ama bunları okuyunca biraz tırstım doğrusu :) etraftaki bakışlar beni hiç kasmaz herkes kendine yaşar sevgili newyork'tan da söylemiş rahat olmak lazım kimene senin saçından başından, ağlayan çoçuğundan adı üstüe çoçuk bu bu deler gibi gözlerle bakmakta biz türklere ait bende kızım bebekken otobüs veya toplu taşıma araçlarına binmekten çok şekinirdim aman ağlıcak herkes dişlerini sıkıp gözlerini kısıp bana dik dik bakıcak diye, sonra düşündümde baksınlar, onlar bakıcaklar diye ben hayatımı iişkenceye çeviremem nasıl yaşamam gerekiyorsa öyle yaşarım boşverrr :) öptüm xxx

Deli Anne dedi ki...

Anneyazar: ben de tümünü tekrar tekrar izleyemeyince bu kareyle yetiniyorum işte:)

Şeyma'cım: iş dolayısı ile sürünüyoruz hala:)

Evet, biliyorum yabancılar her türlü rahatlar, biz çok geriliyoruz. Kendimizi de, çocuklarımızı da boğuyoruz. Ama elden başka türlüsü de gelmiyor. Ben ne giysem yakışmıyor zarifcik Şeyma'cım:(

Gereksiz Adam: İlerde yazarsan ilk okuyucun ben olurum haber ver de. Bir babanın gözünde dünya nasıl merak ediyorum doğrusu, hele ki güzel bir kalemin elinden olursa:)

Our Twins of NY: Ben yalaşık 5 senedir ha gitti, ha gidecek diye bir şey almıyorum kendime.. Bir ara gider gibi oluyor sonra abuk bir nedenle yeniden tırmanıyor, alışveriş çok can sıkıcı bu yüzden artık.

Evet, İlter'in işinden dolayı böyle. evet, evet.. AÇık büfe mereti olmaz olaydı. Böyle olunca Alakrt da olmuyor, ne menem şey değil mi? Bizim gibilerin nesine lazım açık büfe menü?

Deli Anne dedi ki...

Akasya Ağacı: ÇAbuk geçtiği de doğru, bu da vicdanımı yaralıyor çok..

Onlar Uyurken: Hem acıyanlar, hem tiksinti ile bakanlar var.. Geçen bir blogda okudum, diyor ki "kadın iki çocuğu ile otobüse binmiş, neymiş tutamamış, insanlar yardım etmiş, einde otursaymış." ah ah.. insan kimse hakkında ileri geri konuşmamalı.. birincisi o kadın yerinde oturmak zorunda değil, ikincisi o kadının ne mazeretle o otobüse bindiğini kim bilebilir? 3. sü sanane be kardeşim? 4.sü sen ondan beter olursun bu görüşle.. insan önünde ne olduğunu bilebilir mi ki böyle densiz konuşur? Allah hepimizi şuursuzluktan, önyargıdan ve dedikodudan korusun... biz de yapıyoruz aynı hataları nitekim.

Ayşe: Ama evde gene insan istediği saatte, istediği gibi yayılarak, dağılarak, bağırarak işini hallediyor bir şekil.. :) valla ben de çalışan annelere özeniyorum bazen, kurtuluş oluyor işe gitmek bazen.. üstelik çocuğa özlem, vaktin azlığı belki daha aklıselim davranmaya vesile oluyordur.

Deli Anne dedi ki...

Zeliha: geldim, gördüm, gittim; tebrikler ve teşekkürler.

Nihan: Kime tatil oluyor belli değil değil mi?

Fadiş: Ben de istiyorum yakınımda anne baba yahu! 40 yılda bir de olsa kaçıp gitmek istiyorum.. Ama o anne babalar da mecbur mu bakmaya, mecbur be ya! Evladının çocuğu sonuçta değil mi?

Özlem'im.. ya, ya! nerden nereye değil mi? Onun için hoşgörü sahibi olsak keşke ve önyargısız. Ben de öyle, aman ne susturmuyor felan derdim içimden annelere.. çocuğuna kızanlara hiç dayanamazdım, verip veriştirirdim hemen.. he-heyt! sen misin bunu diyen diye, gözüme gözüme sokuldu hepsi

Betül: Ay, demeyiniz öyle efenim:) kendimi mesul hissediyorum. yazmaya korkuyorum o zaman da. halimi.

Nihal M. dedi ki...

tatilin keyfini çıkarın diyecektim ama :(((
bence de çözüm doğal ebeveynlik (sevmediğini biliyorum)
Biz tatildeyken de aynı tablo vardı bir iki çiftte ama çocuk ne kadar bağırsa çağırsada iplemiyorlardı sonunda da çocuk susuyordu yada kendi işini kendi görüyordu :(((
bende yapamam bilirim ama kendini düşünme sıkıntıya girme en azından bulaşık çamaşır derdi yokmuş...Pozitif düşünce yaşatır :)))
sevgiler iyi tatiller tekrardan

Deli Anne dedi ki...

Selinka'm: şimdi senin masa altı-üstü birikmişlrini gözümün önüne getirince bir gülmedir aldı beni. ahha.. bizde de peçeteler bilhassa o vaziyette..

Otelde otel görevlileri alıp gezidiyor bazen Kerim'i. Bugün Selim bir görevliye diyor ki tam Kerim'i bırakacakken; "lütfen biraz daha gezdirin, bizim yemeğimiz daha bitmedi, birazdan gene ağlar." adamlar mecbur sanırsın sanki:) ama etraftan senin gibi davranan ömrümde görmedim, doğrusu benim de aklıma böylesi bir yardımda bulunmak gelmedi. Ne kadar iyisin be Selinka'm.. bana biri bunu yapar mı bilmem ama ben bir anneye böyle bir yardımda blunmak için daha açık tutuyor olacağım duyularımı.. ne büyük sevaptır kimbilir..

Özlem: kapalı büfe; her türlü çirkefliğimizi ve mahremiyetimizi gizlemek açısından daha iyi sanki:)

ayrıca riza ederim bana 5-10 kilonnun bahsini etmeyiniz, zira 20 kilo fazlası olan bir anneyim, hem de 36 bedenden buralara geldim, hem de deliyim, kendimi kontrol edemeyebilirim:)

Afiyet olsun.

Deli Anne dedi ki...

Selen: Karavan benim de idealim valla. Severim de öyle minyatür şeyleri.. kısa süreli tabii.. "Onlar yatar uyur, sen karavanın önünde oturur eşinle yıldızları seyredersin.." amanın içim gitti. O erkende odaya çekilme fikri beni de sıkıntıya sokar.

Beyza'nın annesi: En iyisi senin gibi düşünmek ama zorla da olmuyor işte.. etraf sakin, fonda klasik müzik, kelli felli adamlar ile kolay değil kendini bırakmak..

Nihal'im: Doğal ebeveynlk'ten benim anladığım hissiyatını temel akmaktır ama sanırım kavram karmaşası olmuş bende.. Evet senin dediğin doğal ebeveynliği sevemedim haklısın, sevimsiz geliyor bana böylesi..

Pozitif düşünce konusunda da haklısın.. benim tek sıkıntım kagvaltı aslında.. çok şükür gerisi iyi canım ya..

sevgiler herkese

Hayal Arkadaşlarım dedi ki...

Amannnn kim ne derse desin ve baksın. Peehhhh.

İki çocuklu her annenin böyle bir tablo sergileyeceğinden adım gibi eninim. Rahatına bak. Keyfini çıkar açık büfenin :)

OZLEM ANNE dedi ki...

Bizdede ayni film oynaniyor her gun :) 3 gundur acincak haldeyim bende, su an yazarken gulumsuyorum ama insan yasarken bir taraftanda kendisini seyrediyor sanki ..Pinar ozel ilgi istiyor ( aslinda hakli ) cunku her oyalanacagi seyi bu siralar kendisi buluyorr hep, benden sadece destek var yaptiklarina o kadar.. ee bole oluncada patliyor cocuk, en kucuk seyde iki gozu iki cesme agliyor, saldiriyor, vuruyor, seni sevmiyorum :( diyor. Enver'se Kerimin tersine sesi cikmiyor guzel oglumun, nasil sakin, nasil gulucukler atiyor anlatamam, sadece onunla konusman yada bir oyuncak sallaman yeterli :) tek derdimiz cok kusuyor, devamli agzindan sutler cikiyor, gunde 15 onluk degissede icine kadar giriyor, son 3 gundur, cocuk bodysine kadar degismekten zirlar oldu ..bende bunaldim her daim.. VESSELAM IKI COCUKLU OLMAK ZOR, COK ZOR.. TEK COCUKLA HEM ONA HEM KENDINE YETERKEN , KENDIMDEN COKTAN GECTIM:)) SIMDILERDE COCUKLARA YETISSEM EVE YETISEMIYORUM, EVE YETISSEM COCUKLAR CILDIRIYOR.. HA BIDE KOCAM VAR :) BERMUDA UCGENI GIBILER ZAMAN ZAMAN :) NE DIYIM BUGUN BUYUYECEKLER, VE GURURLANDIRACAKLAR INSALLAH KENDILERINI :) O ZAMAN ISTE KUTLAMAYI GORUN :)

Deniz dedi ki...

Öyle deme ya, bizim de yemeye ihtiyacamız var :)

Yaz tatiliinde, otelde açık büfe kahvaltı var, gözümün önünde çeşit çeşit şey var kudurdum şöyle rahatça yiyemiyorum diye... Ara ara ne tıkabiliyorsam, tıktım ağzıma.
Üstelik bir tane var bende

neval dedi ki...

zavallı bacım bundan sonra ağlayan bebeleri görünce susturmaya gidicem annesi yemeğini yesin deyi

Deli Anne dedi ki...

Hayal Arkadaşlarım: 2 çocuklu anne benzer görüntüler sergiliyordur, hatta tek çocuklu da öyle ama çocuğu olmayan, yaşamadan anlamıyor işte:)

Özlem Anne: Kolay gelsin canım ya.. sen de sıkıntıdaymışsın epey.. Pnar'ı anlatırken hem onun adına, hem Selim adına hem de ikizimin adına çok üzüldüm. hele Selim derdim depreşti iyice.. çok ihmal ediliyor küçükle meşgulken.. hoş dediğin gibi sadece küçük değil ki, ev, eş, kendim .. güzel düşünelim ama gene de değil mi? belki de böylesi gerekliydi onlar için ve belki de böylesi daha hayırlıdır onlar için ve biz şu an idrak edemiyoruz.:)

sevgiler kolaylıklar

Deli Anne dedi ki...

Deniz: manzara hep aynı, desene:)

Neval: Valla Selinka da iyi bir fikir verdi bana bu yönde.. anneler işbirliği paktı gibi bir şey yapmak gerek.. bizi bizden gayri anlayan yok:)

sevgiler.

pinar dedi ki...

Vah deli annem gece gece gozumun onunde belirdi o sahne:)Selinka cook dogru diyor yabancilar bi rahat bi rahat gecenlerde hollandali arkadaslara yemekteydik iki cocuklu tek ben varim digerleri cocuksuz ama bir gor kocalari yerlerde oglanlarl araba oynadilar legolar falan dokulsun sacilsin hic problem degil kasmiyolar anneyi ve sen yemegini ye diye kucugu kucagimdan kac kez aldilar bi bilsen ama bide tam tersi bi durum varki nekadar turk tanidigim varsa degil yemege oturmaya bile gitsem diken ustundeyim aman bisey olmasin diye cocuklarda hissediyor daha beter davraniyolar millet olaarak gerginiz yani:)afiyet bal seker olsun delianneye ye ye kilo alama emi:)

resimli günlük dedi ki...

Sevgili Deli Anne,blogumda sana bir sorum var,cevaplar mısın?
özlem

Deli Anne dedi ki...

Pınar'ım: doğru dedin ya, bizde ev ziyaretleri de çok gergin oluyor.. biliyoruz karşımızdakinin ne düşüneceğini, kasıldıkça kasılıyoruz.. aman görmemiş miyiz neyiz, anlamadım:)

Özlem'im: yettim gayri!

annelili dedi ki...

Evdeyken böyle oluyor acele ile ne yediğini anlamıyorsun. Ben işe başladım baktım hala bidon gibiyim. Yaklaşık altı ay rejim yaptım. 11 kilo verdim...

Deli Anne dedi ki...

ben emzirmesem ölüm diyetine sokacam kendimi maazallah.. o kadar tiksindim kilolardan.. ha bir de tiroid vs. sorunu olmamalı ki işe yarasın.. neyse ümitsiz değilim

yasemin dedi ki...

bu akşam dışarda yedik. rüya çığırınca son lokmaları ağzıma tıkıp kalkmaya davrandım, o aceleyle saçma sapan gri sevimsiz ceketimi ters giymiş ortalıkta saatlerce o şekilde dolaşmışım. bu da başka bir farkındasızlık örneği :p

Unknown dedi ki...

Bence disardayken cok kasma kendini, kim ne derse desin. Ben hic umursamiyorum. Cocuk bu tabi aglayacak. Emzirmeme ragmen ciktigimiz zamanlarda hemen ortuyu cekip emziriyorum. Utanmiyorumda :))

Ben de hic kiyafet almadim kilolari verecegim diye. Korkuttunuz beni.